2.1K 160 81
                                    

Tamam, seviyordum.

Taehyung'u seviyordum. İtiraf etmem mi gerekiyordu?

Gerçekten de aşık olmuştum.

Hoseok ve Jimin'e yıllarca yetecek bir malzeme veriyor olmak bile unrumda değildi kaldı ki henüz benimle uğraşmaya vakitleri de olmamıştı ama aşıktım işte.

Bildiğiniz aşıktım.

Kafayı yiyecektim ve Taehyung'a da kafayı yedirtecektim ama aşık olmuştum işte.

Düşüncelerimde her şeyi kabul etmiştim ama sözlü olarak söyleyip de Taehyung'u mutlu etmek gibi planlarım yoktu. Uğraşmasını, çırpınışını izlemek çok hoşuma gidiyord.

Biliyordu, onu sevdiğimi adı gibi biliyordu ama benden duymadıkça rahat etmeyecekti. Söyletmeye çabaladığı her sefer beklediğinin ne olduğunu bilsem de bilmiyormuş gibi yapmıştım ve çıldırmasına gerçekten azıcık kalmıştı.

Hala bardaki sabah yüzünden kendini affettirmeye çalışıyordu. Bana kendini affettirmeye çalıştığı daha ilk anda çabalamasına gerek kalmadığından haberi yoktu. Taehyung'u anında affetmiştim.

Kızgın kalamazdım. Panikleyip hata yapmanın ne olduğunu biliyordum. Geçmişinden kaçamamanın ne olduğunu da biliyordum. Taehyung'a kızgın değildim, en büyük sebebi onu seviyor olmamdı.

Çırpınıp durmasını izlemek gerçekten hoştu. Dondurmalara zaafımı anladıktan sonra her gün farklı bir dondurmayla gelmişti. Her gün neredeyse tüm zamanını bana ayırıyor, beni rahatsız ediyor, uğraşıyor, sevip duruyordu.

Bir sandalyede oturuyorsam ben onu masadan itene kadar masada önüme oturuyor ve elini masaya yaslayıp üstüme doğru eğiliyordu.

Bir şeyler üstünde çalışıyorsam sessizce geliyor aniden saçlarımla oynamaya başlıyordu.

Çok hoşuma gidiyordu. İlginin odağı olmaktan hoşlanmazdım ama Taehyung'un ilgisinin odağında olmak çok hoşuma gidiyordu. Bana çok güzel davranıyordu.

Daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Daha önce hiç kimsenin hayatında böyle bir yerde olmamıştım ki tarif bile edemiyordum.

Her gün bana dondurma getiriyordu. Her gün benimle uyumaya çalışıyordu ve izin vermediğimde bile Jungkook'tan yediği azarları anlatmak için beni arıyor ve ben uyuyakalana kadar konuşuyor, bazen susuyor bazen de benden habersizce baktığı bilgisayarımdaki playlistten gördüğü şarkıları fısıldıyordu.

Tuhaf hissediyordum. Hiç böyle değerli hissetmemiştim. Belli bir değerim herkes için vardı. Jimin ve Hoseok için bir abiydim. Seokjin hyung için ne olursa olsun onu anlayan ve destekleyen bir kardeştim. Namjoon için uzun yıllardır birbirini tamamlayan güvenilir bir arkadaştaydım. Jungkook için saygıdeğer bir abiydim.

Hayatımdaki herkesin hayatında öyle ya da böyle değerli yerler kaplıyordum ama daha önce kimsenin hayatında böyle bir yer tutmamıştım. Taehyung için ne anlam ifade ettiğimi tarif etmem imkansızdı çünkü bana hayatındaki en önemli kişiymişim gibi
davranıyordu. Dokunsam kırılacak gibiydi, ağzımdan çıkan her sözü kovalıyordu.

Her güzel şeyin tuhaf bir sonu vardı ama.

Yanımda değildi.

Yanımda değildi çünkü utanıyordu.

Defterlerimi bulmuştu ve barda yanlız uyandığım sabah için doldurduğum bir buçuk defteri arkadaki odaya koymayı unuttuğum için suçlusu bendim. İki defteri de öylece odamda bırakmıştım.

Gece ben uyurken kalkan Taehyung, çalışma masamdaki dolapda defterleri bulmuştu. Neden çalışma masama baktığını bile bilmiyordum. Eşyalarımı kurcalamayı belli sınırlar içinde seviyordu. Bu sefer ne bulduğunu merak eden ifadesini aklımda canlandırmak hiç zor değildi.

See U And Love U /TaegiWhere stories live. Discover now