2. Bölüm

155 64 49
                                    

Megan'ın yüzü buz tutmuştu. Cevap veremiyordu. Bir şeyler söyleyecekmiş gibi kekeliyordu.
Emma'nın o dehşet verici sözlerinden sonra, Megan, sessiz bir iniltiyi koyvermişti.

'Cevap vermeyecekmisin?'

'Ne demeliyim?'

Her ikiside, birbirlerine bu tarz cevaplar vermekten gocunmuyorlardı. Emma'nın oldukça rahat tavırları, Megan'ı, olduğundan daha çok rahatsız etmeye başlamıştı. Megan dayanamayıp bir hızla yerinden doğruldu.

'Ne yaşıyorsun Emma?' Diye çıkıştı Megan.
Emma, Megan'la göz göze gelemiyor, sürekli, gözünü tavan arasına çeviriyordu.

'Sana dedim. Olayı bilmiyorsun. Ve üstüne üstlük, hiçbir şey bilmediğin halde, bana sert konuşuyorsun.' Emma bu sözleriyle, sakladığı şeyin gizemini daha da gizemli bir hale sokuyordu.

Emma, ağzından gelenleri, Megan'a bir hırsla, veyahut daha ikna edici bir anlatış  bulamadığından, epeyce bir ağır konuşmuştu. Kimine göre ağır olmayabilir belki ama, bu sözler, Megan gibi eşbah bir Hanımefendi'ye oldukça ağırdı.

Megan buğulu gözlerle Emma'ya bakarken, Emma'nın ağzından, üç beş cümle daha dökülüvermişti.

'Ayrıca senin gibi nazenin bir kadın, neden içinde fırtınalarla savaşan bir adamın sırrını öğrenmek istesin ki?'

Megan, Emma'nın sert bakışlarla, ve kendisini aşağılarmışçasına bahşettiği sözler karşısında, sessizliğini korumaya devam ediyordu.

Odanın içini derin bir sessizlik sarmıştı. Megan'ın, düzensiz nefes alış verişleri rahatlıkla duyulabiliyordu. Bir müddet etrafı kaplayan sessizliği Emma, çektiği derin bir nefesle bozmuştu.

'Sarah, çok mükemmel ve dikkatli bir yüzücüydü. Üstelik, yüzmek onun için bir hayat felsefesi olmuştu. Yazın kavurucu sıcağında, veya kışın cezbedici soğuklarında, hiç aldırış etmez, kentin sonundaki koya yüzmeye giderdi.'

Megan, Emma'yı, anlatılamayacak duygular içerisinde dinliyordu. Yüz şekli adeta Monalisa tablosunu andırıyordu. Namütenahi bir umutsuzluk, hafif bir tebessüm, ve bu gülümsemenin yanı sıra gözlerinde, derecelendirilememiş bir endişe vardı.

Emma, sözlerine devam ediyordu.

'İşte bir gün bir şey oldu. Sarah, boğuldu. Sarah!'
Emma, sözlerinin bitiminde, kalktığı yere tekrar oturdu. Megan içi boş  bir bakış attıktan sonra,

'Böylesine güzel yüzen bir kadının boğulmuş olması, sence de-' Megan sözünü bitirmeden, Aralık olan dış kapıdan içeri, postacı kadın girdi.

'Sizi dinledim. Ahh, umarım bu sizi sinirlendirmemiştir. Anlattığınız kadar güzel yüzen bir kadının, boğularak ölmesi, Ah Tanrım, bu inanılmaz bir cinayet!'

Postacı kızın söyledikleri, pek iç açıcı değildi. Megan'ın yüz ifadesinden, postacıya hak verdiği belli olabiliyordu. Postacı kız, gereksiz bir samimi mutlulukla söze atıldı.
'Bu arada, ben Celestia, bu kentin yeni postacısıyım. Tabii siz hem ilk kez, bir kadın postacı gördüğünüzden, hemde gelir gelmez bir cinayeti aydınlattığımdan dolayı biraz garipsediniz' dedi, ve büyük Ve güçlü bir kahkaha patlattı.

'Ahh. Bay Emma, posta kutunuzu açmaya çekiniyorum. Onu açıp gelen mektupları okumalısınız. Sizin mektuplarınızdan, başkalarının postalarını içeri atamıyorum' dedi konuyu değiştirmek adına.

'Alacağım.' Diye hissiz bir cevap verdi Emma. Üstelik, Postacı Celesita'nın söylediklerine, şaşırdığı söylenemezdi.

Megan, ortamın biraz olsun yumuşaması adına, gülümseyerek postaları almaya gitti. Geri geldiğinde,

'Emma, kimden geldiğine bakacağım.' Dedi.

'Bay Joseph'
'Bay Joseph'
'Bay Joseph...
Tanrım, bütün mektupları Bay Joseph göndermiş olmalı. Bu kadar önemli ne olabilir ki?'
Megan, mektupları bir bir Emma'nın koltuğuna koydu. Emma, göz ucuyla, özenle sarılmış zarflara baktıktan sonra, en üstte duran mektubu alıp okumaya başladı.

26 Mart 2014

Bu fevkalade çifte, yani size, hep bir hayranlık beslemişimdir sevgili Emma. Ah tabii, sen, tarih neden Sarah'ın öldüğü tarihte atılmış diyerek kendi kendine sorular soruyorsun.

26 Mart 2014 sabahı, Sarah, her zaman ki gibi, deniz kıyafetlerini giyip, gittiği koylardan birine gidiyordu. Sabahın epey erkenleriydi. Altıyı henüz geçmişti. Evet. Ben ise o sırada, gelen postaları sahiplerine teslim etmekle meşguldüm.

Bana selam vermeyi, hatta tanıma kadar gelip halimi hatrımı sormayı asla ihmal etmezdi. O gün morali bir hayli iyiydi. Pek bir hareketliydi de. Lâkin, kimse onun, o günün sabahı boğularak öleceğini tahmin edemezdi. Onun, tempolu yürüyüşlerle koya gidişinin ardından, beş bilemedin on dakika sonra evden sen çıktın. Ardından, onun gittiği koya gittin. Ne hoş! Beraber yüzdünüz herhalde ama, biriniz o koydan geri gelmedi. Ahh Sarah, çok iyi kızdı.

Şu an ise yanınızda yeni postacı Kızım Celestia olmalı. Dedektiflikten istediğini alamayınca, postacı oldu garibim.

                                                      Joseph Harriston'

Emma, korkunç yüz ifadeleriyle, Celestia'ya baktı. Ve,
'Umarım, genç yaşında, boyundan büyük işlere kalkışmazsın.' Diye fısıldadı. O, içten içe korkmuştu.

 Gizemli Günlük Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin