Sessiz rahibeler

6.5K 620 271
                                    

Üşüyordum. Bedenim titriyordu ve ben dişlerimin tıkırtısını  duyumsayabiliyordum.  Parmak uçlarım tıpkı soğuk bir buz kütlesi gibi soğukken tüylerimin soğuktan diken diken olduğunu hissediyordum. Soğuktu, hemde çok fazla soğuk. Oysa ki ben üşümeyi öyle bir alışkanlık haline getirmiştim ki, bir süre sonra sıcak bedenime iyi gelmiyordu.

Bir defasında hatırlamadığım bir nedenden dolayı gardiyanlar tarafından ceza almıştım. Baştan aşağı çıplak bir şekile tam olarak bir saat otuz iki dakika altı saniye boyunca buzla doldurulmuş demir leğenin içinde beklemiştim. Soğuk suya alışkındık. Hapishanedeki bütün kadınlar alışkındı çünkü bir kez olsun sıcak su bulunmazdı. Ama buzlu suya hiçbir  insan alışamazdı. Buz kütleleri çıplak teninizdeki bütün ısıyı emer ve size halüsinasyonlar  gösterir. Çünkü o kadar soğuktur ki artık beyniniz uyuşmaya başlamıştır. 

Ama şimdi yine üşüyordum. Beynim uyanmak için büyük çaba sarf ederken sonunda göz kapaklarımı zorlukla birbirinden ayırabildim. Başımdaki ince sızı  felç olmuşum gibi irademi kayıp ettiriyordu. En son ne olmuştu ve ben şimdi nerdeydim?

En son koridorda yürürken başıma vurulan sert nesne ile kendimi kayıp etmiştim. Ve o ses, evet o sesi tanımıştım. Heldi! Hızla uzandığım yerden doğruldum. Etrafıma bakınca hiç kimseyi göremedim. Tamamen boş bir oda gibi bir yerdi. Beton zemin ve beton duvarlar dışında neredeyse hiç bir şey yoktu. Dizlerim üzerine doğrulup ellerimle destek oldum ve oturur pozisyona geldim. Ve işte o an anladım. Üstümde yanlızca bana geldiğim ilk gün verilen iç çamaşırları vardı. Beyaz kısa atlet ve beyaz iç çamaşırı.

Üstüme şokla bakıp tekrar etrafıma baktım. Elbiselerim nerdeydi? Dönen başıma rağmen ayağa kalktım. Çıplak ayaklarımın altında hissettiğim soğuk beton zemin tekrar titrememe neden oldu. Etrafima bakıp bir çıkış yolu aradım. Fazla küçük olmayan oda loştu ve sadece tek kapı vardı. Hızlı adımlarla kapıya adımladım. Demir kapıya var gücümle vurmaya başladım ,aynı zamanda sesimi duyurmaya da çalışıyordum.

"Orda kimse var mı? Lütfen yardım edin burda kilitli kaldım! Hey! Heldi!"

Kapının hiç bir taktirde bir kapı kolu yoktu. Sadece düz ve demir bir kapı. Tekrar etrafima baktım. Oda da hiç bir pencere yoktu. Ya da üzerime saracak bir çarşaf. Diş takırtısı moralimi bozmaya başlamıştı.

"Seni lanet fahişe."

Kendi kendime mırıldandım ve kollarımı bedenime sardım. Bu kadının derdi neydi ki? Beni burda bu şekilde bırakıp donarak ölmemi mi istiyordu? İlerdeki duvarın dibine çöktüm. Çıplak sırtıma nüfus eden soğuğa rağmen öylece oturup kapıya baktım.

Yokluğumu fark etmeleri fazla uzun sürmezdi. Muhtemelen bir saate yakın baygındım ve baş gardiyan Marina beni gözlemlediği için hemen yokluğumu fark edip beni aramaya çıkardı. Heldi ve diğerlerinin bilmediği şey şu ki, ben onlar gibi bir mahkum değildim.

Aklıma bir an Alex geldi. Acaba Heldi'nin bunu yapacağını biliyor muydu? Belki de beni bilerek doktorun yanına yollamamıştı ki beni yakalayabilsinler. Ama sonra saçmaladığımı fark ettim. Heldi sırf Alex yüzünden beni bu hale sokmuştu. Alex' in haberi olduğunu zannetmiyordum. Derin bir nefes alıp soğuk parmaklarımı  avucuma haps ettim ve bir nevi ısınması için avucumu kapattım. Burda donarak ölmeyecektim. Beni bulmaları fazla uzun sürmezdi. Ki zaten soğuğa ve açlığa alışkın bünyem için bu hiç sorun değildi. Günlerce burada bu şekilde durabilirdim. Uzun sık saçlarım sırtıma bir post misali yapışmış az da olsa ısınmamı sağlamıştı.

KAM+18 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin