BÖLÜM 151

3.8K 341 66
                                    

Yıllar birbirini kovaladı, Jago bu süreç içerisinde 27 yaşına basmış 60. Seviyeye ulaşmıştı.

Dehşet verici gelişim hızı ve ekip liderliği konusunda göstermiş olduğu başarılardan dolayı yüzbaşı rütbesine terfi almıştı.

Bugün büyük günlerden biriydi, Kral haber göndermişti. Bunca yıl yapılan hazırlanmalar artık son bulmuş filoyu karşılama günleri yaklaşmıştı.

Kral , kardeşi ve Derik ile beraber bi masanın etrafında oturmuş önlerindeki haritaya bakıyorlardı.

"Onların istediği şey ne olabilir??"

Derik mavi gözlerini kardeşlere dikmişti.
Kral derin bir nefes verdi ve söze girdi.

"Sizden bişey saklamıyıcam tabiki, normalde siyah kuzgun geldikten bir kaç ay sonra çoktan filonun savaşa hazırlanması gerekirdi"

"Ama bir kaç yıl geçmesine rağmen hâla bir işgal belirtisi veya haber göndermediler"

Kralın kardeşi elindeki bıçağı kuzey sahillerine sapladı ve kararlı bir tonda konuştu.

"O Ruh avcısı denen herif , ne istiyor bilmiyoruz ama içimden bir ses tehlike yok diyor"

"Sanki savaşmaya gelmiyiceklermiş gibi hissediyorum"

Masadaki üçlü kısa süren bir sessizliğe gömüldüler, her birinin bu zamana kadar akıllarında olan bir düşünce ilk defa dile getirilmişti.

Derik geriye yaslandı ve o sakin sesiyle konuştu.

"Biz yinede her dakika savaşıcak gibi tetikte olalım, eğer niyetleri basit bir şeyse ve isteklerini rahatlıkla tedarik edebiliceksek"

"Kan dökmenin bir anlamı yok"

Taht odasının kapısı büyük bir şiddetle açıldı, içeriye giren cılız haberci korkudan titriyor beti benzi atıyordu.

"Bağışlayın efendim... onlar"

"Geldiler..."

Bu kelimeyi söylediği gibi arkasını döndü ve kaçar vaziyette taht odasını terk etti.

Üçlü ayağa kalktı.

"Sen tüm orduları başkente çağır kardeşim"

"Derik sende bize.."

"Güzel bir şarap bul"

Hepsinin suratında acı bir gülümseme oluşmuştu.

"Felekten bir gece çalalım demi"

Bu üstü kapalı şaka aslında bir veda konuşmasıydı, ölmeden önce son bir kez kafayı bulmak istiyorlardı.

Hepsi dalğıldıktan sonra saydam yeşil bir ruh, taht odasından çıktı ve kuzey sahillerine doğru yol aldı.

Koca mavi gemiye ulaşması bir kaç saniyesini almıştı, gemiye girince onun gibi yeşil renkte gözleri olan bir adamın vücuduna girdi.

"Hmmmm... Demek niyetimi anladınız"

***********************************

Başkentteki sarayda büyük bir kargaşa vardı, sarayın arkasında bulunan kışla bölgesinde ardı ardına formasyonlar beliriyor ve bir sürü asker ortaya çıkıyordu.

Kimileri portal ile geliyor kimileri ise uçan binekler ile.

Tüm ordu toplandığında, digerlerinden daha büyük ve geniş koca bir portal açıldı.

İçerden siyah zırhlar içerisinde yüzlerce kiş geliyordu, en önde ise Kralın kardeşi vardı.

Tüm kıyamet orduları komutanları ve askerleri gelince portaldan en son Jago çıktı.

Portalı oluşturan kişi olduğu için en son onun geçmesi gerekiyordu.

Genç adamın zihninde başkomutanın sesi yankılandı.

"Aferin evlat, portalın gerçekten çok kuvvetliymiş"

Jago , saygılı bir üslupla cevapladı.

"Benim için onurdur efendim"

Kraliyet ordusu ve Kıyamet orduları tüm görkemiyle toplandıktan sonra kral gür sesiyle konuştu.

"Hepiniz bir hafta izinlisiniz, evinize gidin, dinlenin, sevdiğiniz kadınların yanına gidin"

"En sonunda ise savaş için omuz omuza buraya gelin!!"

"Bu topraklarımızı kan dökmeden kimselere vermiyicezz!!!"

Büyük bir alkış tufanı ardından, çoğu gencin kanı kaynamaya savaş arzusu kabarmaya başlamıştı.

Kral ve önemli figürler saraya girerken , ordudaker yılların vermiş olduğu yorgunluğu atmak için ordan ayrıldı.

Jago bu süreç içerisinde klonu kendi yerine koyarak evine gitmeyi ihmal etmemişti.

Genç adam portal açtı ve avludan ayrıldı.

Portaldan çıkınca bir ormanın kıyısındaydı, gözlerini kapattı ve toz bulutuna dönüşerek gezegenden ayrıldı.

O ayrıldıktan kısa bir süre sonra , saydam yeşil bir ruh ordan ayrıldı ve kuzey sahillerine gitti.

Efendisinin olduğu gemiye..

ANDREA Where stories live. Discover now