b i r

7.5K 406 805
                                    

bu platformda yazılan 'tecavüz,taciz' kitaplarına karşılık yazılmış, diss kitabına hoş geldiniz.

klişe bir sonla bitmeyeceğinden adınız kadar emin olabilirsiniz. umarım burada geçen bir kelime bile birkaç kişiyi olumlu etkiler.

ve bu kitap, ne kadar çok yayılırsa, o kadar çok ulaşılması gereken yerlere ulaşır. sizden ricam, okumasını istediğiniz kişileri, bu paragrafa etiketler misiniz?

sizleri seviyor, iyi okumalar diliyorum. ❤❤❤

başladığınız tarih

Bir araba geçti. Bir araba daha... Kırmızı ışık yandı. Arabalar durdu, yayalar geçti. Işık, yeşil oldu. Yayalar kaldırımın başında durdu. Arabalar geçmeye devam etti.

"Ömrümde gördüğüm en boktan filme giriş paragrafı. Hayır, paragraf değil bu... Parag, paragra... Sınırda kalmış." Dik dik Dördün'e baktım. "İnsan yalan söyler be!" Dördün, yüzünü buruşturdu. "Bu çok aptalca, Güneş! İstersen şöyle devam ettir: Yayalardan biri kırmızıda kaldığı için, üzüldü. Tam orada, köşeye çömelip, ağlamaya başladı. Sonra hayatının aşkı geldi. Yemyeşil kıyafetlerle ona beyaz bir gül uzattı..."

Dördün'e öyle bir bakmıştım ki, başını iki yana sallayarak çikolatasını yemeye devam etti. "İşte az önce bende öyle oldum, bebeğim." Elimdeki kalemi ona fırlattım. "Destek olmuyorsun bari köstek olma!" Beni duymazlıktan gelerek, bilgisayarda takılmaya devam etti. Yazdığım şeyi okuyunca, Dördün'e hak verdim. Sanırım yazma işi biraz daha bekleyebilirdi.

"Ben sete gidiyorum. İşim ne zaman biter hiçbir fikrim yok. Eğer karnın acıkırsa dışarıdan yemek sipariş edersin, senin için bir miktar para bırakıyorum. Lütfen karnını aç koyma ve bilgisayarda çok takılma." Baygın bakışlarla bana baktı. "Peki." Yüzümü buruşturarak taklidini yaptım ve odama yöneldim.

Mart ayındaydık ama hava yaz aylarını aratmıyordu. Oldukça güneşliydi. Üzerime beyaz şifon gömlek ve kot pantolon geçirdikten sonra ayakkabı dolabından gömleğimle aynı renk bir spor ayakkabı çıkardım. Çoraplar ardından, onları da giyindikten sonra banyoda hızlı bir şekilde dişlerimi fırçaladım. Makyaj yapma ihtiyacında bulunmuyordum pek fazla. Çünkü set çok yorucu oluyordu ve makyaj, yüzümde dayanmıyordu. Fazla hareket halindeydik ve çabuk terliyordum. Sarı saçlarımı açık bırakmayı tercih ettim ve çantamı tek omzuma alıp, kapıya yöneldim. "Dördün ben çıkıyorum!" Cevap vermediğinde gözlerimi devirdim ve vestiyerden ceketimi alıp, evden çıktım.

Ben, Güneş.

Güneş Özgür.

Annem ve babamın boşanması ardından, erkek kardeşim Dördün ile beraber İstanbul'a gelmiştik. Radyo ve Televizyon bölümü üzerinden üniversitemi tamamlamış ve ülkenin en iyi yapım şirketinde kamera arkasında rol alıyordum. Dördün ise henüz lise sondaydı. Fakat o benim gibi üniversite okumayı tercih etmiyordu. Youtube üzerinden bir oyun kanalı vardı ve lise bitince, hayatını o kanala adayacağını söylemişti. İki senelikte olsa üniversite okuması tarafındaydım.

Annem ve babam ise farklı ülkelerde yaşıyorlardı. Annem Belçika'da, babam ise Polonya'daydı. İkisinin de şirketi vardı, şirketlerin rakip olması dışında bir problem yoktu. Boşanmalarının sebebi ise, annemin, babamı aldatmasıydı. Babam hiçbir tepki vermemiş, sessiz sedasız boşanmışlardı.

Adeta kördüğüm olan kulaklığımı sonunda çözmeyi başarmıştım. Kulaklığı, kulaklarıma yerleştirdikten sonra telefondan sakin bir şarkı açtım. Metro durağının önüne geldiğimde çantamdan AKBİL'i çıkardım ve merdivenlerden yavaşça inmeye başladım.

kadınWhere stories live. Discover now