TESLİMİM - 16. Bölüm

576 70 13
                                    

Keyifli Okumalar :) 

Şu kısacık hayat yolculuğumda öğrendiğim bir şey var ise oda karmanın dönüş dolaşıp insanın karşına çıktığıdır.  Eden bulur felsefesi gereğince evren bir şekilde yapılan zulmün, müspet iyiliğin öcünü alıyor.  Tam bıraktığın anda vazgeçmişliğin sıkıntısız, beklentisiz ruh haline bürünmüşken yine farklı bir kapıya toslayıp duraksıyorsunuz.  Şaşkınlık, inceden bir korku emaresi ve inanmakta zorluk çeken zihin.  

Hepsi bir araya geldiğinde karman çorman bir hayret kompleksi oluşturmuyor mu sizce de? Bana kalırsa hayat koca bir eşek şakasından ibaret, yoksa benim bu kadar yakışıklı ve sempatik gülüşüyle yüreğimi titreten bu oğlanı tavlamam mümkün müydü? 

Şimdi gözlerime öyle bir içtenlikle bakıyor ki elimi tutan eli yüzünden her an dondurma gibi eriyebilirim.  

"Selvi" adımı yumuşak sesiyle dillendirdiğinde boştaki elimi çeneme dayayıp iç çeker bir sesle "Efendim" dedim. Uğur böceğim adımı her söylediğinde kalbimin orta yerinde meydan düğünü kuruluyordu.

"Bakışlarınla beni yemen çok hoşuma gitse de tüm geceyi bu masada geçirmeyelim.  Babanın beni av tüfeğiyle vurmasını istemem" dedi.  Sesindeki alaylı tını bunun çokta sorun olmayacağını kanıtlıyordu.

 Güldüm, "Bende topallayan bir sevgili istemem, tamam kalkalım".  Garsona hesap için işaret verirken o da en az benim kadar neşeliydi.  Biz ne ara yolumuzu alıp ortak bir paydada buluştuk aklım kesmiyor, hayatıma bodoslama daldığında bir kez daha bir erkeğe kolayca gönül penceremi açmayacaktım halbuki.  

Akşam yemeğini yediğimiz balıkçıdan el ele çıkarken, adı gibi bana uğur getirdiğini düşünüyordum.  Acaba o da aynı şeyleri düşünüyor muydu? Caddebostan sahilinde el ele yürürken, tepemizden akıp giden lacivert gökyüzünde yıldızlar kum taneleri kadar çoktu. 

Denize vuran yakamoz bunca zaman nereye saklanıyordu? Dünya bu akşam üstü bir başka bir evrene dahil olmuş, yeniden şekillenirken renkler apayrı bir tona bürünmüştü.  

Onun kokusuyla sarmalanmış ceketini omuzlarıma bıraktığında -kısa boyuma rağmen- gözlerinin en çıplak derinlerine baktım.  Orada gördüğüm ikimize olan inançtı.  Ben kendime dahi olan inancımı kaybetmişken başka birisinin böyle umut verici şekilde ellerimden tutmak istemesi ne büyük nimetti! 

"Bana böyle yavru kedi gibi baktığın her an kalbimin genişlediğini hissediyorum. Sanki korunmaya muhtaç yanlarım seninle yeniden yapılanıyor ve seni de beni de içine hapsediyor" derken kolları belimi çevreleyip sardı. Dudakları alnımın ortasını öperken içimde bir sürü, rengarenk ihtişamlı havai fişekler patladı.

"Şüphe duymuyorum. Sen benim ilacım olacaksın Uğur Böceğim" dedim pür neşe.  İçim içime sığmıyor, gözlerim aşkın haleli ışıklarıyla dolup taşıyor.

"Bana ait olduğun sürece sana bir ömür adamaktan çekinmem bunu bil" köşeli çenesi yüzüme iyice yaklaşırken geri çekilmedim.  Sıcak, yumuşak dudakları dudaklarıma kapanırken mutluluktan iç geçiriyordum.  Sahiplenici öpüşüne yaslanıp kollarımı beline doladım, güvene ve sevgiye olan açlığımı karşılayan dudaklarından hasretliğini çektiğim tüm nektarları kana kana içtim.

Ne olur sende beni yarı yolda bırakma Uğur'um.  

Kalbime uğur getir; ellerimin arasından uçup gitme ne olur!

*

İnsan ne çabuk alışıyor mutluluğa.  Acılara bir türlü bağışıklık kazanamazken mutluluğun aymazlığında şımarıyor, dünyanın en şanslı insanı olarak atfediyoruz kendimiz.  Sözüm meclisten dışarı, sevinçliyken başka birine dönüştüğümü farz ediyorum. 

AL TAKKE VER KÜLAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin