21

2.1K 123 38
                                    

Gece yarısı gelen seslerle kalktım.
Kapı açılma sesini duyduğumda korkudan yatağıma biraz daha gömüldüm. Hemen yanı başımdaki komidinin üzerindeki telefonuma uzandım ve Jeongguk'u aramaya başladım.

Birkaç kez çaldığında sonunda açabilmişti. "J-Jeongguk... Sevgilim?" diye seslendiğimde hmmladı. "Uyandırdım mı seni?"

"Ne oldu bebeğim?" dedi kısık sesiyle.

"E-evde biri var, Kook. Çok korkuyorum..." dediğimde kıkırdamıştı. Kaşlarımı çatarken neden kıkırdadığını çözmeye çalışıyordum.

"Bebeğim," diye hem telefonumdan, hem de odamın kapısında bir ses duyduğumda yerimden sıçradım.

"Ne güzel uyurken sevecektim seni, neden kalktın ki?" dedi dudaklarını büzerken. Ay ışığı hafif bir şekilde yüzüne vuruyordu ve ben bu görüntüyü ne kadar özlediğimi farketmiştim.

"Jeongguk, psikopat mısın sen?!" diye bağırarak üstüne atladığımda, kapı koluna tutunarak ikimizin de düşmesini engelledi. İki eli de belimi sararken kafasını boynuma gömdü. "Seni çok mu korkuttum, güzelim?" diye sorduğunda sinirle kolunu cimcikledim. "Nasıl girdin içeri, aptal?!" diye tekrar cırladığımda alnımı öptü. Şu an beni sakinleştirmeye çalışıyordu, biliyordum. Ama ödüm kopmuştu, manyak herif.

"Yedek anahtar," deyip, elindeki anahtarı sallayarak göz kırptı.

"Gerçekten de ne için geldin?" diye ciddiyetle sorduğumda, eliyle dağılmış saç tutamlarımı karıştırarak daha çok dağıttı. "Bugünü düşündüm ve uyuyamadım işte." deyip kulağıma doğru masum bir şekilde fısıldadı. "Böyle yapmak yerine arasaydın sanki daha iyi olurdu?" deyip kaşlarımı kaldırdım. Bunun üzerine kıkırdayarak öpücük attı.

Onu ellerinden çekerek yatağıma attım ve hemen sonra yanına yerleştim. Kafamı göğsüne koyup kollarımı beline sararak, "Uyuyalım, koca bebek." dediğimde dudaklarını uzun bir süre saç tutamlarıma bastırdı.
Huzurlu bir şekilde gözlerimi kapattığımda kollarımı beline daha çok sardım. Bu huzurun bozulması ve tekrar gitmesi ihtimalinden o kadar çok korkuyordum ki.

~

"Benim güzel meleğim," diye bir mırıldanma duyduğumda gözlerimi daha sıkı kapattım. "Çok güzelsin, Taehyung." dedi ağlamaklı sesiyle güzel sevgilim. Boynumu öptüğünde huylanarak kıkırdadım ve gözlerimi açtım.

Parıltılı gözleriyle gülümsüyor ve parmak uçları yaramaz bir şekilde belimde dolaşıyordu. Sabah sabah kalbim, bu güzel görüntüye alışık olmadığı için hızlı hızlı atmaya başlamıştı.

Kollarımı boynunda birleştirip, "Çok özledim seni, Jeongguk." dedim mızmızlanarak.

"Şu ses tonunda konuşma, kendimi tutamayacağım bebeğim."

Söylediklerine karşı umursamaz bir tavra bürünerek omuzlarımı silktim.

"Güne ne güzel bir şekilde başladım." deyip gerindi. Sonra pis pis sırıtarak, "Ne ara üstüme çıktın sen, TaeTae?" diye sorduğunda şaşkın bir şekilde bakmadan edemedim.

"Sadece yer değiştirsek daha güzel olurdu sanki..." dedi ve yine sırıtıp göz kırptı. Gözlerimi devirip kalçalarımı tutan ellerine vurdum ve bunu fırsat bilerek üstünden kalktım.

"Kahvaltı hazırla bana!" deyip ona sırnaştığımda boğazını temizledi. "Tae, Tae, Tae," diye sayıklayarak doğruldu. "Burası senin evin bebeğim, farkında mısın bilmiyorum ama misafirim ben!"

"Dün gece ölüyordum Jeongguk! Senin için ölmeyi göze almışım da sen bana bir kahvaltı bile hazırlamıyorsun!" deyip cırladığımda, ellerini yanaklarıma getirerek sıktı. "Kıyamam bebişime!" dediğinde sinirlenerek koluna bir tane geçirdim. Benim hareketime dudağını büzmüş bakıyordu. Enseme gelen saçlarımı savuruyormuş gibi yapıp başka tarafa döndüm. Arkamdan sarılarak beni kendi kucağına çekti ve çenesini omzuma dayadı. "O zaman şöyle yapalım... Sen ve beeeen-"
Cümlesini yarıda kesip bağırdım.

i want you ღ taekook Where stories live. Discover now