İntikam yaraları

4.1K 390 302
                                    

Bir melek tutundu şeytanın günah kokan kanatlarına. Cehennemden çıkan yanlız bir melek. Bir keresinde düşünmüştüm, ben bir melek mi olurdum, yoksa bir şeytan mı? Melekler masum olurlardı. Şeytanlar ise kötü. Peki ama kime göre? neye göre? Bir melek vicdana sahiptir, bir şeytan ise vicdansızlığa. Oysa içinde bir vicdan taşıyor olsanda, yeri geldiğinde bir melek, yeri geldiğinde ise bir şeytan olurdun.

İnsanın en büyük özelliği iradesi değildir. İnsanın en büyük iradesi, seçim hakkıdır.  İnsana sunulmuş bir kurala göre sürer yaşam. Bir melek kadar saf mı? Bir şeytan kadar kötü mü?

İnsanoğlu her şeye olma tercihi  etmişti. İnsanlar melekler ve şeytanlardan üreyen melezlerdir. Bu yüzden bir gün şeytan olmam gerekirse  hiç düşünmeden olurdum.

Şoka uğramış gibi hissediyordum. Bedenim titriyor ve aynı zamanda bedenim hissizleşiyordu. Tıpkı bir hiçlikte sıkışıp kalmış gibi ne tepki vereceğimi, ne yapacağımı bilemez halde yerde sırt üstü uzanıyordum. Bedenim de tıpkı nefesim gibi titriyor üstümdeki bedene dolanmış parmaklarım üşüyordu. 

Kulaklarımda çınlanan kurşun sesleri o kadar yüksekti ki bir süre işitme zorluğu yaşayacağıma neredeyse emindim. Uzak ve boğucu tavana bakarken  başımı zorlukla da olsa kaldırıp beni sıkı sıkı tutmuş bedene baktım. Üstüme uzanmış tanıdık beden. Mavi saçlı kadın.

"Jane?!"

Yumulu gözlerini açtı ve göz göze gelmemizi sağladı. Elektirik mavisi gözleri korkuyla büyümüştü.

"Yerinde kal Esir! Ben iyiyim."

Kollarım onun sırtına dolanmışken onunda kolları bedenimi sarmıştı. İkimiz kurşunlar arasında kirli zeminde  uzanıyorduk.  İçime çöken kasvet ile gözlerimi yumdum. Etrafımıza bir bir düşen onlarca insan bedeni. Kimisi ölüme esir düştü.  Kimisi ise yarım yamalak bir şekilde kurtuldu o esaretin kıyısından.  Ama yemin ederim hiç birine acımadım. Hiç biri içimdeki merhametin zerresini harekete geçirmedi.  Sadece daha fazla ölüm istedim. Yaktıkları canlar kadar yansın canları istedim. Böyle düşünmek belki beni kötü yapardı, ya da vicdansız. Ama insan olmak bu değil miydi? Bazen vicdansız olup can yakmak?

Jane başını kaldırdı ve gözlerime baktı. Elektirik mavisi gözlerine aşağıdan bakarken uzun parmaklarını yüzümde hissettim. Parmakları bir buz kütlesi kadar soğuktu. Ve bir pamuk gibi yumuşacık. Hapishanenin duvarları, çığlıkları ve kurşun seslerini kendisine fon müziği seçmişken, ve ölüm alaylı bir zevkle etrafta cirit atarken hızla inip kalkan göğsüm mavi saçlı kadının üstümdeki bedenine çarpıyordu. İkimiz de çok nefesler alıyorduk. Ciğerimize  işlemiş kan kokusu vardı. Yoğun ve tatramsı bir koku.

Jane yüzünü acıyla buruşturduğunda şok ile acıyla kasılmış yüzüne baktım.

"Jane! Ne oldu?"

Elini yüzümden çekip kasıklarına götürdü. O an pantolonumda ılık bir ıslaklık hissettim. Sanki yeni yeni kendime geliyormuş gibi irkildim ve başımı kaldırıp Jane'nin kasıklarına baktım. Ilık bir kan akıyordu bedeninde.

"Sikeyim!"

Yüzünü buruşturmaktan dudakları büzülmüştü. Tıpkı kalbimin ezilip büzüldüğü gibi.

"Jane vurulmuşsun sen!"

Şakaklarında süzülen ter damlacıkları altında acıyla inledi. Etrafı cehennem ateşleri sarmıştı sanki. Cehennem kapısı ikinci kez gardiyanlara cehennem oluyordu. Ve ikinci kez bizden de acısını çıkartıyordu. Jane başını omuzuma yaslayıp inledi. Canı yanıyordu. Tanrım onun canı yanıyordu benim canım nasıl  acımasındı?!

KAM+18 (Tamamlandı) Where stories live. Discover now