8. Bölüm

55 34 12
                                    

1 Hafta Sonra...

Megan, Emma ile konuşmuyordu. Araları bozuktu. Verdiği mektubu ise, halen okumamıştı. Yatağında, düşünceli bir şekilde tavana bakıyordu. Aniden kalkıp, komidinin üzerindeki mektubu aldı. Ardından tekrar yatağına geçip, mektubu okumaya koyuldu.

"Canım arkadaşım, dostum, Emma,
Biliyorum Sarah'ı ne kadar sevdiğini. Çok da yakıştırır, size hep imrenirdim. Sizi her gördüğümde yüzümde bir gülücük oluşurdu. Biliyorum bu mektubu okurken, o kadar hırslanacaksın ki, beni var gücünde boğmak isteyeceksin. Bilirim ben seni.
Dayanamadım. Nefsime hakim olamadım dostum. Sarah ile birlikte oldum. Birbirimizi çok sevdik. Çok!"

Megan ifadesizce okumuştu mektubu. Ağzı açılmak ile öylesine durmak arasında bir ikilemdeydi. Olayı iyice kavraması, onu korkutuyordu. Ki, iyice kavramıştı. Barclay Sarah'ı düpedüz seviyordu. Emma'nın yaşadığı bu trajedinin ne kadar büyük olduğunu Ve gereksiz yere onun üzerine gittiğini düşündü. Öyleydi zaten. Megan son zamanlarda Emma'ya acımasız davranıyordu.

O sırada Celestia aradı.

"Herhangi bir gelişme var mı?" Diye sordu.

"Kasabanın başındaki restauranta gel" diye tanıtladık Megan. Gözleri dolu doluydu. Yaklaşık yarım saat kadar sonra her ikiside bahsi geçen restauranta gelmişlerdi. Megan elindeki mektubu masaya koyup;

"Her şeyi açacak anahtara ulaşmamıza çok az kaldı." Dedi. Celestia onaylamıştı. Kafasını salladı. Mektubu açmadan direkt çöpe attı.

"Bunu okumuştum." Dedi. Ardından Megan'a döndü. Konuşmaya başladı.

"Ben Barclay'in kafasına vurduğumda ölmemişti. Zaten hemen ardından ambulansı aradım. Kesinlikle ölemezdi. Hem ben zaten hızlı vurmamıştım. Üstelik doktor aradığında, uzun süre nefessiz kaldığını, ve hastanede yatarken kulaklarından sular döküldüğünü belirtti. Demem o ki, ben kafasına vursam bile, Demir ıslak değildi. Ayrıca uzun süre nefessiz kalacak bir şey yok. Onu ben öldürmedim."

Megan şaşkınlık içinde Celestia'yı dinliyordu. Sözünün bitiminde ise, ortaya herkesi işkillendirecek bir şey söyledi.

"Geriye sadece Emma Ve Kristy kaldı." Celestia, tüm restaurantı rahatsız eden bir ses tonuyla güldü.

"Sen hiç kardeşini öldürmeyi düşündün mü?" Dedi ardından. Böylece Kristy listeden ayrılmıştı. Geriye kalan tek kişi Emma'ydı. Celestia bir müddet sustuktan sonra kısık sesiyle konuşmaya devam etti.

"Emma." Megan hayır anlamında kafasını oynattı. Emma'nın böyle bir şey yapmasını kendine yediremiyordu. İkili arasında büyük bir sessizlik oluştu. Bu sessizlik, polis arabasının sirenleri ile bozuldu. "Ne oluyor ya?" Tarzında sesler mahalleyi inletiyordu. Polis arabası Emma'nın evine doğru gitti. Bir kaç dakika sonra yaka paça arabaya bindiren Emma'nın rahat tavırları çarptı gözlere.

Kızlar bocalamıştı. Ki, polis arabası gelip onları da alana dek.

Arabada, hep bir ağızdan, 'Neler Oluyor?' Diyorlardı. Lakin polislerden ses soluk çıkmıyordu. Hatta bir tanesi o kadar durgundu ki, dışarıdan ölü gibi görünüyordu. Karakola gelmişlerdi. Sürüklene sürüklene ifade odasına kadar getirildiler. İşte o sorada polis ilk kez konuştu.

"Barclay Cinayeti zanlılarısınız ifade vereceksiniz"

Odaya ilk olarak Megan'ı aldılar.

"Barclay'ın nereden tanıyorsun?"

"Kasabadan. Bir nevi komşumuzdur."

"Okulun kamerasında bulunuyorsun. Olayla ilişkin ne?"

"Olayla bir ilişkim yok. Arkadaşıma bakmaya gelmiştim."

Bu tarz sorgular devam ederken, üçüde nihayetinde ifadelerini vermişlerdi.

Yarın duruşmaya gelmeleri gerekiyordu. Tarih bile yoktu ortada. Hemen yarın. Herkes çok telaşlıydı. Eve gitmek için yola koyuldular.

10 saat sonra;

Megan ve Emma hiç uyumamıştı. Megan geldiklerinden beri tırnaklarını kemiriyordu. Yüzünün rengi kaçmıştı. Ölü gibiydi. Emma ise gayet rahat bir tavır takınmış, televizyon seyrediyordu.

"Ne bu rahatlık? Yarın ne olacağımız belli değil sen televizyon izliyorsun?" Diye çıkıştı Megan birden Emma'ya.

Emma televizyonu kapattı.

"Eğer cinayeti sen işlemiş olmasaydın, yarın neler yaşanacak diye telaşlanmaya gerek kalmazdı."

 Gizemli Günlük Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin