When my boy walks down the street.

4.6K 775 99
                                    

Nefesim kesiliyordu.
Tıpkı rüyamdaki gibi.
Ama gerçek olması terlememe sebep oluyordu.
Minho'yu üzerimden ittim.

"Kes şunu."

Nefesim kesik kesik olsa da tek seferde söylediğim için en azından halen kendimde olduğumun farkındaydım.

"İyi olduğumu kanıtlamaya çalışıyorum."

deyip tekrar bana yöneldiğinde sanki havaya konuşmuş gibiydim.

"Sana diyorum Minho kes şunu!"

Gözlerimin dolduğunu hissediyordum.

"Sanırım yeterince iyisin. Gitmem gerek."

"Jisung bekle."

Kolumdan yavaşça tuttuğunda sakinleşmeye çalıştım.

Buraya zorla gelmemiştim.

Kendi isteğimle onu görmek istedim.

Aptaldım.

Ama onun zerafetinden vazgeçmiyordum.

O hiçbir zaman kaba olmamıştı.

Her zaman bir kadına ya da erkeğe nasıl davranmalı bilirdi.

"Jisung, üzgünüm."

Sessizliğim onu konuşmaya itiyor olmalıydı.

Onu suçladığımı düşünüyor olmalıydı.

Oysaki tek suçlu bendim.

"Hayır ben, ben üzgünüm asıl Minho."

"Sevgilin varken buraya gelmemeliydim. Özellikle bu saatte."

"Ama geldin.

Çünkü benim için endişeleniyorsun."

"Bu hiçbir şeyi değiştirmez."

Nazik tutuşundan kendimi kurtarıp kapıya yöneldim.

"İyi olmana sevindim."

Dediğime tepki vermek üzereyken evden çıktım.

Apartmandan kendimi kurtarıp sokağın sağ dönüşündeki durağa yürümeye başladım.

Otobüs seferleri başlamış olmalıydı.

Lakin arkamdan gelen bağırışlar suratımdaki sarsak gülümsemenin sebebiydi.

O orada, yarı çıplak eski ahşap pencereden sarkarken ve beni sevdiğini haykırırken,

İnanın bana gülümsemek işten bile değildi.

Dreamer. minsungWhere stories live. Discover now