~ 3 ~

653 63 46
                                    

Jungkook, Sungi'ye üzerinde 'Memur' yazan bir şapka verdi. Şimdilik Sungi'yi eğitmeyi kabul etmişti. Hoseok ile bu konuda daha fazla kavga etmeyecekti, aslında Hoseok ile konuşmayı kesmişti. Şu an onunla konuşmayacaktı. Sinirliydi, çünkü o bütün insanları düşünürdü, Hoseok onu anlayacaktı.

Aynı zamanda sinirliydi. Hoseok'un doğru olanı yaptığını, kaçınmak ve uzaklaşmak istediği konunun farkındaydı ve artık kaçamayacağını da biliyordu.

"Hyung, iyi misin?" diye sordu Sungi, Jungkook'un ona verdiği şapkayı alırken. Onun için endişeliydi ve Hoseok ile neden kavga ettiği konusunda onunla konuşmak istiyordu.

Jungkook üstesinden gelmişti, aptal bir kavga olduğunu ve önemli bir şey olmadığını düşünüyordu. "Evet, hadi gidelim. Bugün tüm günümüz eğitim yapmakla geçecek." Sungi onu takip ederken Jungkook yürümeye devam etti. "Ve birde, bana ikinci şef de. Burada bana 'hyung' diyemezsin." diye belirtti.

Sungi bunu yapamayacağını biliyordu ama Jungkook bunu söylerken kıkırdadı. Jungkook kaşlarını çattı ve tek kaşını kaldırarak arkasını döndü. "Komik olan ne?" diye sordu.

Sungi başını sallarken kıkırdamasını saklamaya çalıştı. "Hiçbir şey." diye mırıldandı.

Jungkook kollarını göğsünde birleştirdi, öylece gitmesine izin vermeyecekti. Genç olanın neden güldüğünü öğrenmek istiyordu. "Hayır, hayır. Söyle bana." diye ısrar etti.

Sungi tekrar kıkırdadı. "Sen ilk şef hyung diyorsun. İki yüzlü davranmıyor musun?" dedi.

Bu konuda kavga edemezdi. Şimdi, Sungi'nin ona ikinci şef demesini söylediğinde nasıl hissettiğini anladı. Derin bir nefes verirken düşünmeye çalıştı. "Hm, yalnız olduğumuzda bana 'hyung' diyebilirsin."

Sungi memnuniyetle gülümsedi. "Anlaşıldı." diye cevap verdi tekrar yürümeye başlarken.

Polis merkezinden çıkıp arabanın yanına geldiler. "Tamam, ağır suçları ezberledin mi?" diye sordu, ikisi de arabaya binerken.

Sungi kendinden emin şekilde başını salladı. "Tabii ki, en kolay şeydi." diye cevap verdi. Emniyet kemerini taktı ve Jungkook'a baktı. Onu özlemişti. En çok birine ihtiyaç duyduğunda onunla ilgilenen kişiydi ama sadece o değil. Sormak istediği başka biri daha vardı.

"İyi işti, Sungi. Neden tıp okuluna gitmedin, cerrah olmayı çok istiyordun?" diye sordu merakla. Birlikte çalıştıkları zaman bundan ne kadar bahsettiğini hatırladı. Sungi, Jungkook bunu hatırladı diye mutlu olmuştu.

Gülümsedi. "Senin gibi olmak istiyorum. Bunun aptalca ve çocukca seslenebilir, biliyorum ama seni ne kadar mükemmel biri olarak gördüğüm hakkında hiçbir fikrin yok."

Jungkook şaşırdığını hissederken yutkundu. Kendini asla mükemmel ya da mükemmele yakın görmemişti. Sungi için iyi bir rol model olarak biraz baskı hissetmişti. Sungi'nin onun için bir şeyler hissettiğine dair içinde ufak bir his vardı. Buna rağmen çok düşünmedi ve kafasından sildi. "Sen kolayca, merkezi alabilirdin, neden en zor yolu seçtin?"

Sungi, babası müdür olduğu için kolayca müdür olabilirdi. "Bunu bilecek kadar yeterince akıllıyım ama bu kendin başardığın gibi değil. Babama bağlı değilim, kendime bağlıyım. Tüm testleri geçtim, çünkü çok çalıştım. Buraya geldim, çünkü çok çalıştım." diye belirtti tutkuyla.

Jungkook motoru çalıştırıp arabayı sürmeye başlarken Sungi ile gurur duyduğunu hissediyordu, iki yılda ne kadar da yol katetmişti. "İyi büyümüşsün." dedi.

Sungi mutlulukla gülümsedi ve Jungkook'un direksiyondaki eline baktı. "Çalışırken yüzük takmıyor musun?" diye sordu.

Aniden durmasıyla araba yol kenarına kaymaya başladı, yolda hiçbir araba olmadığı için minnettar hissediyordu. Hızlıca arabayı yolun kenarına park etti ve nefesini verdi.

"Ne?"

Sungi iç çekti. "Düğününüze bile davet edilmedim. Beni çağırmadığınız zaman biraz üzgün hissettim. Gerçekten gelmek ve size çiçek atmak istiyordum. Sizin için özel bir günde ve ben de orada olmak iste-"

Jungkook hızlıca onun sözünü kesti. "Düğün olmadı."

Sungi başını salladı, sonra ellerini çırptı. "Oh, pekâlâ, sanırım hala onun nişanlısısın. O zaman düğün yaptığınızda beni de çağırırsınız, tamam mı?"

"Sungi..." dedi ona bakarak.

Sungi onun gözlerinde bir şey gördü, karanlık bir şey. İkisinin arasında kötü bir şeyler olup olmadığını bilmiyordu, ki asla aralarında kötü bir şey olacağını düşünmüyordu. "Hyung...siz ayrıldınız mı?"

Jungkook bakışlarını kaçırdı, yağmur yağmaya başlamıştı. Derin bir nefes aldı, sanki nefes alamıyormuş gibi hissediyordu. Yağmur damlalarının üstüne ve arabaya düşmesini umursamadan camı açtı. "Biz...ara verdik." diye cevap verdi en sonunda.

Genç olan şimdi daha çok merak ediyordu. "Pekala, ne zamandır?" diye sordu.

Jungkook alt dudağını ısırdı. "Um...iki yıldır..daha fazla soru sorma." Pencereyi kapatıp yeniden arabayı sürmeye başladı.

Sungi gözlerini kocaman açtı. "Bu ara vermek değil, siz ayrılmışsınız! Neden yaptın? Ne oldu?" diye sordu.

Ama cevapsız kaldı. Jungkook daha fazla soruya cevap vermedi...en azından şimdilik. Ama onu daha fazla sorunun beklediğini biliyordu. Er ya da geç bu soruları ile yüzleşecekti.

"Yani, bekar mısın?"

Jungkook iç çekti ve ona baktı. "Sen gerçekten özelin ne demek olduğunu anlamıyorsun, huh?"

Sungi kıkırdadı. "Ama hyung, sen ve Jimin ikiniz birbiriniz için mükemmeldiniz. Gerçekten, ikinizin birlikte olabilmesi için sana olan aşkımdan vazgeçtim. İkinizi birbiriniz olmadan düşünemiyorum bile. Her zaman birlikteydiniz, birbirinize yapıştırılmış gibi."

Sungi'nin söylediği her söz ile Jungkook daha çok arabadan çıkmak istiyordu. Sungi, Jimin hakkında konuştuğu sözleri bilmiyordu ki, Jungkook için bunları duymak her saniye kalbinden bıçaklanmak gibiydi.

"Biliyorsun, birini alırken diğeri bedava. Siz ikiniz böyleydiniz. Senin evinde kaldığını hatırlıyorum ve siz ikiniz ayrı bile kalamıyor-"

"Sungi! Artık çeneni kapatacak mısın?!" dedi sinirli ses tonu ile.

Sungi, Jungkook'un böyle ciddi olmasından biraz korkmuştu. Ona karşı sesini yükseltmişti ve bu onu korkutmuştu. Ancak birkaç dakika sonra genç olan başka bir soru sordu.

"Hâlâ konuşuyor musunuz?"

___

Cevabınızı almışsınızdır umarım sorunuzun

Bakalım..bakalım

Güzel şeyler olacak :D

Jimin 5.bölümde kitaba girecek

Bir bölümcük daha bekleyin

ᴜɴᴅᴇʀ ᴛʜᴇ ʙʟᴏssᴏᴍ ᴛʀᴇᴇ | ᴊɪᴋᴏᴏᴋ (ᴄ̧ᴇᴠɪʀɪ)Where stories live. Discover now