god of time/special chapter

1.7K 145 90
                                    

4 Eylül 2021 - Busan, Songjeong Sahili

Olduğu yerde sinirden dudaklarını kemirirken, karşısında ona inatla bir şeyler anlatmaya çalışan beden yüzünden sesli bir nefes verdi. Jungkook, bir şeyler üzerine ısrar ettiği zamanlar gerçekten katlanılamaz hale geliyordu.

"Sana hazır değilim dedim Jungkook."

Sesi kararlı çıkmasına özen göstermesine rağmen titrediğinde bakışlarını başka bir yöne çevirdi ve kaşlarını çattı. Jungkook, çoğu konuda onu anlayışla karşılamaya çalışsa da bazen sınırları aşabiliyordu. Eh, onun da bir sabrı ve bazı istekleri vardı.

"Bir çocuk evlat edinmeyi sen de istediğini söylemiştin."

Ses tonunda duyduğu hayal kırıklığı onu daha çok sinirlendirdi istemsizce, ısrarını içten içe anlamlandırabilse de korkuyordu. Önüne geçemediği şüpheleri onu hep zorluyordu işte. Ve Jungkook bu şüphelerin farkına varmakta gerçekten iyi sayılmazdı.

"Evet ama şimdi değil," dedi ısrarla. Daha evlenmemişlerdi, ki buna ihtiyaç duydukları söylenemezdi, ve yetim bir çocuğun evli olmayan gay bir çifte emanet edileceğini hiç sanmıyordu. Pekala, Busan'da nadir de olsa henüz evlenmemiş çiftler evlatlık alabiliyorlardı fakat Jimin boşuna ümit beslemek istemiyordu. Üstelik daha gençti, bu sorumluluğun altından kalkabileceğinden pek emin sayılmazdı.

"Neyi bekliyorsun gerçekten anlamıyorum."

Bir anda yataktan kalktı ve durduğu yerde söylenerek ona bakan bedenin üstüne yürüdü. Ne yaptığını bilmiyordu, sadece sinirliydi ve bu siniri onun ağzından çıkan her kelimede daha fazla büyüyordu. Öyle ki gözleri yanmaya, burnu hafifçe sızlamaya başlamıştı. Bu konuda oldukça hassas olduğu belli oluyordu, korkuları onun tüm gücünü emiyordu sanki.

"Kaç kere diyeceğim? İstemiyorum, hazır değilim! Kreşteki çocuklar neyine yetmiyor Tanrı aşkına?!"

Jungkook gözlerini devirdi. Kreş öğretmeni olmakla baba olmanın arasındaki ince farkı ona asla anlatamayacağını düşünüyordu. Daha fazla tartışmamak için gitmek üzere arkasını döndüğünde, Jimin onu bu sefer daha durgun çıkan sesiyle durdurdu;

"Benim baba olduğumu düşünsene, Jeon."

Duyduğu kırık ses titremesine sebep oldu, şiddetli bir titreme sardı bedenini. Söyleyeceği cümlelerden şimdiden korkarken, yavaşça ona döndü.

"Hadi, ucube zaman tanrısı Park Jimin'in baba olduğunu düşün."

Bedenini ona yaklaştırdı, gözlerindeki tereddüt onda gülme isteği yaratmıştı. Kötü bir baba olacağından emin gibiydi cümlelerini sarf ederken. Öyle ki, annesinin bu konuda onunla gurur duymadığını hissediyordu.

"Kızım benden masal anlatmamı istediğinde, gördüğüm cesetleri mi anlatacağım?"

Jungkook yutkundu, boğazına bir şeyler ardı ardına diziliyordu. Söyleyecek çok fazla şeyi olduğunu bilmesine rağmen sustu var gücüyle. Jimin onu üzdüğünü hissetse de durmadı, zihninde her gece tekrarlayan görüntülerden bıkmıştı.

"Geçmişimi sorduğunda, zavallı gibi her şeyi unuttuğumu mu söyleyeceğim?"

Bir süre sessizlik oldu, Jimin'in cevap beklercesine attığı sorgulayıcı bakışlar karşılık alamadı. Jungkook hiç bu açıdan düşünmemişti, rahatından dolayı çocuk istemediğini sanmıştı başlarda. Şimdi ise hissettiği büyük pişmanlığa yenik düşmek üzereydi. Ona zavallı olmadığını, aksine dünyanın en korkusuz varlığı olduğunu utanmadan nasıl söylerdi ki şimdi? O an gözlerinde, ondan şu ana kadar saklamaya çalıştığı o yersiz korkuları gördü. Yersiz ama istemsizce oluşan, engellenemeyen korkular... Park Minseok gibi bir baba değil de, Kang Dongyul gibi ayyaş ve üvey de olsa çocuğuna şiddet uygulayan bir herif olma korkusu. Kulağa komik gelen bir düşünceydi fakat Jimin'in zihnine o düşüncenin girmesini engellemek imkansızdı çünkü onun canlı gördüğü tek baba, Dongyul'du.

Starry Nights with Jikook Where stories live. Discover now