Günaydın Esir, (Ayacak kirli geçmişe)

4.5K 514 243
                                    

Ruhun sallanır boşlukta. Bedeninden bir haber yaşar ortalıkta. Elin ayağın tutmaz, gözlerin görmez ve aklın durmuştur. Ama ruhun senden bağımsız hareket ediyordur. Koca bir hiçlik sarayında. Şimdi koca bir boşluktayım, bir hiçlik seli. Ne elim ayağım tutuyor ne de  gözlerim görüyor. Bildiğim tek şey üşüyordum. Çok fazla üşüyordum. Oysa ben üşümeye o kadar ki alışkındım, çıplak bir halde buzlu suyun içinde saatler ama saatler geçirmiştim. Bedenim soğuğa karşı bağışıklılık kazanmış gibi her defasında beni şaşırtırken neden şimdi titriyordum. Fark ettim ki üşüyen sadece bedenim değildi. İlk defa böyle bir şeye şahitlik eden zavallı ruhum da üşüyordu. Bu yüzdendi bir çare titreyişlerim.

Parmak uçlarımın artık hissetmeye başladıklarını anımsadım. Sonrası ise bedenimin kendine gelme çabaları vardı. Nerdeydim ya da ne  haldeydim  bilmiyordum. Bedenim titriyordu. Belim ve boynum ağrıyordu. Şuanda kendimi tıpkı haftalar önce Heldi'nin  kaçırıp o küçük odaya attığı gibi hissediyordum. O zaman da uyanmadan önce bedenim böyle titriyordu ve o zamanda nerde olduğuma dair en ufak bir fikre sahip değildim. Yine mi aynı duruma düşmüştüm?

Göz bebeklerimin ısrarlı dönmelerine karşı kendimi zorlayarak göz kapaklarımı birbirinden ayırdım. Anında göz bebeklerime saldıran ışık ile bir kaç kez gözlerimi kırpıştırdım. Hemen sonra sırtımın ve kalçamın  altında hissettiğim beton zeminin sertliğini fark ettim.

Gözlerimi açtığım an karşıma dikilen ilk görüntü kirli ve karanlık tavan oldu. Hemen sonra ise kulaklarımda küçük bir çarpma sesi yankılandı. Başka hiç bir ses ve hareketlilik yoktu. Dudaklarımın  susuzluktan çatladıklarını hissedince takatsizce dilimi yıpranmış dudaklarımda gezdirdim ve doğrulmak için dirseklerimi kullandım.

Topladığım saçlarım dağılmıştı ve uzandığım zeminin nemli olmasından kaynaklanıyor olmalı ki , enseme kadar bir ıslaklık hissediyordum. Artık görebilen gözlerimi tam olarak açtığım an etrafıma baktım.

Küçücük ve loş bir yerdeydim. Pis kokulu, aynı zamanda ürkünç. Burası kesinlikle tam olarak hapishane hücresine benziyordu. Küçük bir klozet dışı hiç bir şey yoktu. Hemde hiç bir şey. Tutulmuş bedenime rağmen zar zor ayağa kalktım. Anında başım  dönmüştü. Dengemi sağlamak için bir süre gözlerimi yumdum.

Hemen sonra gözlerimi açtım ve korkarak etrafa baktım. Aman Tanrım, en son neler olmuştu. O kadın ve ağzıma dayadığı şey.  Ondan sonra kendimden geçmiştim. Şimdi ise burdaydım. Asla bilmediğim bir yerde. Etraftaki küf kokusuyla birlikte gözlerimi dolaştırdım.  Hemen dibinde yattığım kapıyı fark etmem uzun sürmemişti. Duvarlarla aynı renk kapıyı hemen fark etmemiş  olmam normaldi çünkü kapı olduğunu doğrulayan tek şey üstündeki parmaklıklarla kapatılmış  küçük pencereydi.

Hızla kapıya yaklaştım ve parmaklıklara  tutundum.

"Hey! Kimse var mı orda!? Çıkartın beni burdan! Hey!!"

Avazım çıktığı kadar bağırmam asla ne bir ses ne de bir hareketlilik sağlamıştı. Hâlâ duyduğum tek ses odada bir yerlerde tavandan sızan su  damlacığının beton zemine sert  çarpaması sonucu çıkartığı tok ses vardı.

Boğazıma oturmuş kalmış yumru ile etrafa baktım. Küçük oda da duvarların dibinde bile gölgelikler vardı. Ama o an fark ettiğim tek şey kanımı dondurmaya yetmişti. Parmaklarım ve dizlerim aynı anda titremeye başlamıştı.

KAM+18 (Tamamlandı) Where stories live. Discover now