Time enough for rocking when we're old.

3.6K 626 194
                                    

Jisung yüzüne vuran meltemle saçlarını geriye taradı. Elindeki ezilmiş şeftaliler onu rahatsız etmiyor aksine sanki varoluşlarından beri orada, parmaklarının arasındalarmış hissi veriyorlardı.

Ayak ucunda uyuyan siyah saçlı çocuğa baktı.

"Artık benim misin Minho?"

Cildinde kelebekler uçuşan çocuk mahmur sesiyle mırıldandı.

"Seninim."

Jisung yumruklanan kapısının tok sesiyle uzun zamandır ilk kez huzurla daldığı uykudan uyandı. Minho olabileceğini düşünerek hızlı adımlarla kapıya ulaştığında anlık olarak duraksadı. Saatler önce kovduğu çocuğa bu kadar çabuk dönmesi her adımını -yine- düşünmeden atması içindeki korkuyu harladı.

Yine de durmadı, içten içe kapıdakinin Minho olmasını umarak asıldı eski kapı koluna.

Karşısında yüzü kızarmış, rüzgarda saçları birbirine girmiş, soğuk kokan bir adam vardı. Her ne kadar gitmesini istese de sadece yanında nefes alabildiği bir adam.
Korkularının, aynı zamanda tutkunlarının kaynağı olan bir adam vardı karşısında.
Minho karşısındaydı.

Ürkek gözlerle ve bir iç çekişle; savunmasızca Jisung'a bakıyordu.

"Uyandırmak istemedim." dedi ellerini deri ceketinin cebinden çıkarırken.

"Önemli değil." dedi Jisung diyecek bir şey bulamayıp. Sen ne zaman gelsen bu kapı açıktı sana zaten dedi içinden. Git desem de böyleydi. Kal desem de.

"Söyledim." dedi Minho bakışlarını botlarına dikip.

"Ne?"

"Mingyu'ya ve diğerlerine söyledim." dedi Minho kelimelerini biraz daha açıp.

"Seni sevdiğimi ve sevgili olduğumuzu."

"Biz sevgili değiliz." dedi Jisung kırıkça.

"Haklısın." dedi Minho gülümseyip.

"Seni kaybettiğimi bir türlü kabul edemiyorum sanırım. Zihnim reddediyor."

Jisung nefesi kesilecek gibi oldu. Ne diyordu bu ahmak? Eğer biri kaybettiyse o da Jisung'du şüphesiz.

"Üşümüşsün." dedi Jisung kapı pervazında yana dönüp.

"İçeri girmez misin?"

Minho iri gözlerini kısa olana dikip şaşkınca baktı.

"Gelmemi mi istiyorsun?" dedi Minho birkaç saat öncesini anımsayıp.

Yavaşça başını sallayıp daha da kapının arkasına çekildi Jisung. Utanıyordu hiç olmadığı kadar. Zaten utangaç biriydi, hele Minho söz konusuyken.

Minho birkaç kesik adımla evinde bitiverdi kısa olanın. Ceketini çıkarıp aslında aylar öncesinden belli olan yerine astı. Sırtındaki ceketin bile rahatı gelmişti sanki.

Her şey yerinde güzeldi.  Olduğu ve olması gerektiğiyle.

Koridorda dikilen ikiliden çıt çıkmıyor, herkes aslında olduğu yeri bilmeye çalışıyordu sanki.

"Jisung ben-" diye söze girmeye çalışan Minho'nun kelimeleri bir çift ıslak dudakla kesildi.

Kısa bir öpücük Minho'yu istila etmiş kelimelerini hatta kelimelerin ona ifade ettiği her şeyi unutturmuştu.

Jisung ellerini nereye koyacağını bilemeyerek arkasında birleştirdi. Öpücüğün durum tahlilini yapamayacak  kadar özlemişti belli ki Minho'yu.

Bu sefer bu sözsüz melodiyi Minho'nun dudakları söylemeye başladı ve uzanıp belki de yaşadıkları o gece kadar uzun bir öpücük çaldı artık uğruna her şeyi yapabileceğini bildiği çocuktan.

Jisung Minho'ya kenetliyken koridorda gerisin geriye yürüyüp biraz önce uzandığı yatağa geri döndü.

Bu sefer daha farklı hislerle.

Minho'nun elleri kısa olanın hoodiesine giderken Jisung yatakta geri gitti. Evin ve Jisung'un ısısıyla mayışan Minho kazağını tek seferde çıkarıp komodinin yanına bıraktı.

"Çok özledim seni." dedi burnunu Jisung'un yanağına sürterken.

"O kadar çok özledim ki; anlatmaya ne bu gece ne de sensiz geçirdiğim diğer geceler yeter."

Jisung nefes alamayıp bir baş uzaklığında ayrıldı Minho'dan. Sadece sokaktan gelen ışıkla aydınlanan odada yanan iki çift göz buluştu.

"Minho." dedi Jisung ona tekrar sokulup.
Minho küçük bir mırıltıyla cevapladı onu.

"Tüm gece sevişelim."

"Tüm gece sevişelim." dedi Minho onu tekrar edip.

"Tüm gece sevişelim Han Jisung."



Dreamer. minsungWhere stories live. Discover now