The book of love.

3.9K 642 102
                                    

Minho apartmandan çıkan yaşlı kadınla biraz daha oturduğu yere sindi. Yaşlı kadın onaylamayan bir bakışla genç olana bakıp elindeki bastonla merdivenleri inmeye başladı.

"Betonda oturup durma." dedi sokağa adımlamadan önce.

Bu kadını tanıyordu, Jisung'un üst kat komşusuydu. Jisung bazenleri düşkün kadının alışverişini yapar buna karşılık bazen cüzi bir para alır -ki Jisung bunu her seferinde reddederdi- bazen de sıcak bir akşam yemeğine eşlik etmek için kalırdı yaşlı kadınla.

"Karnın ağrır." diye ikinci bir uyarıda bulundu aralarında hayli mesafe varken.

Minho gülümseyip kafasıyla yetmişlerinin sonuna gelmiş kadını onayladı.

"Dikkat ederim." dedi arkasından ama onu duymadığından emindi.

Sönen otomatik lambayla eski halini alıp Jisung'u beklemeye devam etti.

Onunla konuşacak ve bu saçma duruma son verecekti.

Ne demesi gerektiğini bilen biri olmamıştı hiç Minho. Birilerinin dedikleri, yaptıkları gördükleriyle yaşayan hayatına böyle yön veren biriydi.

Normal olmanın bir tanımı vardı onlar için Minho bu tanıma uymaya çalışmıştı. Kendinden ödün vererek. Sevdiği ve sevecek olduğu her şeyi reddederek.

Oradan oraya sürüklenen biriydi. Kendi içinde o kadar çok çatışmaya sahipti ki ve bu duruma o kadar çok alışmıştı ki gerçek problemlerini bile göremez hale gelmişti.

Bugün mutsuzum çünkü sabah kahvem kötüydü. Bay Park'ın dükkanının kremaları eskisi gibi taze değil. Yeni bir kahve dükkanı bulmalıyım. Böylece mutsuz olmam.

Bu Minho'nun günlük bir monoloğuydu. Fakat onu mutsuz eden asıl şey neydi? Evet Bay Park'ın dükkanının kremaları eskisi gibi taze değildi. Ve fakat asıl tadını kaçıran şey artık bir kahveyi bile yalnız içmek zorunda oluşu değil miydi? Sevdiği çocuğun ona katlanamayacak hale gelmesi?

Minho komplike sorulara basit cevaplar vermeye meyilliydi.

Aslında bu o kadar da kötü bir şey değildi. Basit olmak iyiydi, rahattı.

Fakat doğru şeyde basit olmak gerekirdi. Seviyorsan birini mesela; seviyorsundur işte. Ötesi yoktur. Başka bir nitelemeye, gereksiz kelimelere, ağdalı ve sonu gelmeyen bir dizi eyleme gerek yoktur.

Minho da seviyordu birini mesela; seviyordu işte.

Artık bunu kabullenmişti. Şimdi ait olduğu yerde Jisung'un evinin önünde bekliyordu onu.

Gün içinde belki de ellinci kere çalan telefonuna bıkkın bir bakış attı.

Arkadaşları sabahtan beri arayıp duruyor ve Minho da sabahtan beri onları reddediyordu.

Dreamer. minsungWhere stories live. Discover now