Final

1.3K 115 28
                                    

"Sen, sen tam bir salaksın." Gözleri ağlamaktan kızarmış olan Sehun arkasında getirdiği esinti ile bir hışımla odaya girdiğinde Jongin elindeki telefonu sakince kapatıp komidine yerleştirdi. Oysa ağzını açıp elleriyle kulaklarını kapatarak delice çığlık atmak istiyordu. Gerçekten, şuan kendisinin zor tutuyordu.

Yıllarca yan yana olduğu insan şimdi sırf odasında bulunuyor diye neden bu kadar heyecanlanıyordu ki? Sonuçta beraber aynı yatakta uyudukları günler bile olmuştu...Eskiden. Çok fazla şey değişmişti belki ama sonuçta onlar hâlâ Jongin ve Sehun'du. Birbirlerine karşı yabancı olmak dışında her şeylerdi. O zaman neden Jongin bu kadar büyük bir tepki veriyordu ki? Daha da önemlisi Sehun neden ağlamıştı? Jongin bunu düşününce çığlık atma isteğini bir kenara geçici olarak bırakıp sevdiği insan için üzülmeye başladı.

"Ben mi salağım?" Sesi, üzgün aynı zamanda heyecanlı olsa bile duygularını dışarı yansıtmazken Sehun oflayarak cam kenarında bulunan tekli koltuğa oturdu ve başını eline yaslayarak Jongin'e baktı.

"Ya ciddi bir hasar olsaydı? Sen hiç kendine dikkat etmez misin?" Sehun küçük bir çocuğu azarlar gibi Jongin'i azarlarken esmer olan dudaklarını ısırdı gülümsememek için. Ne de güzel kızıyordu kendisine öyle...

"Beni azarlamak için geldiysen, şuan öyle bir isteğim olmadığını belirtmeliyim."

Sehun yanaklarını şişirip ofladığında Jongin onun sıkıntılı yüzüne bakıp ağzındaki baklayı ortaya çıkarmasını bekledi ama geçen birkaç dakikanın ardında -Jongin için saatler gibiydi- kimse konuşmamıştı.

"Sehun?"

"Bunu nasıl söyleyeceğim bilmiyorum...Her neyse. Jongin, bana olan hislerini biliyorum." Jongin bir an göğüs kafesinin sıkılaşıp kalbimi sıktığını hissetti, yüzüne çekilen kan kızarmasını sağlarken aynı zamanda odadaki oksijenin de yok oluşuna şahit oldu o anlarda.

"Nasıl?" diyebildi sadece. Başka ne diyebilirdi ki? Yıllardır demek istediğini Sehun az önce kendisi yerine söylemişti.

"Nasıl olduğunu önemli mi?" Sehun parmakları ile oynarken başını kaldırıp direkt olarak Jongin'in dolmaya başlamış gözlerine dikti. Kendi kızarık gözleri de bugün çok meraklılarmış gibi tekrar dolduğunda yüzünde buruk bir gülümseme oluştu.

"Bir şey söylemek zorunda değilsin, Sehun. Sorun değil." Jongin'in dünyası başına yıkılsa bu kadar kötü hissetmezdi, gerçi zaten az önce dünyası başına yıkılmamış mıydı? Babasından sonra bir kişinin daha arkasına dönmeden gidecek olmasını nasıl kaldırabilirdi ki? Yüreği acıyla dağlanırken tek yapabildiği kuru kuruya yutkunmak oldu.

"Hayır hayır. Bu bir sorun, yani böyle demen. Neden hemen kestirip atıyorsun anlamıyorum çünkü ben de seni seviyorum Jongin."

"Bir dakika ne? Tanrım! Ne diyorsun sen?"

"Eğer o gün Taemin ile öpüşmeseydin daha erken haberin olacaktı!" Sehun az önceki mahzunluğunu üzerinden atıp yerine hiddetli bir hâle bürünürken Jongin'in de kaşları alayla havaya kalkmıştı.

"Bana diyene bak! Junmyeon'u güzelce öptün mü bari? Ha?"

"Ne öpmesinden bahsediyorsun be? Öpmedim ki! Neden her şey için peşin hüküm veriyorsun?" Sehun'un sesi yükselirken Jongin kaşlarını çatıp Sehun'a baktı.

"Bana bağırma!"

"Salak salak davranışlarda bulunma sen de o zaman!"

"Ben mi salak salak davranıyorum?" Jongin yatağında dikleşip ayağı el verdiğinde ayağa kalkmaya çalıştığında Sehun'da ayağa kalkıp Jongin'e yaklaştı.

"Tabiki sen! Seni nasıl bırakacağımı düşünürsün! Ayrıca ben Junmyeon ile öpüşmedim ama sen Taemin ile gayet güzel yiyişiyordun?" Sehun sesini daha da yükseltip Jongine yaklaştığında Jongin Sehun'un elini tutup yatağa doğru çekti ve kendisine daha da yakınlaşmasını sağladı.

"Yiyişmek mi?" Sesini alçaltıp Sehun'u taklit ederken Sehun az önce bağıran kendisi değilmiş gibi küçük bir çocukmuşçasına dudaklarını büzerek Jongin'den uzaklaşmaya çalıştı.

"Evet. Kendi gözlerimle gördüm," Jongin Sehun konuşurken giderek Sehun'a yaklaşırken Sehun gözlerini birkaç kere kırpıştırdıktan sonra devamında gitgide azalan sesiyle konuştu. "İnkar edemezsin."

"Beni öpen oydu Sehun. Ben değil. Ben sadece ama sadece seni öpmek istedim."

"Hâlâ istiyor musun?" diye fısıldadı Sehun dudaklarının hemen ötesinde duran dolgun dudakların üzerine. Gözlerini Jongin'in gözlerinden çekip dolgun dudaklara çevirdiğinde bir anda Jongin arada mesafeyi kapatmış ve Sehun'u tamamen yatağına çekerek üzerine almıştı genç çocuğu. Jongin'in elleri Sehun'un pürüzsüz belinde gezerken Sehun onun aksine ellerini Jongin'in yanaklarına çıkarmış ve başını hafif yana eğerek kendisini yavaşça öpen dudaklar için kolaylık sağlamıştı.

Jongin Sehun'u kırılacak porselen bir bebekmiş gibi usulca öperken sol tarafının hızlı kalp atışları Sehun'un sağ tarafında hissediliyor, Sehun'un ise sol tarafına denk gelen Jongin'in sağ tarafında kalp atışları hissediliyordu.

Mitoloji'de yer alan Zeus'un insanları ikiye ayırdığı ile ilgili olan mit sanki gerçekmiş de Jongin ve Sehun bunun bir parçasıymışçasına birbirlerini tamamlarlarken sonsuza kadar öyle kalmak istiyorlardı.

Sehun ilk geri çekilen taraf olup Jongin'in ayağına değmeden üzerinden kalkarken Jongin ise hâlâ gözleri kapalı bir şekilde yatıyordu.

"Neden seni daha önce öpmedim ki sanki?" Diye mırıldanan Jongin'e gözlerini deviren Sehun yatağın boş tarafına kıvrılarak tavana bakmaya başladı.

"Seni seviyorum Jongin ve seni asla ama asla bırakmayacağım. Seni üzdüğüm her an içinse cezamı çekmeye hazırım."


Oğlum bitti ya. Baştan savma olmamıştır umarım fazla. Valla özür dilerim beğenmediyseniz :(

Luna |SeKai|Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora