"Bu dünyada kanın da, acının da, savaşın da sonu yoktu."
Gece, dedesinin ölümü üzerine annesinin doğup büyüdüğü Vera şehrine gider ve orada annesi ile bir hayat kurmak için çabalarken şehrin sırları karanlıklardan çıkmaya başlar. Bu sırlar onun gerç...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Bölüm 16: MABETTEKİ YILAN
"İhanet ruhun sırtında büyük bir yüktür."
Sabahın ilk ışıkları devasa sarayın kubbelerinden aşağı doğru yakarken sağa sola koşuşturan asker ve görevliler arasında işimi yapmaya gidiyordum. Saat henüz sekizdi. Karşı krallıktan çıkan melez kurulu, cadı üçüzler ile krallığımıza gelecekti. Bu kadar askere ihtiyaç yoktu, gözdağı vermek için yanımızda olacaktı. Bu kadar şaşalı hazırlığa ihtiyaç yoktu, zenginliğimizi göstermek için yapılmıştı. Birazdan, sonunda gece saatlerinde ikna olan kralımızın da onayıyla birlikte müstakbel gelinimiz burada olacaktı. Deyimi yerindeyse uyandığımdan beri it gibi koşturuyordum.
Duman uyandığımda yanımda yoktu. Veliaht olarak yattığı uykudan dört saat sonra asker olarak kalktığından adım kadar emindim. Onu görmüştüm, göz göze gelmiştik ama durup birbirimize iki kelime etmek için zamanımız olmamıştı. Ona buradan temin edecek iki nedime ile son hazırlıkları yapıyordum. Kral beni, şaka yapar gibi, onun korumalığınaatamıştı. Ciddi ciddi Melezler Kraliçesi Ayza'yı kendi halkımızdan korumam gerekecekti. Görünüşte böyleydi lakin özünde halkı ondan korumam gerektiğini biliyordum. Bu dillendirilmeden anlaşılması gereken bir görevdi.
Krallığın gösterişli bahçesinin kendisi kadar gösterişli olan kapısında sarayın merdivenlerine ulaşan yol, seçilmiş krallık muhafızları ile iki kat halinde ve ortada gelen kurulun geçeceği genişlikte karşılıklı olarak dizilmişti. Krallık muhafızlarının aralarında ama ön sıralarında duran genç kızlar ellerindeki sepetlerden otuz sekiz farklı çiçeğin yaprağını müstakbel gelinimizin geçtiği yollara ve üzerine serpiştirecekti. Melez kraliçenin aracı kapıda bekleyecek, kurulla birlikte saray kapısına doğru yürüyecekti. Kapının önünde onu karşılayacak olan isimler ise belliydi. Batı Sarayı Ordu Komutanı Duman Savaş, Batı Sarayı Veliahdı Ateş Savaş, Batı Sarayı Prensesi Su Savaş, melez kraliçeye eşlik edecek olan Timur Ateş'in torunu olan asker Gece Ateş ve Prensesin müstakbel nişanlısı İkinci Ordu Komutanı Cihangir Korkusuz.
Aracın kapının önünde durduğuna dair haber alındığında askerler yerlerini aldı, kızlar sepetlerle birlikte askerlin aralarına yerleşti. Halk askerlerin arasından söz konusu gelini izlemek için askerlerin arkasında devasa bir merak ile beklemekteydi. Sabah giyinmiş olduğum siyah ve gri renkten olma kamuflaj askeri üniforması ile hemen Duman'ın yanında dikiliyordum. Benim arkamda iki nedime, Duman'ın arkasında çok güvendiği iki muhafız, Ateş'in arkasında kadın korumaları bulunuyordu. Krallığın tek prensesini korumak için de bizzat nişanlısı yanında beklemekteydi. Küçük fısıltılar birleşerek büyük sesler doğururken bizler sessizce bekliyorduk.