i can feel your split

2.6K 275 206
                                    

Strangeclousy'ye ithafen🧡 (SPAGETTİ TEKLİF ETTİ)

not: beyond two souls'dan esinlendim biraz öhöhöhöhöm izleyenler/oynayanlar anladı şu an konuyu :D

not2: konular üzerinde özenle düşünüp sizler için en iyisini yapmaya çalışıyorum, yıldıza basmak çok zor olmamalı hm:') yeterince iyi değilsem ve beğenmediğiniz yerler varsa lütfen söyleyin, sadece beni güzel yorumlarınızdan ve oylarınızdan mahrum bırakmayın güzellerim<3

💫

Aynadaki yansımasına bakarken bir eli belindeydi, parmağını kendisine doğru sallıyordu.

"Bak Jungkook, bir konuda anlaşalım."

Gözlerini kıstı ve sanki onu görebilirmiş gibi, etrafına tehditkar bakışlar attı bir süre.

"Gelen misafirlere saldırmayı bırak, onlar benim arkadaşım."

Park Jimin... gözünüze şimdiden tuhaf geliyordu bu adam, değil mi?

Öyleyse hemen sizi aydınlatayım; Jimin, sevgilisi Jungkook'u seneler önce bir trafik kazasında kaybetmişti. Aslında, buna kaybetmek demek pek doğru olmazdı. Onu hala hissedebiliyordu, bunun sebebi ise doğaüstü bir olaydan ibaretti. O gün aynı arabalardı, tüm ayrıntılarıyla hatırlıyordu her şeyi. Önlerine çıkan kamyona nasıl çarptıklarını, takla atan arabayı ve Jungkook'un kanlar içinde kalan görüntüsünü. Dehşete düşmüş, şoka girmişti. Tir tir titremişti dakikalarca, kendi fiziksel acısını, kırılan kemiklerini hissedememişti bile. Gözleri önünde, kendi bedeninin içindeki hayatına son veren sevgilisini izlemişti saatlerce ve ne kadar ağladığını hatırlayamıyordu.

O gün ondan sonsuza dek ayrıldığını sanmıştı fakat olanlar daha farklıydı. Jungkook'un ruhu bedeninden ayrılmış, onun içine girmişti ve bunu fark etmesi aylarını almıştı gencin. Çok korkmuş, psikologlara gitmişti fakat hepsi şizofren olduğunu iddia etmişti. Değildi, bunların gerçek olduğuna yemin edebilirdi ki öyleydi de. Kafasından uydurmuyordu, Jungkook gerçekten de içinde yaşıyordu yıllardır. Bir kişi dışında kimse bunu bilmiyordu, bilen de anlamıyordu. Böyle farklı bir adamdı işte, Tanrı ona değişik bir kaderi uygun görmüştü. Eh, onu içinde yaşatmak fena değildi fakat yüzünü gerçekten özlüyordu.

Karşısındaki ayna çatladığında irkilerek birkaç adım geri gitti. Bu sinirlendiğine işaretti.

"Yemin ederim hepsi arkadaşım, ayrıca o aynayı yeni almıştım geri zekalı!"

Sinirle soludu, bu gidişle arkadaşları ondan kaçacaktı ve bunu gerçekten istemiyordu. Bu toplu akşam yemeği için gerçekten uğraşmıştı. Fakat Jungkook'un anlamadığı nokta, hepsinin arkadaşı olduğuydu. Onun yanına yaklaşan tüm canlıları kovma özelliğine sahipti, bu ise Jimin'in yalnız kalmasına sebep oluyordu. Gelecek arkadaşlarından sadece Taehyung gerçeği biliyordu, onun dışındakiler olan en ufak şeyde korkup kaçabilirdi ki Jeon Jungkook'un kıskançlığını ve asabiyetini hesaba katarsak; bu akşamda böyle bir şey yaşanması muhtemeldi.

"Bak, bir tanem, canımın içi, gözümün nuru; Sen ölmüş olsan da kimseyi senden daha çok sevmeyeceğim, o kas kafana bunu artık sokar mısın amına koyayım!"

Birkaç dakika bekledi, Jungkook'tan cevap gelmedi. Bu daha çok germişti sinirlerini.

"Küstün mü?" dedi telaşla. Bir daha barışmayacaklarından değildi bu telaşı, Jungkook küstüklerinde iki kat daha sinirli oluyordu ve bundan bazen o bile korkuyordu.

Karşısıdaki çatlak aynanın sağlam kısmı buğulandığında gözlerini oraya çevirdi. Daha sonra buğunun üstünde bir yazı belirmişti.

'Hayır ama o piç Seokjin yeni bir erkek arkadaş edinmeni falan söylerse evi yakarım'

Starry Nights with Jikook Where stories live. Discover now