44. Bölüm

1K 114 64
                                    

Şarkı: Billie Eilish - Six Feet Under

Jongin okulun bahçesinde meşe ağacının dibinde yatarken yanına gelen Lay ve Kyungsoo ile bakışlarını ağacın rüzgar ile hışırdayan yeşil yapraklarından çekip onlara bakmıştı. İçinde büyük bir heyecan ve aynı zamanda kalbine acı çektiren bir his vardı. Bu yaşadığı umutsuz aşkının verdiği his, acının katlanarak Jongin'in oturduğu yerde kıvranmasına sebep olacak cinstendi.

"Burada ne yapıyorsun?" diye sordu Kyungsoo Jongin'in başına dikilirken. Elleri çoktan beline yerleşmiş ve hesap soran bir bakışla gözlerini Jongin'e dikmişti.

"Kyungsoo..." Yixing Kyungsoo'nun ters bir şey söylememesi için araya girecekken onun tarafından susturulması ile umutsuzca nefesini verdi.

"Sen karışma Yixing! Sen, sen bana hemen şimdi burada ne işin olduğunu söyle?"

"Sadece yalnız kalmak istemiştim." Dedi Jongin kendisine sinirle bakan Kyungsoo'nun gözlerine gözlerini dikerek.

"Chan-"

"Chanyeol'u ne kadar endişelendirdiğinin farkında mısın?" Yixing araya girdiğinde Jongin gözlerini devirip tek hamle de oturur pozisyona gelmişti. Arkadaşlarının buraya kadar gelip hesap sorması içindeki hislerin birbirine karışmasına sebep oluyordu.

"Üzgünüm ama o kadar çok boğuluyormuş gibi hissediyorum ki...Sadece biraz yalnız kalmak istemiştim hepsi bu." Diye mırıldandı Jongin Yixing'in ona uzattığı elini tutarken. Yixing'den destek alarak ayağa kalktığında Kyungsoo kendi kendine homurdanmış ama arkadaşının bu çökmüş haline tek kelime etmemişti.

"Yine de Chanyeol'e bir özür borçlusun. Onu zor duruma soktun. Koça neden antrenmana gelmediğinle ilgili açıklama yapmak zorunda kaldı."

"Farkındayım ve gerçekten üzgünüm." Jongin iki yanında yürüyen arkadaşlarına baktığında ikisinin de yüzünde kendisi için olan endişeyi gördü. Nasıl darmaduman olduğunu görüyorlar mıydı? Nasıl acı çektiğini? Görüntüsünden, sesinden ve hareketlerinden o kadar çok mu belli oluyordu?

"Sehun'un gösterisine gidecek misin?" Yixing sorduğunda Kyungsoo gözlerini büyüterek ona susmasını söylercesine bir bakış atsa da Jongin Sehun'un adını sesli olarak duyunca tekrar sarsıldı.

"Gideceğimi söyledim. İyi bir arkadaş olarak gitmem lazım değil mi?"

"Evet ama kimse senden daha önemli olamaz. Eğer böyle üzülmeye devam edeceksen gitmeni istemem." Dedi Kyungsoo önündeki taşı tekmelerken.

"Benden daha önemli olmaması gerekirdi evet ama neden benden daha önemli gibi geliyor o zaman Kyungsoo? Neden?"

"Kanka bence Sehun sana büyü yaptırdı." Jongin ani gelen yorum ile gülmemek için dudağını ısırırken kaşları havalandı. Arkadaşları olmasa ne yapardı bilmiyordu.

"Yixing sussana oğlum iki dakika."

"Ne var? Olamaz mı?" Yixing'in sözlerine göz deviren Kyungsoo ile Jongin'in yüzünde buruk bir gülümseme oluştu.

"Bakın ne diyeceğim." Dedi Jongin ikisinin ortasından çekilirken. "Siz Chanyeol'un yanına gidin. Ben de çoktan başlamış olan tiyatro gösterisine gideyim. Söz veriyorum erkenden geleceğim."

"Gelmezsen Chanyeol'un terli formasını ağzına sokarız bilmiş ol." Kyungsoo çoktan uzaklaşmaya başlamış olan Jongin'in arkasından bağırırken başını iki yana salladı gülerek. Arkadaşı ateşe çıplak ayaklarla basmak için can atıyordu sanki.

Jongin hızlı adımlarla konferans salonuna girdiğinde sonuna denk geldiğini fark ederek somurttu. Sehun'a söz vermişti ama bunu gerçekleştirememişti tam olarak.

Arka koltuklardan birine oturup oyunu izlemeye başladığında Sehun'u görmek için canla başla beklemeye başladı.

Tiyatroyu izlediği birkaç dakika içerisinde eğer içinde kalbine acı çektiren his olmasaydı tiyatroyu sevdiğini bile söyleyebilirdi. Söylerdi değil mi?

Sonunda sahneye Sehun çıktığında onun üzerindeki beyaz salaş gömlekle ne kadar çekici gözüktüğü fark etti Jongin. Saçları dağılmış ve yanakları kızarmıştı. Kızarmış yanaklarına elleri koyup pembe dudaklarından ne de çok öpmek isterdi şimdi. Jongin bu düşüncelere dalmışken anlık olarak Sehun ile göz göze gelmişti. Nasıl da bulmuştu ait olduğu gözleri bunca insan içerisinde?

Sehun'un yüzünde oluşan gülümsemenin diğer eşi de Jongin'in yüzünde oluştu ama fazla durmadı. Sehun yerde yatan Junmyeon'a dönüp oyunculuğuna devam ederken Jongin bunun son sahne olduğunu hatırladı. Romeo'nun Juliet'in dudaklarından alacağı zehir ile öleceği sahne...Gerçekte ise Jongin ölecekti Romeo yerine.

Sehun yerde yatan Junmyeon'un dudaklarına eğilirken Jongin dolan gözleri ile ayağa kalkıp çöken omuzları ile yavaşça dışarı doğru adımladı. Böyleydi işte hayal kırıklığı, acı ve hüzün. Dakikalar önce öpmeyi hayal ettiği pembe dudaklar çoktan başkasının dudaklarının yolunu bulmuştu bile.

Jongin dolan gözyaşları eşliğinde kapıdan çıkarken arkasında neler olduğundan habersiz bir adım daha uzaklaştı sevdiği bedenden.

Aman aman nerelere geldik yahu

Yazım tarzım hakkında ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama benden en fazla bu çıkıyor üzgünüm

Ayrıca aşırı merak ettiğim bir şey var. Bu kurguyu bir şarkıya benzeyecek olsanız o ne olurdu? Cevapları alayımm

Luna |SeKai|Where stories live. Discover now