dört

249 22 5
                                    

Babamın evindeydim. Salonun koltuğunda gözlerimi açtım. Tavan kupkuru ve pürüzsüzce başımda uzanıyordu. Camdan içeri dolan kuş sesleri dışında hiçbir şey duyamıyordum. Sonra merdiven basamaklarının gıcırtısı evin içinde yankılandı, aynı anda bir kapı sesi duydum ve Jane'in şarkı söylerken tizleşen sesi kulaklarıma doldu.

Saat sekizdi.

Jake merdivenleri iner inmez mutfağa adımladı. Ne zaman kahvaltıdan önce çok acıkmış olsa önce mutfağa bakıyor, hiçbir şey bulamayınca acele etmem için beni baskılıyordu. Jane de hemen arkasından aşağı indi, diğer koltuğa uzanarak televizyondan bir çizgi film açtı. SüngerBob. Sesinden hemen tanıdım.

"Anne, çok acıktım." Jake başını mutfaktan uzattığı sırada doğruldum. "Kahvaltıda ne yiyeceğiz?"

"Ben hazırlarım," diye mırıldandı babam. Mutfağa doğru gidiyordu ki onu durdurdum. Jane'in yanına çizgi film izlemesi için onu yönlendirdiğim de sözümü dinleyip torununun yanına oturdu, ardından kapı çalınca refleks olarak ayaklandı.

Bu evdeki her şeyi yönetmeye o kadar alışmıştı ki bilinçsizce hareket ediyordu. Önce ben evden ayrılmış, bir adamla evlenmiş ve evin tüm sorumluluğunu kardeşlerime bırakmıştım. Ardından Ollie bir kadınla tanışmış ve şehir dışında yeni bir ev tutmuştu. Tüm yük Ruth'un omuzlarına kaldıktan belki birkaç ay sonra, o da babamı bırakıp üniversite için yurda taşınmıştı.

Yapayalnızdı. Ancak bu fikre çok önceden, annem öldüğünde zaten alıştığını biliyordum.

Babama bakmak beni hüzünlendiriyordu. Onu gerçekten çok seviyordum. Ondan ayrı kaldığım tüm zaman boyunca her gün telefon edip, iyi olduğuna emin olmadan duramıyordum. Bu beni öyle yaraladı ki, bir an dönüp kendi çocuklarıma baktım. Onlar tüm hayatlarını babalarının nasıl olduğunu bilmeden, onun hakkında endişelenerek ve özleyerek geçirmişlerdi.

Sanki geceden kalmaydım. Sabah sabah her şey o kadar mekanik ve mide bulandırıcı geliyordu ki koltuğa geri uzanmak ve uyumak istiyordum. Dün gece Zayn arkamdan arabayla yavaş yavaş gelirken bir süre yürümüş, ardından çocuklu bir ailenin arabasına otostop çekip mahalleye kadar gelmiştim. Üzerime pijamalarımı geçirip uyku tutmayınca biraz televizyona bakmış, kendimi zorlayarak bir sayfa kadar kitap okumuş, artık gözlerimi ayık tutamadığım da nihayet koltukta bayılmıştım.

Darmadağınıktım. Zayn kapıdan içeri girince kendimden utanmamak için dönüp üstüme başıma bakmadım bile. Sadece bileğimdeki tokayla çok uyduruk bir topuz yapıp üzerimdeki hırkayı kapatmak istercesine kollarımı birbirine sardım.

Jane televizyonu tek bir tuşa basarak kapattı. Yüzünde hafif bir korku olmasına rağmen kendini zorlayarak gülümsüyordu. Bir an ne yapacağını bilemedi, Zayn'de bunu fark eder etmez kollarını açıp onu beklemeye başladı. Birbirlerinden çekinmelerine rağmen çok güzel idare ediyorlardı.Jake birkaç kahvaltılığı yemek masasına taşıyıp oturdu, ardından ağzına biraz reçel ekmek attı."Çocuklarla kahvaltı yapmak istiyorum," izin alır gibi babama baktı. "Eğer tabii onlarda isterse."

"Sen neden bize katılmıyorsun Zayn?"

Babam Zayn'i severdi. Buna rağmen bana acı çektirdiğine kanaat getirdiğin de, boşanma davamıza en çok destek çıkan kişi olmuştu. Bazen benim kadar onun da bu ayrılığa üzüldüğünü düşünüyordum.

"Bir yerde rezervasyon yaptırdım, sahil kenarında. Belki başka zaman. Teşekkürler." Ardından Jane'e döndü. "Gelmek ister misin? Git de üstünü değiştir hadi."

Jane koşarak merdivenleri tırmanınca bir an göz göze geldik. Beni es geçip Jake'e döndü. 

"Sende hazırlansan iyi olur."

weapons and traumas 2 || zmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin