7. Bölüm

11.9K 609 8
                                    

Yatağım da uzanmış olup biteni düşünüyordum. Ama sinsice gözlerimin önüne tek bir kişi tek renk geliyordu. Neydi bu büyü mü? Nasıl bu kadar dağılabilmişti kafam, etkilenmiş miydim. İlk kez gördüğüm duruşu sarsılmaz, hiç gülümsemeyen adamdan. Acaba nasıl bir gülüşü vardı güzel miydi? Sert bakışlarını az da olsa siliyor muydu gülümsemesi. Kesinlikle çıldırmış yada kafayı oynatmaya zemin hazırlamış bir haldeydim ki tanımadağım ilk kez gördüğüm birinin gülümsemesini hayal eder olmuştum.

Ezrak! ne garip isim. Bir anlamı olabilir mi yada insan böyle değişik bir adı neden evladına yakıştırsın, nasıl bir anlam yüklesin. Telefonuma uzanıp internetten aradım mutlaka bir anlamı, geçerli bir sebebi olmalıydı bu garip ismin. Çıkan sonuca bakmamla böyle bir erkeğe verilecek tek doğru ismin bu olduğuna karar verdim.

Ezrak Mavi demekti, benim mavi adamıma en yakışan isim, her telaffuzunda gözlerine bakmayı gerektirecek bir cümleydi. Ama nerden benim adamım olmuştu ki şimdi bu adam. Belki iş teklifini kabul etmeyip hiç göremeyecektim denizi anımsatan gözleri. Tamam da içime düşen bu üzüntü de neyin nesi, sonuç olarak özleyecek değildim ya iki kelime dahi konuşamadığım kişiyi. İnsan sevdiğini yanındakini özlemez mi, bir daha görememek korkusuna üzülmez mi? En iyisi fazla kurcalamamak yoksa cevabını veremeyeceğim sorularım peşimi bırakmayacak anlaşılan.

Kapımın aniden açılması yatakta sıçramama sebeb olurdu Ayşemdi böyle patavatsızca odama giren. Yok ben öğretemeyecektim bu kıza odama böyle dalmaması gerektiğini hoş gerçi ondan saklım gizlim de olmadı hiç ama en azından göstermelikte olsa kapıyı çalması gerekmiyor muydu bu hatunun.

"Dalmışşsınız yine Eylül Hanım" dedikten sonra yanıma oturdu. Uzandığım yataktan doğrulup bağdaş kurdum. Belli ki oda farketmiş beni sorguya çekecekti. Derin bir nefes çektim içime yardımcı olur diyerek, nasılsa istediği sorunun cevabını paşa paşa verecek köşeye sıkışacaktım.

"O da nerden çıktı, hem yine kapıyı çalmadan daldın içeri" belki üste çıkar kurtulurum diye çapalıyordum.

"Bak tatlım bence duruma alış hiçbir zaman bu kapıyı çalarak girmeyeceğim odana, hem anlamadım sanma konuyu değiştirmeye çalıştığını" yüzündeki sorgulayan bakışlar kaçışımın olmadığını gösteriyordu. Aldığım nefesi yavaş yavaş bıraktım. "Kaçma ihtimalim yok mu?"

"Yok tatlım şimdi öt bakalım Ezrak denilen adamın gözlerine baka baka neden şarkı söyledin?" ah hadi ama herkes farketmiş miydi bunu. Önce Kılıç sonra Ayşe.

"Şey ben bilmiyorum" ne demem lazımdı bende bilmiyordum ki orada bana ne olduğunu.

"Kıvırmaya kalkma sakın cadı, net bir cevap istiyorum senden" yüzündeki kuşkulu ifade çok merak ettiğinin göstergesiydi.

"Ayşem ben de anlamadım nedenini, gözlerimi çekemedim mavi gözlerden" kafamı eğdim suç işlemiş küçük çocuk gibi.

"Hoşlandın mı bu adamdan sebep bu mu" yok artık hoşlanmış olamazdım dimi sonuçta tanımam etmem kimdir nedir bilmem.İsminden başka.

"Yok artık Ayşe sen de iyice abarttın, ne olmuş alt tarafı gözlerine biraz fazla bakmışsam"

"Beni kandıramazsın Eylül " kolumu tutmasıyla küçük bir inleme kaçtı dudaklarımdan. Ayşe kolumu kendine biraz daha çekip yakından bakınca kolumda ki morarmaya başlayan parmak izlerini farketti. Gözlerime baktı hesap soruyordu nasıl olduğunu kimin yaptığını.

"Kim yaptı sana bunu, sakın Eylül bana yalan söyleme bunlar parmak izi. Kim canını acıttı çabuk söyle bana" yüzüme bağırdı yüz ifadesi çok sinirliydi. Ne o bana, nede ben ona kıyamazdım benim acım onun, onun acısıda benim yüreğimi dağlardı. Biz iki kişiydik bu dünyada iki kişilik yaşardık mutluluğumuzu, ikiye bölerdik acılarımızı.

"Kılıç" şaşkınlıktan ağzı açık kalmış bi şekilde yüzüme bakıyordu. Şaşırmasına hak veriyordum. Onu ben kadar oda tanırdı, bilirdi isyerek canımı yakmayacağını. Zaten kasıtlı bir durum yoktu ortada fark etmeden yakmıştı canımı.

"Neden yaptı bunu derdi ne seninle"

"Hesap sordu, oda fark etmiş"

"Sana hesap sormaya hakkı yok tamam sana karşı bir takım duyguları var biliyorum ama bu yaptığı şeyi haklı göstermez" söylediklerinde haklıydı. Ama o Kılıç tı her sıkıntıma koşan söylemesemde halimi bilen beni kendimden dahi koruyan.

"Biliyorum ama kızamıyorum ona Ayşem. Ben daha çok yakıyorum onu. Derdini yarasını bilip merhem olamıyorum. Onu üzenin ben olduğumu bildikçe kahroluyorum avuçlarıma vermeye razı olduğu kalbini kabul edemiyorum. Onun daha çok canı yanıyor biliyorum, gözlerinde bana büyüttüğü aşka bakamıyorum"

Yanaklarım bir biri ardına düşen damlalarla ıslanırken iki sıcak kol sarıp sarmaladı beni. Sindim sığındım hıçkırıklarımın arasında onunda iç çekişlerini duydum. Sustum konuşacak cümlem kalmadığından...

Gözyaşındayım( YUVASIZ KUŞ/UM)  KİTAP OLDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin