lust for u

1.7K 170 192
                                    

Birazdan okuyacağınız bölüm, başından sonuna kadar MiracleJikook 'a adanmıştır.

İyi okumalar!

*

Lavabonun iki yanına dayadığı elleri istemsizce titrerken, ayna karşısındaki görüntüsünü süzdü bir süre. Soğuk bakışları kendinin bile irkilmesine sebep oluyordu, kurumuş dudaklarını yaladı. Beyninin içinde dört dönen düşünceleri, işine odaklanmasını engelliyordu.

Park Jimin. Görüp görebileceği en güzel adam.

Mor saçları ve kendine has tarzıyla her gece barlarına uğramayı unutmuyor, kör kütük sarhoş olana kadar içtikten sonra hiçbir şey demeden, çarpık adımlarla evine dönüyordu. Kimse onun hakkında bir şey bilmiyordu, çoğu kişi birtakım teklifler için yanına gelip reddediliyordu. Yalnızlığı onu asil kılıyordu, bunun farkında olan sadece Jungkook değildi. Ve bu fazla, gerçekten fazla sinirini bozuyordu. İnsanların gözlerine baktığı anda, beynine direkt düşüncelerinin döküldüğünü hissederdi genelde. Nereden, nasıl geldiğini anlamadığı bir yetenek onu özel ve farklı kılıyordu. Çoğu zaman işine yarasa da, yeteneğinden pişman olduğu anlar onu tüketiyordu.

Nasıl geldiğini bilmediğinden, nasıl gideceğini de bilmiyordu. Farklı birisi olduğunu biliyordu sadece. Evren için gerçekten özel bir insan olarak sayılmalıydı, değerini hissedememenin getirdiği ironik duygularla güldü. Bir grup ayyaşı kontrol etmeye çalışmak, mesleğinin en boktan parçasıydı ve özellikle bu saatlerde sadece bunu yapıyordu. Huh... Gözlerini devirdi, ne heyecanlı ama!

"Jungkook, tuvalete mi düştün?! İki saattir shot yarışması için seni bekliyoruz!"

"Bu adamın gerçekten tuvaletlere zaafı olmalı."

"Hay sikeyim," Kendi kendine söylenirken gözlerini devirdi. Daha beş dakika bile olmadan içerden söylenmeler yükselmeye başlamıştı. Onları -çok sevgili bar ortakları ve müşterilerini- yalnız bırakmaya gelmiyordu, ya kavga çıkarıyorlar ya da söylenmeye başlıyorlardı. Son kez aynada kendisine bakıp, saçlarını hafif bir dokunuşla düzelttikten sonra Jimin'in geldiğini umarak tuvaletten çıktı.

Dileği anında gerçek olmuştu.

Bar kısmında, barmenin anlattığı şeyleri dinliyormuş gibi yaparak içkisini yudumluyordu. Yine yalnızdı, mor saç tutamları sol gözünü hafifçe örtüyordu. Yakası açık, parlak bluzundan bembeyaz teni gözüküyordu ve bu Jungkook'un neredeyse tükürüğüne boğulmasında sebep olmuştu. Aman tanrım... Her gün daha fazla tutulduğu şaheseri izlerken düşündü. Hayatımda gördüğüm en güzel şey.

Bir kereliğine göz göze gelse, neler düşündüğünü ve her gün gelip içme sebebini anlayabilirdi fakat Jimin asla dikkatini ona vermiyordu. Genelde bardağındaki sıvıyla ilgilenmeyi tercih ediyordu, bu gerçek suratını asmasına sebep oldu. Yine de belli etmemeye çalışıp, gözlerini ondan zorlukla ayırdı ve grubunun yanına ilerledi. Ona hayranlık duyan kızlar ve erkekler, kalçalarını ondan övgü duymak adına arsızca sallarken o sadece yüzünü buruşturmuştu. Halbuki bunu yapan Jimin olsa, onunla yapacağı şeylerin sınırı olmazdı... Ve bu şeylerin başında evine götürmek geliyordu.

"Sonunda gelebildin, hadi başlayalım."

Küçümser bakışlarını masadaki shot bardaklarının üstünde bir süre gezdirdi. Ah, bu tarz şeylerden artık sıkılmıştı ve ergence geliyordu. Tıpkı lisede oynanan şişe çevirmece oyunu gibiydi, sanki her an birisi ona iç çamaşırının rengini veya daha önce hiç birini düzüp düzmediğini soracakmış gibi hissediyordu. Şimdiden yankılanıyordu sesleri; Oh, Jungkook, uke misin seme mi? Hadi ama dostum, itiraf et! Sert görünüşünün altında tavşan kostümleriyle babacığına yalvaran bir uke yattığını tahmin edebiliyorum!

Starry Nights with Jikook Where stories live. Discover now