25. Bölüm

999 115 10
                                    

Heyecanlı geçen maçın son dakikalarında Jongin'in attığı üç puanlık basket ile takım aradaki puan farkının giderek açılması ile rahat nefes alırken Jongin'in gözleri Sehun'un bulunduğu bölgeye kaymış, kendisini takdir eden çocuğu görmeyi beklemişti. Ama görmeyi beklediği şey kesinlikle Sehun'un dibine oturmuş ve kulağına doğru fısıldayan bir adet Junmyeon değildi.

Jongin son zamanlar da bu çocuğu etraflarında görmekten aşırı derece kızgın olsa da Sehun ile tartışmayı sevmediği için susmaktan başka bir şey yapamıyordu. Sehun ise Jongin'in kızdığının az çok farkında olduğu halde Junmyeon ile konuşmaya devam ediyor, bunu da Jongin'in gözü önünde yapıyordu. En azından Jongin'i kızdırmadan da bunu yapabilirdi değil mi?

Maçın son dakikaları hızlıca geçip biterken Jongin sinirli bir şekilde soluyarak kendini soyunma odasına atmış ve hırslı adımlarla zemini döverek ilerlemişti. Gözleri sinirden dolarken kalbinde de kırılan parçaların çığlıkları geliyordu.

Junmyeon denen çocuk geçen sene Sehun'un yanına geldiğinde ve çıkma teklifi ettiğinde Sehun ona bakmamışken şimdi neden bu kadar yakınlardı aklı almıyordu Jongin'in.

"Sakin ol, sakin ol, sakin ol." Diye mırıldandı Jongin kendisine. Kıskançlıktan oluşan siniri bedenini ele geçirmesin diye defalarca nefes alıp vermiş ve ona kadar sayıp durmuştu.

"Jongin!" Arkasından koşarak gelen kendisinden birkaç cm daha uzun olan arkadaşı Chanyeol seslendiğinde ellerine gömdüğü başını kaldırmış ve etrafına bakındı.

Chanyeol Jongin'in yanına gelince arkadaşının yanına oturmuş ve omzunu pat patlayarak destek olmaya çalışmıştı. Arkadaşının ne kadar zor bir durumda olduğunu Chanyeol anlayabiliyordu. Aşk zaten acı veren bir hisken üzerine karşılıksız olması bin kat daha beter bir acıya sebep oluyordu.

"Böyle yapma Jongin. Git duşunu al ve Sehun'un yanına git. Tavşan çakması bir adamı kıskanarak bir şey elde edemezsin değil mi?" Chanyeol'un söyledikleri Jongin'in bir kulağından girip çıktığında uzun boylu çocuk oflamış ve diğer arkadaşlarına haber vermişti bu durumla ilgili. Dakikalar sonra Jongin'in açık ensesine gelen tokat ile esmer çocuk acıyla tıslamış adından da kısık sesli küfür etmişti.

"Sen böyle olacak adam mıydın be?" diye sordu Yixing kollarını göğsünde bağlayarak.

"Neyim varmış ulan? Hem ne diye vuruyorsunuz?"

"Baktım mantıklı düşünme sınırlarının dışına çıkmışsın bir kendine getireyim dedim." Kyungsoo elini havada sallayıp göz devirdiğinde Yixing dudağının kenarıyla gülmekle yetindi.

"Bir çocuk geldi diye hemen kendini bir kenara çekemezsin oğlum. Savaşmadan sevişilmez bir kere." Kyungsoo'nun ciddi bir şekilde dediğine Jongin gülmeden edememişti ama bu çok kısa sürdü. Karamsar hava aynı hızla yine esmer çocuğun etrafını sarmıştı.

"Ne yapmamı istiyorsunuz ki? Baksanıza Sehun günden güne benden uzaklaşıyor, tartışmalara giriyor o çocuk yüzünden ve normal de benimle harcadığı zamanı o çocuğa harcamaya başladı. Her şey gözümün önünde böyle hızlı bir şekilde gelişirken sadece izlemek aşırı canımı yakıyor ama bir şey de yapamıyorum."

"Sana yapma diyen mi var? Yapsana işte. Baksana Junmyeon nasıl tak tak tak ilerliyor." Yixing ellerini Jongin'in omuzlarına yerleştirip onu sarstığında Jongin onlara hak vermeye başlamıştı.

"Sen Kim Jongin'sin. Tek sahip olmadığın lüks aptallık olmalı." Kyungsoo'nun dedikleri ile Jongin'in kendine olan güveni tekrar yerini bulurken kalbi rahatlamış ve üzerindeki kötü hissi bir kenara atmıştı.

Böyle arkadaşlara sahip olmak güzeldi.

Luna |SeKai|Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora