Ey Analar!

10 4 0
                                    

Ey kayaları yastık yapan yürekleri nasır tutan Analar!
Anadolu’nun saf temiz havasının ırzına geçmişler.
Eskisi gibi kuzular özgürce melemiyor dağlarında,
Yağmuru küstürmüşler kısırlaşmış bulutlar,
Kan akıyor kulakları sağır eden vicdansız derelerde,
Her gün üstümüzden geçip giden güneş
Dönüp bakmıyor yüzlerce maskeli yüzsüz yüzlerimize,

Ey bağrı yanık aydınlık yarınlara gebe kalmış Analar!
Çıkarın kınından, mühürlenmiş kalplerin gazabına vurun kılıcınızı,
Rahmet yağsın ülkemin topraklarına, şahlansın aydınlık yarınlar.
Birilerinin metresi olan adalet, ellerinde kırbaçlaşan kanun,
Çatlamış vicdanlarından akan kini nefreti kurutana kadar vurun.
Her gün ölen minik bedenler, toprağa düşen kınalı kuzular,
Seslerini çıkaramayan suçsuz, günahsız mazlumlar için vurun, bir daha, bir daha.

Ey gönlünde cehennem, yüzünde cenneti yaşayan Analar!
Alın elinize gülücükleri silin şu gariban biçarelerin gözyaşlarını.
Misket oynayan parmaklara dolanmış tetik,
Ninni dinleyen kulaklarını sağır etmiş düşman topları,
Toprak veremiyor kucağınızdaki sıcaklığı,
Gözlerini kırpmadan katlederler, insanlıktan nasipsizler,
Sarın onları bağrınıza, bırakmayın vahşi ellere,

Ey çıplak ayaklarıyla dikenler üstünde ter döken Analar!
Sahip çıkın el üstünde tuttuğunuz nazlı al duvaklara.
Kirli eller dokunmasın o gül kokulu saçlarının tek teline,
Gençlerin yüreklerindeki aşk hep diri kalsın,
Nağmeler dökülsün dillerinden kör ağıtlar değil.
Gözlerindeki tebessüm hiç eksik olmasın,
Binlerce çiçek açsın gönüllerindeki baharda.

Ey gündüzleri hayat dağıtan geceleri semaya elleri uzanan Analar!
Seyretmeyin depreme uğramış vebaya tutulmuş gölgelerimizi,
Kış uğramadan duygularımıza kalkıp vurun yumruğunuzu masaya.
Büyük bir cesaretle küçük yüreklerinde taşıdıkları kocaman umut,
Ve ellerindeki kuru ekmeğin üzerine sürülmüş salçayla,
Zifiri karanlıkta aydınlığı arayan memleketimin yiğit çocuklarına,
Avazınız çıktığı kadar içlerindeki korku pasını silecek bir selam gönderin.

Ey sevdikleri için gözünü kırpmadan baldıran zehrini içen Analar!
Hastalık kapmış içimize hapsettiğimiz çürümüş imanımızı.
Karanlığımızda boğmuşuz mahşeri kalabalığımızı,
Ve ilk adımda çarpıp kırmışız gururumuzu yalnızlık duvarında.
Zannetmişiz ki ölümle temizlenip aklanıp paklanacağız,
Çıkıp konuşmuyor dört duvarı siper alan sahte imamlar,
Ateşi bile nefesiyle korkutan adaletli bir cehennem var.

Yıldızların Altında Kimse Isıtmadı EllerimiziWhere stories live. Discover now