24. bölüm

4.5K 138 0
                                    

Müzik sesine aşina olan kulaklarım rahatsız olmasada sahte kahkahalar ve gösteriş budalası kokoş kadınlar göz yorucu oluyorlardı.
Canan gibi son derece sakin bir kadının doğum gününde bukadar soytarı nasıl toplanabilmişti aklım almıyordu doğrusu.
Sosyeteye mensup olmak bunu gereltiriyordu demekki!

Canan... Ah Canan günlerce bi ağzımı burnumu kırmadığı kalmıştı. Peki sonuç?
Güya kendini çok mahçup hissettiği yemekteki kalp cerrahını da doğum gününe davet etmişti. Gerçi adamın işi çıktığı için gelememişti ama ben havada buram buram sevgi kokusu alıyordum. Bakışmalardaki parıldayan gözler, fazla değil birkaç gün sonra başlayacak bir ilişkinin habercisi gibiydi.
Ulan madem adamdan etkilenmişsin ne diye  okadar laf ediyorsun, değilmi ama.

Aydınlatmaların göz kamaştırdığı havuzun etarafında toplanan kalabalıkta aşina olduğum birkaç kişiyi görmekten hiç hoşlanmamıştım.

Karşı  masamızda Serhat, Onur, Rıfat, Canan, Ahu ve bir tane genç -ki iğrenç olan o kişinin arkası dönük ve sarışın olmasıydı-  olmak üzere kurulmuş koyu bir sohbet içine girmişlerdi.
Masadakilerden tanıştırılmadığımız halde henüz orta yaşların sonunda olan Ahu hanımı tanıyordum.

"Ayol şu kart karıya bak, kaşarı geçmiş rokfor olmuş birde o kadar büyüttüğü götüne rağmen nasıl o daracık  elbiseyi giymiş! Bune özgüvendir Yarabbi!...
Ya şu zevksize ne demeli -derken başka bir kadını gözleriyle işaret etti- o ayakkabılar geçen sezonun modasıydı, off yanındaki adama da bak be, erik gibi kütür kütür yemelik. Hiç o kadına yakışmıyor bi kere." dedi ağzın şapırdatarak.

"Haklısın canımcım." dedim, masadaki atıştırmalıklar dan ağzıma atarken.
Ortada kanepe servisi yapan garson yanımızdan geçerken Ercü,

"Yakışıklı?" deyip yanımıza çağırdı.
Genç adam tepsideki atıştırmalıklardan almamız için servis ettiğinde,

"Hepsini bırak. Hem bi daha getir şekerim, bize anca yeter." deyip birde garsonun yanağından makas alınca gülümsedim. Her ne kadar yaptığımız utanç verici olsada şuan bende kendimi acıkmış hissediyordum. Hem Ercü ve ben bazı zamanlar arsız olabiliyorduk. Özelliklede acıktığımızda.

Ercü bu gece kavalyem olduğu için beyaz takım elbise giymiş, makyajını da neredeyse yokmuş gibi yaptığı için yüzü erkeksi duruyordu.
Masada bir yandan tıkınıp bir yandanda Ercü ile dedikodunun dibine dibine vuruyorduk.

Serhat, masasında bulunan sarışın bir erkeğin kalkmasıyla gözleri bizim masaya ilişti, kıyafetlerim yokmuş gibi bedenimi süzüyordu. 
Çattığı kaşlarını düzeltme gereği duymadan bulunduğu masadan kalkıp bizim bulunduğumuz kısma gelirken Onur ve Rıfat'ın yüzlerinde oluşan hafif tebessüm gözümden kaçmamıştı.

Benimle birlikte Ercü'de ayağa kalkıp kadın ile selamlaştık.
Bu kadını tanıyordum fakat beni tanıyamadığı gözlerinden okunuyordu.
Ahu hanımın inceleyen bakışlarına karşın dik durup bakışlarımı donuklaştırdım.
Anladığım kadarıyla Canan'ın doktorluğu bıraktıktan sonra sosyal çevresiyle muhatap olmayıp sık sık bizimle dolaşması etrafındaki insanların bizi merak etmesine sebep olmuştu. 
Ve bu kişilere Ahu hanımda dahildi. Keza bunu iğneleyici sözleriyle belli etmişti.
Kısa bir selamlaşmanın ardından kadının ukala konuşmaları rahatsız edici boyutlara ulaşmaya başladı.

Canan'ın doğum gününü rezil etmemek için çabalasamda kadın resmen gel ağzıma sıç diyordu!

"Bilekliğin gümüşmü canım?" dedi  yersiz merakıyla.

"Evet." dediğim sıra,

"Tahmin etmiştim." dedi. Tahmini doğru olduğu içinmiş gibi hareketlerde bulunup abarta abarta gülerken üzerindeki takıları savurup farketmem için uğraşıyordu.

Kayıp DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin