~12~

528 57 12
                                    

Korkusu önemli değildi, bunu umursamıyordu, hasta olacağını bile umursamıyordu. Jimin dondurma istemişti ve onun istediğini almak için elinden geleni yapacaktı. Sağlığı her zaman ikinci sıradaydı, Jimin ilk önceliğiydi ve her zaman öyle olacaktı.

Büyük olan dışarı çıkıp onu aramalı mı yoksa sadece burada mı kalmalı bilmiyordu. Jungkook'un gök gürültüsünden gerçekten çok korktuğunu biliyordu ve bu onun yegane korkusuydu. Yağmur yağdıkça ve şimşek çaktıkça daha da endişeleniyordu. "Neden...neden o kadar ileri gitmek zorundaydı?" diye sordu kendi kendine, dondurma istediği için pişman olmuştu.

Kapıyı açtı ve Jungkook belki oralardadır diye etrafa baktı ama yoktu. Sinirle kapıyı çarptı ve stüdyoda beklemeye başladı. Bekledi...ve bekledi. Telefonunu aldı ve defalarcan kez aradı ama cevap yoktu. Haberlerde kötü olduğunu görüyordu, kötü bir fırtına geliyordu. Şimdi daha da endişlenmeye başladı. Ya Jungkook'a kötü bir şey olursa? Kendinden nefret ediyordu. Endişe ve telaş onu yiyip biterecekti. "Ah,Jungkook stres seviyemi yüze kaldırdı. Bu lanet olası çocuk bir dondurma almak için fırtınada bile gitmeye hazır." diye sinirle mırıldandı. Kapının açılmasını bekledi. Kapıya bakarak bunu diledi. "Lütfen..."

Jimin o an bir şeyi farketti, Jungkook ilk defa onu terkettiğinde de böyle beklemişti, aynı şeydi ve o geri dönmemişti. Yavaşça diz çöktü ve başını dizlerine yasladı. Kapının açılması için dua etmeye başladı.

Ve oldu.

Kapı soğuk ve esen rüzgar sayesinde açıldı. Adam elindeki poşet ile içeri girdi. Jimin ona bakmadı bile hala kafasını dizine gömmüş oturuyordu. "Jimin, sana dondurma aldım." Kapıyı kapattı ve daha sonra kitledi, ıslak ayakkabılarını çıkardıktan sonra büyüğüne yakınlaştı. Önünde diz çöktü. "Jimin..." diye fısıldadı. Kafasındaki elini çekti ve saçlarını karıştırdı. Yumuşak ağlama seslerini duyuyordu. "Seni endişelendirdim mi?" diye sordu alçak ses tonu ile.

Jimin başını kaldırdı ve Jungkook'u ittirdi. "Evet, seni ahmak! Nasıl korktuğumu bilmiyorsun. Aptal aklını mı kaçırdın? Delirdin mi? Bunun şaka olduğunu mu sanıyorsun?! Dondurma için bu havada dışarı çıkıyorsun. Aptal, aptal dondurma!" Dondurma poşetini alıp yere fırlattı. Öfkeyle yumruklamaya başladı.

"B-bu tadı sevmiyor musun?" Jimin'in onun hasta olması hakkında endişelendiğini biliyordu ve biraz yumuşatmak için söylemişti.

İç çekti ve ayağa kalktı. "Kalk! Üstünü çıkar! Rahatlaman için sıcak su hazırladım. İki saat orada kalmanı ve ne yaptığın hakkında düşünmeni istiyorum."

Jimin'in ona bunu yapmasını söylediğine inanamıyordu. "B-ben çocuk değilim. İstediğim zaman gideceğim." diye somurttu.

Jimin, Jungkook'un hızla kalkması ve dediğini yapması için tek kaşını kaldırması yeterliydi. "Jungkook! Burada soyunma! Demek istediğim şey, banyoda soyunman." Jimin, Jungkook'un tişörtünü çıkardığını ve pantolonunun düğmesini çözdüğünü görünce utanarak arkasını döndü.

Jungkook gözlerini devirdi. "Oh, ne de büyük bir sorun! Daha önce beni çıplak gördün ve seni temin ederim ki, ben de seni çıplak gördüm."

Jimin sinirle inleyip yatak odasına koştu. Jungkook ıslak kıyafetlerini alıp banyoya girdi ve Jimin'in çoktan onun için banyoyu hazırladığını gördü. "Hey Jimin, önemli bir sorum var."

Jimin banyoya geldi ve kapalı gözleri ile kapıyı açtı. "Nedir?"

Genç olan Jimin'in kapalı gözlerini görünce kıkırdamak istedi. "Masumu oynamayı kes, hepimiz senin beni çıplak görmekten zevk aldığını biliyoruz ama çıplak değilim, yani gözlerini kapatmana gerek yok."

ᴜɴᴅᴇʀ ᴛʜᴇ ʙʟᴏssᴏᴍ ᴛʀᴇᴇ | ᴊɪᴋᴏᴏᴋ (ᴄ̧ᴇᴠɪʀɪ)Where stories live. Discover now