Bölüm 30

624 29 12
                                    

Karşımda mışıl mışıl uyuyordu. Tamam onu her zaman böyle uyurken yakalamıyordum ama şu ana kadar gördüğüm en rahat uykusunu uyuyor olabilir. En son bana küçük bir çocukmuşum gibi şefkat verirken şimdi o benim kollarımda şefkat bulmak istercesine sığındı. Şaka yapmıyorum. Koskoca Can Divit bir panter iken şuan küçük bir kedi yavrusu halinde kanepede uzanmış kollarıma sığınmıştı.

Biraz kenara çekilip kafasını saatlerdir koyduğu kucağımdan çektim ve yastığa koydum. Saate baktığımda epey geçti ama onu uykusundan uyandırmak istemiyordum. Dışarı çıktım ve biraz hava aldım.  Aslında her insanın hayatında bir dönüm noktası vardı. Ben dönüm noktam Fikriharika'ya başladığım zamandı bence. Çünkü ben hep aynı işleri yapan biriydim. He birde sürpriz evlilik var! Onun dışında Can ile tanışmak , ailemin rahatsızlıklarının patlak vermesi , babamı kaybedip ablamla tanışmış olmam bunlar benim hayatımın en heyecanlı zamanları ve bunların ardı ardına gelmesi beni yormuştu. Canın da hayatı kolay değildi tabii bunu fark ediyorum.Annesiyle yaşadıkları , babasının rahatsızlığı , he birde çubuk Polenle maceralarımız!

"Saneem!"

Etrafıma bakındığımda evden az da olsa uzaklaşmıştım ve Can bana sesleniyordu. İnsanın kafası doluyken gerçekten gerçek dünyadan çıkıp gidiyor. Evin önüne geldiğimde Can kapıdaydı.

"Nerdesin? Merak ettim."

"Biraz yürüyüşe çıkmıştım."

"Niye haber vermedin?"

"Uyuyordun birtanem."

"Sen böyle kulağıma fısıldasaydın duyardım ben seni." dedi gülerek. Gidip ona sarıldım. Kollarını sıkıca belime sardı.

"Gitmek ister misin? Saat epey geç olmuş."

"Olur Ayhan merak eder."

"Evde hanım ağa vardı demi doğru. Tek yaşasan aslında..."

"Eeee tek yaşasam nolurdu ki?"

"O boşluluğu doldururdum."

"Caaan.."

İçeriden montumu aldı ve beni taklit ederek elimden tuttu.

"Ceeeen. Hemen Can o Can olmasa valla varya."

"Olmasa yanarız valla."

"Yürü kız yürü." Dedi ve yanağımdan öptü. Kısa bir süre sonra arabaya binerek eve doğru yola koyulduk.

Bilmiyorum yani bazen Canla öyle vakitler geçiriyorum ki bazen kendimi küçük bir çocukmuş gibi hissediyorum. Oda benim babammış gibi. Can bana aile olmuştu. Kendi dertleri de vardı ama bana aile olmaktan kendi dertlerini unutuyordu. Babamı özlüyordum.

"Niye gözlerin doldu?"

Bir bana bir yola kaşlarını çatarak bakıyordu. Bir eliyle direksiyonu tutarken diğer eliyle elimi tuttu.

"Hiç."

"Öyle bir hiç dedinki içinde tonlarca anlam barındırdı. Anlat hadi birtanem."

"Can ben babamı özlüyorum."

Bana garipçe baktıktan sonra yola baktı ve arabayı sağa çekti. Oda benim gibi yana doğru döndü.

"Ben çok özür dilerim tatlım ama-."

"Sen üzülme çünkü ben seninle vakit geçirirken kendimi bazen babam yanımdaymış gibi hissediyorum. Yani bana bazen küçük çocukmuşum gibi hissettiriyorsun. Özellikle canım bir şey istediğinde ve o olmadığını sen onu yapmaya çalışırken aynı babam gibi oluyorsun. Bazen dertlerim varken beni düşünme diye sana moral vermeye çalışıyorum ama sen genede onca derdin içinde beni düşünüyorsun."

ALBATROSDonde viven las historias. Descúbrelo ahora