5. Bölüm

86 44 41
                                    

Celestia, işlerin kendi planına göre belirli bir noktaya kadar geldiğine kanaat getirdikten sonra, Megan'ın dileğine uysallık gösterdi.

"Emma'ya zarar gelmesin!"

Vakit kaybetmeden, odayı, olduğu gibi bırakıp evden çıktılar. Celestia, Emma'yı alçaltmak için çareler arıyordu. 'Gitmiş olmalılar' diye homurdandı Megan.
Lakin gözleri, Emma bir yerden çıkacakmış gibi sokağı izliyordu.

'Orada kendince mırıldanacağına, Emma'yı arayıp neler yaptığını sormayı dene Megan' Celestia, Megan'a sinirlenmişti.

Zira, yapacağı -ya da yapmakta olduğu- planının yıkılmasından korkuyordu.

'Arıyorum. Ah, heyecandan zangır zangır titremekteyim' Megan, telaşla sözünü bitirip Emma'yı aramaya koyuldu. Stresten saçlarını kemiriyordu.

"Hah, Emma! Ne yapıyorsun?"
"Barakadayız."
Emma şade bir cevap vermişti. Büyük ihtimal, Celestia ile ilgili biraz bilgi edinmişti.
"Neden sustun?" Emma, hem HardWard'dan, hemde Megan'dan bir şeyler kapmaya çalışıyordu.
"Ben susmadım. Ama sen, sesin kuşum geliyor. Ne karıştırıyorsun Emma?" Megan bu sefer, ilk defa, Emma'ya çıkışmıştı.
"Bir şeyler karıştırdığımı ses tonumdan anlayabiliyorsan, demek ki, sesleri ayrıştıracak kadar entrika çevirmişsin!" Emma, bu son sözünü söyleyip telefonu kapatmıştı. -kapattığı kısmı büyük bir soru işareti tabii-

Celestia, meraklı gözlerle, Megan'a bakıyordu.
'Ne dedi?' Diye sordu.
'Çok iyi konuştu. Beni lal edip bıraktı.' Diye yanıtladı suçluluk psikolojisinde meydana gelen boğuk bir sesle. Oluşan sessizlik, sokağın gürültüsünü açığa çıkarmıştı. Üstelik sadece sokağın gürültüsünü değil.

Emma, telefonu kapatmadan cebine koymuş olacak ki, Barclay ve onun sesleri geliyordu.

'Bulabildin mi?, Yavaş, Sessiz ol!' Tarzında, gizemli kelimelerdi bu duyulan sesler.

İkiside telefona yumulmuş, az da olsa gelen sesleri zorlukla dinliyorlardı. Ancak bu, planlarını, veyahut, ne yaptıklarını anlamaya kafi değildi.

Zorlukla bile olsa dinlemeye çalıştıkları telefon 'Kahretsin!' Kelimesiyle beraber kapanmıştı. Olay, gitgide zorlu bir duruma düşüyordu. Böylece, Celestia ve Megan'ın planı, işlevini yitirmeye başlıyordu.

'HardWard'a girmeliyiz!' Celestia, sözünün ardından kasabaya doğru koşmaya başladı. Megan ise, çaresizce peşinden gelmekten başka bir olanağı yoktu.

Kasabaya vardıklarında, ortada ne Barclay, ne de Emma vardı. Halen HardWard'da olmalılardı. Kasabada, sadece Kristy vardı.

'Ah, merhaba Megan. Sizde hoşgeldiniz' diyerek Celestia'ya baktı.

'Emma Ve Barclay neredeler?' Diye sordu Megan. Bir yandan kasabayı dikizlerken.

'Gittiler. Sanırım küçük işleri varmış.' Diye cevap verdi Kristy. Ardından barakaya geçip 'gelmez misiniz?' Diye ekledi. 'Hayır' dediler hep bir ağızdan.

Emma'nın masum gibi görünen zevahiri, altında nasıl bir maksat gizlediğini örtüyordu. Megan maksadı sezimsemediği için şimdi belki de planları işleyemeyecekti.

HardWard'ın ihtişamlı tabelası görünmeye başlamıştı. Üstelik, o kadar büyük bir okuldu ki, tabela sisler altında kalmıştı. Adımları titrerken içeri girdiler. Görünürde kimse yoktu. Kimsenin olmaması, okulda tek bir çıt sesinin yankı yapmasına neden oluyordu.

Okulun ikinci katına çıktılar. Geldikleri anlaşılmasın diye de, asansörü kullanmadılar. Sesler uzaktan uzaktan işitilmeye başlamıştı.
Sonunda meşhur arşiv odası, gözlere çarpıyordu. Kapısı aralanmıştı. İçerde ise kıpraşmalar vardı.

Parmak uçlarına basarak, öte yandan da birbirlerine sus işareti yaparak kapının eşiğine gelmişlerdi. Celestia Harriston adlı dosyayı ele geçirmek zor olacaktı ki, uzun bir vakitten beri buradalardı.

Artık sesleri rahatlıkla duyabiliyorlardı.

'Şşşt Emma! Duyuyor musun?' Barclay, Emma'nın kolunu sıkıyordu. 'Neyi?' Diye yanıtladı Emma.

'Kulağımıza gelen nefes sesleri!' Megan ve Celestia'nın bu cümleyi duymasıyla, yan sınıfa doğru koşmaları bir oldu. Sınıfın camından, dışarıya gölgeler ulaşıyordu. Eğer Emma ve Barclay, görürlerse, işler yolundan çıkabilirdi. Hatta direkt çıkardı.

'Duydum, Hademelerdir' dedi Emma. Ancak, arşivden çıkıp aramak daha cazip geliyordu. O sırada Celestia, küçük bir el hareketiyle sınıfın kapısını araladı. Böylece gölgeler dışarıya süzülmüyordu.

'Sınıflara bak Barclay!' Dedi Emma şüpheli tavırlarla. Kızlar ise, korkudan ne yapacaklarını şaşırmış haldeydiler. Bu korku daha hızlı nefes almalarına sebep oluyordu. Yakalanmaları kaçınılmazdı.

Emma, yavaşça, Megan ve Celestia'nın saklandığı sınıfa giriyordu. Kapıyı aralayıp, ilk adımını içeri attı. İkinci adımını da atacakken, Barclay'in kızları rahatlatacak bir cümle geldi.

'Tanrım, köpekmiş. Dışarda yağmur yağıyor sanırım. Saklanmaya girmiş. Bırak saklansın! Bizde işimizi halledelim."

Bir müddet etrafı izledikten sonra, Emma, arka cebinden sıkıştırılmış olan dosyayı çıkardı. 'Bu iş tamam!' Emma dosyayı çoktan cebine indirmişti.
'Ben aşağıda olacağım. Arşivi kilitleyip gel.' Emma  aşağıya inmişti.

Barclay, arşivin dağıtılmış olan yerlerini düzeltmek için eğildi. Dosyaları yerlerine koyup, her hangi bir iz var mı diye kontrol ediyordu.

Celestia, Megan'a sınıfta kalması gerektiğini ve tek bir çıt çıkartmaması gerektiğini söyledi. Ardından usulca sınıfı terk etti. Yavaş yavaş arşivin kapısına yaklaştı. Elinde sınıftan getirdiği Demir çubuk vardı.

Kapıyı araladı. Demir çubuk, dosyaları düzenleyen Barclay'ın kafasında parçalanmıştı. Elindeki dosyalar, Barclay'ın hareketsizliğinden düşmüştü. Demirin soğukluğunu iliklerinde hissediyordu. Kafasından akan kan, tişörtünden içine doğru süzülüyordu.

Celestia ise, o anki korkuyla yaptığı şeyin farkına henüz varmamıştı. Belki de, katil olmuştu. Yepyeni bir katil. Üstelik, bir cinayeti aydınlatmaya çalışırken!

 Gizemli Günlük Where stories live. Discover now