Epitaph for my heart.

4.5K 739 39
                                    

"Öldüğünü sanıyordum."

"Ne saçmalıyorsun Minho?"

"Sen gideli beş dakika oluyor."

"Sen öldün."

"Hayır buradayım. Ölmedim!"

"Sen öldün."

Jisung kafasını sert kantin masasından kaldırıp ileride arkadaşlarıyla oyun oynayan Minho'ya baktı.
Gülüyordu.
Ama huzursuz gibiydi.
Aniden kafasını Jisung'a çevirdi.
Yerinden kalktı.
Bir süre daha diğerinin gözlerine baktı.
Sanki bir şey arıyor gibiydi.
Kaybettiği bir şeyi.
Bulmak istediği ama aynı zamanda kaçtığı şeyi.
Jisung kafasını eğdi.
Utanmıştı.
Minho otomattan sütlü şekersiz bir kahve alıp Jisung'un masasına yollandı.
Kağıt bardağı yavaşça masaya indirdi.
Jisung halen masadaki yemek kırıntılarını inceliyordu.

"Jisung?" dedi.

Sesi yine zarifti.
Tıpkı ona dair her şeyin zarif olması gibi.

Jisung onunla geçen gece hakkında konuşacağını varsaydı. Yine de bunu konuşacak olması güçlü bir ihtimal değildi. Ayrıldıklarından beri Minho onu görmezden geliyordu. Jisung da bunun için çabalamıştı ama şu lanet rüyalar onu rahat bırakmıyordu.

Her şeyi es geçip şimdiye odaklandı.
Jisung kafasını kaldırıp karşındaki adama baktı.

Huzursuz görünüyordu.
Biliyordu işte.
Bir şeyler olmuştu.
Bir şeyler olacaktı ya da.

"Neden geldin?" diye kestirip attı. İçten içe geçen geceyi düşünüyordu. Onu cidden, seviyor muydu?

"Sürekli uyuyorsun. Hasta gibisin. Yoksa bir şey mi oldu? " Hah. Yine görmezden gelmişti. İkisi arasında geçen her şey gibi, bunu da görmezden gelmişti.

"Bunu bana değil kendine sormalısın Minho."

"Zira göz bebeklerin bile titriyor."

Minho yutkundu.
Aradığı şeyin ona yaklaştığını hisseti.

"Ben iyiyim." dedi.

Gülümsedi.
İnanmasını bekledi.

Jisung kendinden beklenmeyecek bir şekilde sırıttı.

O pek... sırıtmazdı.

"Eminim öyledir." dedi yüzünden sırıtması silinmişti.

"Eminim öyledir Minho."

Dreamer. minsungWhere stories live. Discover now