Megan, huzursuz edici düşüncelerini günlükle beraber bir kenara bırakıp, 'dinleneceğim' diyerek evine giden Celestia'yı aradı.
Emma'nın uyanmaması adına, epey sessiz konuşuyordu. Emma rahatsız edilmeseydi bile şüphesiz biraz sonra uyanacaktı. Zira kendisinin 'şekerleme' diye adlandırdığı uykusu, çok kısa sürmesinin yanı sıra, uyandığında bir hayli dinç oluyordu.
Megan, tedirgin bir şekilde, biraz önce kağıtta yazan şaibeli cümleyi Celestia'ya anlatıyordu.
O sırada, Emma'nın gıcırtılı kapısının sesi duyuldu.'Megan!' Emma yukarıdan Megan'a sesleniyordu. Uyumaktan sesi çatallaşmıştı. - ki bu normal sesiyle eşdeğerdi -
Megan yukarı çıkmadan, telefonunu kanepenin boşluğuna atıverdi. Ardından Emma'nın yanına çıkıp, 'uykunu alabildin mi?' Diye sordu.
'Günlüğümü unutmuşum. Birden aklıma geldi. Onu alacağım.' Diye yanıtlarken, merdivenlerden inmeye başlamıştı bile. O sırada Megan aşağı indi. 'Bende hava almak istiyorum. Koylardan birine ineceğim. Deniz havası almak iyi gelir.' Dedi Emma'ya. Bir yandan günlüğü merakla süzerek.
'Haklısın, bende seninle gelebilirim' Dedi Megan'a, günlüğünü duvar kenarına iliştirirken.
Megan boğazını temizledi. Hafif kekeleyerek konuşmaya başladı. 'Aslında yalnızlık bana iyi gelecektir' dedi başından savarcasına.
Emma, Megan'a döndü. 'Ah, Tabii. Öyleyse ben gelmeyeyim. Yalnızlık herkese çok iyi gelir.' Diye cevap verdi Megan'a. Lakin oldukça ciddi bir yüz ifadesi takınmıştı. Megan, kısa süreliğine kanepeye oturdu. Emma ise yukarı çıkıp, belki saniyeler içinde geri döndü.
Merdivenlerden homurdanarak iniyordu. Neler söylediği, - veya ne söylediği - tahmin dahi edilemezdi. Kostak bir tavır içinde Megan'ın yanı başına geçti.
'Arkadaşım Barclay ile buluşacağım. En son iki gün önce görüştük Ve daha sonra hiç haber alamadım' dedi. Ve Megan'a samimiyetsizce el sallayıp evden çıkıverdi.
Megan, dişlerini sıkmıştı. Barclay ölmüştü. Emma bunu öğrendiğinde neler yapacağı, söz konusu olamazdı. Megan sermest şekilde Emma'nın peşinden gitmeye başladı. Her an yakalayabilirdi
Ve yakalandığında herhangi bir uydurması abes kaçabilirdi. Emma, kasabaya yakın bir kafeye oturdu. Megan, elektrik direğinden Emma'yı izliyordu. Bir müddet etrafı süzdükten sonra Emma, kaşları çatık halde birini aramaya başladı.
"Ben geliyorum. Hazırlıkları yap. Evet yalnız geliyorum. Bu büyük bir sır." Emma gizemli konuşuyordu. Bir şey sakladığı ap açık ortadaydı.
Telefonu arka cebine koydu. Gelen kahvesini yudumlarken, aralıklardan kendisini seyreden Megan'ı gördü. Hızla bardağı masaya vurdu. Yerinden kalkıp, Megan'ın yanına gitti.
"Şimdi de ajanlığa mı başladın Megan? Haddini bilmen gerekiyordu." Diye başladı söze.
"Ben, şey-" Megan'ın konuşmasına izin vermiyordu.
"Şimdi aylardır merak ettiğin her şeyi açıklayacağım sana" Emma'nın sinirlendiği, sıktığı yumruğundan anlaşılıyordu.
"Açıkla! Bir gün olsun sözünün arkasında dur! Sarah mezarında rahat etsin" diye cevap verdi. Emma, rulo şeklinde sardığı mektubu Megan'ın eline tutuşturdu.
"Bunu oku! Ve beni rahat bırak!" Dedi.
Megan mektubu açtığında ise, yüzü ekşimiş, bir yandan da korkmuş bir hal almıştı.
Belli ki mektupta yazanlar, bir cinayeti fitilleyecek cinstendi.
YOU ARE READING
Gizemli Günlük
General FictionEşi Sarah'la küçük bir kasabada yaşamakta olan Emma, eşini kaybetmesiyle büyük dehşete uğrar. Artık eski Emma olmadığını anladığında yanında yalnızca aile dostları Megan olduğunu görür. Herkesin kendine göre sakladığı sırların olduğu bu kitapta, kim...