{2.6}-Final-

506 62 10
                                    

*AYRILIŞLAR VE VEDALAR*

Blackpink-Don't Know What To Do

.

.

.

.

.

Taehyung bazen ölüleri göremiyordu. Bu durum bir iki ay önce, nisan ya da mayısta, başlamıştı. İlk başta ara sıra oluyordu, ama artık sıklaşmış gibi görünüyordu.

Dünya değişiyordu.

Taehyung mezarlığın kuzeybatı kısmına, porsuk ağacından sarkan ve Mısır Yolu'nun öteki taraftaki çıkışını yarı yarıya kapayan sarmaşık yığınına doğru geze geze gidiyordu. Yolda bir kırmızı tilki ve, boynuyla patileri beyaz olan, iri bir kara dedi gördü; patikanın ortasında oturmuş, fikir alışverişinde bulunuyorlardı. Taehyung yakınlaşınca başlarını kaldırdılar ve, sanki komplo kurarken yakalanmışlar gibi, ürküp çalılıklara kaçtılar.

Tuhaf, diye düşündü Taehyung. O tilkinin yavru olduğu zamanları biliyordu ve, hatırladığı kadarıyla, kedi de mezarlığın içinde dolaşırdı. Onlar da Taehyung'u tanıyorlardı. Hatta yakınlık göstermek istediklerinde, kendilerini ona sevdirirlerdi.

Taehyung sarmaşığın içinden süzülmeye başladı, ama önü kapalıydı. Aşağı eğilip sarmaşığı kenara çekti ve aradan geçti. Oluk ve çukurlardan sakınarak, patikadan aşağı dikkatle iniyordu. En sonunda Kim Seokjin'in istirahatgahını gösteren etkileyici mezar taşının oraya geldi.

Taehyung son aylarda, birkaç günde bir buraya geliyordu. Kim Seokjin bütün dünyayı gezmişti ve yaptığı yolculukları Taehyung'a anlatmaktan büyük zevk alıyordu.

Üstünde baş aşağı duran meşale oymalarının olduğu, sivri uçlu, uzun mezar taşının oraya yürüdü ve bekledi, ama kimsecikleri göremedi. Kim Seokjin'e seslendi, hatta mezar taşını tıklattı, ama cevap gelmedi. Taehyung başını mezara sokup arkadaşını çağırmak için eğildi. Ama katı cismin içinden, yoğun bir gölgeden geçen bir gölge gibi süzülmesi gereken başı sertçe ve acıyla yere çarptı. Yeniden seslendi, ama hiçbir şey olmadı. Bunun üzerine, yeşillik ve gri mezar taşı karmaşasının içinde dikkatle ilerleyerek patikaya çıktı. Taehyung yanlarından geçerken, akdiken ağacının üstüne tünemiş üç saksağan havalandı.

Mezarlığın güneybatı yamacına varana kadar etrafta hiçbir ruhla karşılaşmadı. Orada, yüksek bonesi ve pelerini içinde ufacık duran Slaughter Ana'nın tanıdık suretini gördü. Kadın mezar taşlarının arasında başını aşağıya eğmiş, kır çiçeklerine baka baka yürüyordu.

"Çocuk, gel buraya!" diye bağırdı kadın. "Şurada bir sürü Latin çiçeği var. Benim için onlardan biraz toplayıp mezar taşıma koyar mısın?"

Taehyung kırmızı ve sarı Latin çiçeklerini toplayıp Slaughter Ana'nın mezar taşına götürdü.

Slaughter Ana ona gülümsedi. "Sen iyi bir delikanlısın. Sensiz ne yaparız bilmiyorum."

"Teşekkür ederim," dedi Taehyung. "Herkes nerede? Bu gece gördüğüm ilk kişi sensin."

Slaughter Ana ona sertçe baktı. "Alnına ne yaptın?" diye sordu.

"Bay Kim'in mezarına çarptım. Katıydı. Ben..."

Slaughter Ana dudaklarını büzüp başını yana yatırdı. Bonesinin altındaki yaşlı, parlak gözleri Taehyung'u dikkatle inceliyordu. "Sana çocuk dedim, değil mi? Ama zaman göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor ve sen artık genç bir adamsın, öyle değil mi? Kaç yaşına girdin?"

nobody ✓ Where stories live. Discover now