b e ş

1.9K 264 357
                                    

Kaç saat geçmişti buraya getirilmemin üzerinden? Bir gün dolmuş muydu? Beni arıyorlar mıydı? Polise gitmişler miydi?

Ağzımdaki bandaj, bütün midemi ağzıma getirmeye yetiyordu. Öğürtüye benzer bir ses çıkardığımda onun sesini işittim.

"Miden mi bulandı?" Sinirle ona baktım. Evet, sevgili şerefsiz... An itibariyle seni gördüm, sesini işittim ve midem bulandı.

Bir şey diyememenin çaresizliği ile sadece öfkeyle baktım. "Bekle senin için bandajı çıkarayım." Yanıma yaklaşmasıyla ağzımın içinde hemen yeni bir tükürük biriktirdim. Nazikçe bandajı çıkardığı an suratına tükürdüm. "Aşağılık, piç kurusu!" Boğazlarım o kadar çok acıyordu ki, söylediğim söz sadece fısıltıdan ibaret kalmıştı.

"Şunu yapmayı kes, Güneş!" Bağırarak kurduğu cümle ardından dişlerimi sıktım. "Yanıma yaklaştığın her an yüzüne tükürmeye devam edeceğim." İnatla gözlerimin içine baktı. "Ya ne zaman vazgeçeceksin bundan?" Yutkundum. "İkimizden biri öldüğünde..."

"Senden önce ölmeyeceğim." Güldüm. "Şu an ellerim bağlı olmasa bir hareket yapacaktım ama sen yine de yaptım say."

Geriye doğru birkaç adım attı. Kapıyı açtığında içeri yaşlı bir kadın girmişti. Elinde yemek tepsisi vardı. Bana üzgünce baktıktan sonra Kayra'ya döndü. "Yemeklerin hepsi bitecek. Bitmeden bu tepsi aşağı inmesin Hanife Hanım." Kadın, bana kısa bir bakış attı. "Ben aşağıdan ilk yardım çantasını da getireyim oğlum, kızın dudağı kanıyor."

Dün attığı tokattan olmuş olmalıydı.

Ağzımın ucuna gelen küfürleri geriye ittim. Kayra başını salladıktan sonra bana göz kırptı ve odadan çıktı. Yüzümü buruşturdum ve yanıma gelen kadına baktım. Tepsiyi yanıma bıraktı ve ipleri çözmek üzere sandalyenin arkasına geçti. İpleri birkaç dakika içinde çözdüğünde bileklerimi ovuşturdum. Ayağımdaki ipleri çözmek için eğildiğinde onu durdurdum. "Tamam, ben hallederim. Teşekkürler." Fısıltılı sözüm ardından ayağımdaki ipleri çözdüm. Ayak bileklerimi biraz ovuşturduktan sonra odanın içerisinde bulunan bir kapıyı açtı.

"Gel elini yüzünü yıka güzel kızım." Duvara tutuna tutuna kapısını açtığı yere ilerledim. Burası banyoydu. Musluktan akan su ile ellerimi yıkadım. Aynadan kendime baktığımda, istemsizce gözlerim dolmuştu. Dudağımın kenarından akan kan, kurumuştu ve gözlerimin altı kızarmıştı. Titrek bir nefes aldım ve dikkatlice yüzümü yıkadım. Az önceki kadı elinde bir havlu ile yanıma geldi. "Merak etme, kızım, temiz." Başımı salladım ve havluyu elime aldım. Ellerimi ve yüzümü sildikten sonra kenara bıraktım havluyu. Odaya geri yöneldiğimde kadın camları söylene söylene açıyordu.

Tepsiye baktığımda bir tabak çorba, salata ve elma görmüştüm. Tepsinin içindeki bıçağı görünce dudaklarım kıvrıldı. Hazır kapı kapalıyken ve kadının arkası dönükken hızlıca, bıçağı elime aldım ve kolumun içine sakladım. Sivri ucu biraz batıyordu aldırış etmedim.

"Yemekleri ben hazırladım, güzel kızım. Hadi ye." Kadının gözlerine baktım. Bir anne edasıyla bakıyordu. Başımı iki yana salladım. "Çok teşekkür ederim ama bir şey yemek istemiyorum." Sağ elimle sarı saçlarımın bir tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdım. "A-a, olur mu öyle şey? Çok solgun görünüyorsun. Yemek ye toparlan biraz."

Aptal! Güç toplamadan nasıl kaçacaksın? Güvenlerini kazanmadan nasıl kaçacaksın?

İç sesim ile beraber yüzüme bir sinsi gülüş yayıldı. Karşımdaki kadın, bu gülüşün sinsilik barındıracağını göremeyecek kadar masumdu.

"Pekâlâ, sizin için yiyeceğim." Kadın gülümseyerek odanın çıkışına yöneldi. "Ben dudağının yanındaki yara için birkaç malzeme getireceğim, geldiğimde tabağını bitir tamam mı?" Bir şey dememe müsaade etmeden odadan çıktı ve kapıyı kilitledi.

kadınTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon