i k i

2.8K 290 399
                                    

yorumlarınızı bekliyorum, iyi okumalar!💙

Zaman hızlı akıp geçerdi. Zaman fazlasıyla akıp geçerdi. Güneş batardı, Ay doğardı. Bulutlar ağlayarak yok olur yıldızlar bir anda öfkeyle parlardı. Bunların hepsi bir anda olurdu ve biz hiçbir şey hissetmezdik. Diyeceğimiz tek şey bunların zamanla oluşmasıydı.

Önüme uzatılan bardakla irkildim. Yeşil gözlerle, mavi gözlerim buluştuğunda yutkunarak bardağı aldım. Kahve kokusu burnuma iliştiğinde gülümsedim. "Teşekkürler Barlas Bey." Dik dik bana baktı. "Resmiyeti kenara bıraksak?" Sırıttım. "Peki, Barlas."

O da elindeki bardaktan bir yudum aldı. "Ne zamandır bu şirkettesin?" Ona çevirdim bakışlarımı. "Yaklaşık olarak iki senedir falan." Gözlerini kıstı. "Kaç yaşındasın ki sen? Küçük duruyorsun..." Güldüm. "22 yaşındayım. Üniversite sonda stajımı burada yaptım, toplam iki sene ediyor." Anlamışçasına başını salladı. Soru sorma sırasının bende olduğunu hissettim. "Sen... Ne zamandır buradasın?"

Ayağının önündeki taşa ufak bir tepik attı. Bu hareketiyle aklıma, dün gece Dördün'ün kıçına attığım tekme gelmişti. Sabah morardığını, üzerine oturamadığını falan söylüyordu ama yalan söylediğini biliyordum. Çokta sert vurmamıştım. Yani bence.

"Ben 24 yaşından beri buradayım. Askerliğe gitmek için izin almıştım." Gözlerimi kıstım. "Seni pek göremedim buralarda..." Omuz silkti. "Belki de kader o zaman görüşmemizi istememiştir." Göz kırptı ve yanımdan ayrıldı. Son cümlesi ardından yüzümde geniş bir tebessüm olmuştu. Yönetmenin sesini işittiğimde başımı yerden kaldırdım ve sesin geldiği yöne çevirdim.

"Arkadaşlar, paydos bitti! Lütfen herkes yerlerini alsın!" Elimde bardakla görevli olduğum kameranın yerine geçtim.

Sabah yaşanan olay ardından çekimlere kaldığımız yerden devam ediyorduk. Vakit geldiğinde ise gece çekimlerini yapmak üzere mekânı değiştirmiştik. Geldiğimiz yer bir yalıydı. Ev sahnesini çekecektik ve birkaç görevli dekorasyon işini hallediyordu. Başkarakterimizi canlandıracak oyuncunun ise son makyajı yapılıyordu. Sarı saçlarımı ensemden dağınık bir topuz yaptıktan sonra cebimden telefonumu çıkardım. Dördün'ün numarasını tuşladıktan sonra telefonu kulağıma yasladım. Üçüncü çalışta açılmıştı.

"İyi geceler, minik kedi. Uyuyor muydun?" Birkaç tıkırtı ardından sesini duydum. "İyi geceler, Güneş. Hayır uyumuyordum. Bilgisayardayım." Başımı yere eğdim. Bunu yapmamla perçemlerim, firar etmişti. "Uyku düzenini bozacaksın." Klavyeden birkaç tuşa bastı. "Uykunun canı cehenneme!" Güldüm. "Yemek yedin mi?"

"Evet, sabah gitmeden fırına börek atmışsın. Teşekkür ederim." Dudaklarım kıvrıldı. "Afiyet olsun. Kalçan iyi mi?" Kahkaha attı. "Kalçam ve ben mükemmeliz." Gülerek gözlerimi devirdim. "Kalçan ve sen aptalın tekisiniz." Kahkahası şiddetlendiğinde, bende güldüm. "Her neyse seni daha fazla meşgul etmeyeyim. İyi geceler Güneş, seni seviyorum." Alt dudağımı ısırdım. "İyi geceler, Dördün. Seni seviyorum." Telefon kapandığında durgunlaştım.

"Başlıyoruz arkadaşlar!" Sesi duymamla yalıdan içeri girdim.

Gece 23.43 gibi işimiz bitmişti. Çekimler oldukça uzun sürmüştü çünkü her şey başrol oyuncusunun aptallığıydı. Maatteessüf kelimesini söylemek ne kadar zor olabilirdi ki?

Ceketimi giyindikten sonra çantamı tek omzuma taktım. Şirketin servisine ilerlerken, birinin adımı seslendiğini işittim. Arkamı döndüğümde, mavi gözlerim, yeşil gözlerle buluşmuştu. "Servisle mi gideceksin?" Sorduğu soruya karşılık başımı salladım. "Tabii ki de." Eliyle arkadaki arabayı gösterdi. "İstersen ben bırakabilirim." Hissettiğim bakışlarla etrafa baktım. Çoğu kişi bizi izliyordu. "Aa... Hayır, teşekkür ederim. Servis zaten evin önünde bırakıyor." Yüzünün düştüğünü fark ettim. "Pekâlâ, sen bilirsin. Yarın görüşürüz." Gülümsedim. "Görüşürüz." İkimizde arkamızı döndük ve zıt yönlerde yürümeye başladık.

Bir anda koluma birinin girmesi ile duraksadım. Bu, Ecem'di. Siyah saçları sette koşuşturmaktan dolayı dağılmıştı ve kahve gözleri oldukça yorgun bakıyordu. "Ah, inanamıyorum! Az önce Barlas Bey ile mi görüştün sen?" Dik dik suratına baktım. "İllegal bir iş yapmışım gibi konuşuyorsun, kes şunu."

Ecem, çok sevdiğim bir çalışandı. Eğlenceli görünümü, arkadaş canlısı tavırları, oldukça samimi gelirdi. Şirkette dönen her bir şeyden haberi mutlaka olurdu. Ama bunları bizim arkadaş grubumuz dışında kimseyle paylaşmazdı. Arkadaş grubumuzdan kastım sadece dört kişilik samimi bir ortamdı: Sina, Giray Hoca, ben ve Ecem...

Servise bindikten sonra Ecem ile beraber ikili koltuklardan birine geçtik. Cam kenarına geçtiğimde, Ecem yanıma oturdu. "Ya bugün o adamla nasıl konuştun ama ya? Ortalığı çok iyi yatıştırdın." Gülümsedim. "Adamın bir şeyden haberi yok ki. Eşkıya gibi girmiş, mekâna..." Ecem gülerek başını iki yana salladı. Tam o sırada telefonum çaldığında arayan kişiye baktım. Bilinmeyen bir numaradandı. Alt dudağımı dişleyerek, telefonu yanıtladım.

"Alo?" Cevap gecikmedi. "İyi geceler, Güneş Hanım." Şaşırdım. İsmi mi nereden biliyordu? "Kiminle görüşüyorum?"

Adam, oturduğu dönen sandalyede biraz daha yayıldı ve ayaklarını, önündeki masaya uzattı. Yüzünde geniş bir sırıtışla, ekrana bakıyor bir yandan telefonla konuşmaya devam ediyordu.

"Kayra. Kayra Yılmazer." Derin bir nefes aldı ve toparlanarak, ekrana yaklaştı. "Deponun sahibi ile görüşüyorsunuz Güneş Hanım." Karşı tarafta bir sessizlik oluştu. O sırada Kayra, konuşmaya devam etti.

"Bugün ki kabalığım için kendimi kötü hissettim." Güneş'in aldığı nefesi hissetti. Aldığı nefesi, kıskandı bir an. Aldığı nefes olmak istedi. Ciğerlerinde gezindiği nefes...

"Ee... Önemli değil Kayra Bey. Gecenin bir vakti beni bunun için mi aradınız?" Kayra gülümsedi. "Sizi rahatsız mı ettim?" Güneş her ne kadar 'evet' demek istese de kaba olmak istemedi. Kayra oldukça, kibar konuşuyordu. "Hayır, mesai saati içindeyim." Kayra, Güneş'in bu telefon konuşmasından rahatsız olduğunu çok net anlamıştı.

Ama şöyle de bir şey vardı. Kayra, Güneş'ten fazlasıyla etkilenmişti. Ve o kızı çözmek istiyordu, bundan vazgeçecek değildi.

"Pekâlâ, arama sebebimi dile getireyim, eğer sizde yarın uygunsanız... Sizinle bir akşam yemeği yemek isterim." Güneş bu teklifle şok olmuştu ama bunu belli etmemişti. "Teklifiniz için teşekkür ederim lakin şu son sıralar işlerimiz yoğunlaştı." Yalan söylemişti. İşlerin yoğunlaşacak bir yanı yoktu çünkü filmin son sahneleri çekiliyordu. Güneş istese bırakın bir saatliği, bir aylığına bile izin alabilirdi şu an. Ama Kayra ile yemeğe çıkma düşüncesi bile onu rahatsız etmişti. Şu an ki telefon konuşması bile onu rahatsız ediyordu!

Kayra, teklifinin reddedilmesi üzerine sinirlenmişti. "Başka bir problem yoksa kapatıyorum, Kayra Bey." Kayra görmeyeceğini bilse de başını salladı. "Hayır, iyi geceler, Güneş Hanım." Güneş bir an önce kapatmak istiyordu telefonu. "İyi geceler, Kayra Bey." Telefon kapandığında Kayra sinirle telefonu duvara fırlattı.

"Orhan!" Seslendiği yardımcısı hızla odaya giriş yaptı. "Buyurun, Kayra Bey." Kayra sinirle ona baktı. "Araba, dediğim adresin önünde mi?" Orhan onaylarcasına başını salladı. "Az önce ulaşmışlar efendim. Yarın sabah itibari ile takibe başlayacağız." Kayra sırıttı. "Güzel... Her anın bilgilendirilmesini istiyorum." Koruma başını salladı.

"Güneş Hanım'la ilgili istediğiniz her şey elinizde olacak."

baaşşşlıyooruuuuzzz😈😈😈😈

güneş idol listesine giriyorsun annecim 😇😇😇😇

ilk üç bölüm falan biraz kısa olabilir ama ilerleyen bölümlerden 1000 kelimeden aşağı olmayacağını garanti ediyorum❤️❤️

bölüm nasıldı?

kayra hakkında fikriniz neler? olaylar sizce nasıl gelişecek?

oylamayı unutmayın! sizleri seviyorum! ❤️❤️❤️

kadınTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang