4 - Aile İle Tanışma

111 5 2
                                    

Umarım ailenin geri kalanı da Edward ve Marry gibidir diye düşündüm. Çünkü bu bünye bir Jeremy daha kaldıramayabilirdi. Havaalanındaki lounge da ailenin diğer üyelerini bekliyorduk. Bu arada tabi lounge keyfini de çıkarmıyor değildim. Ilk yaptığım şeyse telefonumu kurmak oldu. Ah bebeğim işte ben buna telefon derdim. Hemen Kendi spotify yükledim. Sevgili depresyon müziklerim benim bebeklerim anneniz sizleri çok özledi. Bu sırada tabi açık büfeden de yemek yemeyi ihmal etmiyordum.
Sevinçle hareket ederken beni sırıtarak izleyen rahatsızı umursamamaya çalıştım. Gerçekten bir rahat yüzü yoktu bunda. Marry yanıma gelip
-Birazdan bizimkiler gelirler. Az kalmış. İstersen bu vakitte senle kız kıza alışveriş yapabiliriz havaalanın da dedi mutlulukla ve koluma girip cevabımı beklemeden beni dışarıya sürüklemeye başladı. Bende ses edemedim. Zaten beni
sahiplenmeleri bile benim için çok büyük bir olaydı. Bir de tabi rahatsızın bakışlarının hapisinden de kurtulmuş olacaktım. Daha ne isteyeyim ki.
...
Hay dilime eşsek arısı soksaydı. İnanın şuan Jeremy’nin bakışlarını tercih ederdim. Zamanımız azdı. Bu yüzden Marry inanılmaz aceleci davranıyor ve tüm mağazalara girip çıkıyordu. Ve her birinden muhakkak bir şey alıyordu. Ve asla fiyatına bakmıyordu
ki kimisi 10 bin doları buluyordu. Onun peşinden sürüklenmek ise tam bir felaketti. Ter içinde kalmıştım. Son mağazaya girdiğim de Marry giyinme kabinine göndermiş beklerken kendime bir mont beğenmiştim. Kaz tüyü içeriyordu. Alaska için iyiydi. Marry deneme kabininden çıkıp yanıma gelince hadi alalım dedi. Ve zorla montu aldırttı. Bu sayede bana verdikleri kredi kartıyla da ilk alışverişimi 1000 dolara bir
mont alarak yapmıştım. Acaba bu para onlara nereden geliyordu. Gerçi benimki de soru. Kim bilir kaç yüzyıldır hayattaydılar. Ben ödememi yaparken Marry’nin telefonu çaldı.
-Hemen geliyoruz canım işimiz bitti dedi sevinçle. Geç kalıyorduk ve bizi bekliyorlardı. Ellerimizde onlarca poşet koştur koştur iç hatlara ilerledik. Ben ter içinde kalmıştım. Ve 35’lerindeki Marry e Yetişmeye çalışıyordum. Kesinlikle sportif biriydi. Onun hızına yetişmek benim için çok
Zordu. 10 dakikalık koşuşturmacanın ardından özel uçağın kalkacağı alana geldik. Bu sefer kalkacak olan uçak daha deminkinden daha büyüktü. Acaba bunu da Henry mi sürüyordu diye düşündüm. Tabi ailenin diğer üyeleri çoktan binmişti. Bizi karşılayan hosteslere selam verip içeri geçtik. Hostesler değişmişti. Ki buna sevinmiştim. Bunlar diğer kokoşlara göre daha normaldiler. İçeri
önden Marry girdi ve neşe saçarak
-Selaaaaam canlarım. Anneniz sizi çoook özledi dedi ve hepsine tek tek sarılıp öptü.
Bende korkuyla ayakta duruyordum. Birden öne iki afet atıldı ve benim etrafımı sardı. Biri esmer biri sarışındı. Ve ikisi de taş gibiydi.
-Merhaba sen Meriç olmalısın. Aramıza hoşgeldin. Ben Violette dedi esmer olan.
-Ben de Adele dedi sarışın olan. Ve ikisi de bana sımsıkı sarıldı. Ter içinde olmamı umursamadılar. Aşırı sıcak kanlılardı. Adele ve Violette gerçekten çok tatlı kızlardı.
-Biraz da bize bıraksanız kızlar. Bizde tanışsak Meriç'le dedi gayet kibarca beyaz tenli erkek. Ardından kendini tanıttı.
-Ben Francis dedi elini uzatıp. Bende ona elimi uzatıp sıktım.
Hemen yanındaki body body reis de elini uzattı. Kas yığınıydı. Belli ki body ile çok  uğraşıyordu.
-Ben Tarek ya da sen Tarık da diyebilirsin dedi. Esmer bir tipi vardı. Nedense arap olduğunu düşündüm.
Uçak kalkarken beni aralarına almışlardı. Hatta aralarına katılma şerefine şampanya bile patlatmışlardı. Aşırı sıcakkanlardı. Şükürler olsun ki Jeremy gibi ruhsuz değillerdi. Muhabbet muhabbeti açarken onlar hakkında da daha detaylı bilgiler öğrenmiştim.
Violette; köle bir Fransız'mış. Sahibi onun yeteneklerini keşfedince dönüşüme sokmuş. Ve başarı da olmuş. Kendisine medusa da denebilir. Özel yeteneği istediği kişiyi hareketsiz bırakmak.
Adele; bir İtalya'ndı. Ama İtalyan kızlarına da pek benzemiyordu. Esmer değildi bir kez. Oldukça güzel bir kadındı. Onun yeteneği ise teknolojiyi kontrol etmesiydi. Ki sosyal medyaya olan aşkından tam kendisine yönelik bir yetenek bulmuştu.
Francis: İskandinav ülkelerindendi. Aşırı kibar biriydi. Bu yönüyle de dikkatimi çekmemiş değildi yalan yok. Özel yeteneği Atlamaydı. İstediği yere ışınlanabiliyordu. Sevgilisi Violette’ydi. Biri esmer biri beyaz oldukça çekici bir çiftlerdi.
Tarik: Aslen Faslı bir Arap'tı. Onun yeteneği ise ultra güçlü olmasıymış. Yani namı diğer Hulk. O da Adela ile sevgiliydi.
Hepsi aşırı tatlı ve mükemmellerdi. Bu mükemmelliklerini bozmuş olmaktan az da olsa utanıyordum. Kendimi onların içinde çirkin hissediyordum. Uçak inene kadar muhabbet ettik. 
Bu sıra da Jeremy en kenar da oturmuş umursamazca uyukluyordu. Arada gözlerimle onu yoklamadan duramıyordum. Aile aşırı destekçiydi. Ailemi kaybettiğim de onların da farklı ama aynı sonuçlanan hikayeleri olduğunu öğrenmiştim. Hepsi beni çok iyi anlamıştı. Pardon Jeremy hariç. Kendisi muhabbetle çok ilgilenmemişti. Violette ve Adele de çok
Çabuk üşüyenlerdenmişler. Yani benim gibilermiş. Ama korkmamam gerektiğini, kısa süre de alışacağıma ve çok seveceğimi belirttiler. Biraz olsun içime su serpmişlerdi. Uçak Fairbanks yazan küçük bir havaalanına indi. Her yer kar içindeydi. Görmek bile içimi titretmişti. Erkeklerin
İse gözleri parlıyordu. Avlanıyor, kayak yapıyor, atv yarışı yapıyorlarmış bol bol. O yüzden hepsi burayı çok seviyorlardı. Hemen montumu üzerime geçirdim. Oldukça sıcaktı. umarım yeterli gelir diye düşündüm. Ve dua ettim. Uçak kapılarını açınca sağlam bir soğukla karşılaştık. Telefonum – 5 dereceyi gösteriyordu. Ki bu burası için sıcak bir
dereceymiş. Yakın da – 30   -40 dereceleri görürmüşüz. Hay şansıma sikeyim. En arkada ben ve jeremy kaldık. Ben ise kapı ağzın da durmuş bekliyordum. Arkamdan kulağıma Jeremy eğildi ve
-Artık inecek misin yoksa ben indireyim mi dedi ruhsuzca.
Ne siz de destek verecek güzel bir söz söylemesini mi bekliyordunuz. Bay öküz o. Sinirle yüzümü ona çevirdim. Kızgın bir bakış attım. O ise gülüyordu.
-Tam bir öküzsün dedim ve önüme dönüp hemen dışarıya adım attım.
Çünkü bu soğuk Jeremy’nin bana yapacaklarından bile iyiydi. Yürek mi yemiştim ben. Galiba yemiştim. Ama napayım çok üzerime geliyordu. Buz gibiydi ama korkumdan hızla bizimkilerin yanına ilerledim. Dağ Tipi 4x4 2 araç vardı. Bir araç çoktan
Dolmuştu. Ben de arkadaki araca bindim. Önde sürücü koştuğunda Francis yanında ise Violette oturuyordu. Bana gülümsediler. Tabiki şansıma sıçayım. 4. Kişi Jeremy’di. Gülerek sallana sallana araca geldi. Ve arkaya yanıma oturdu. O da gelir gelmez araç harekete geçti. Bense kafamı cama dönmüş yanımdakine bakamıyordum. Araç hızla tatlı bir kasabanın içinden geçip anayola girdi. Aracın içi Allah’tan sıcaktı.
Yol boyunca gördüğümüz manzaralar gerçekten nefes kesiciydi. Violette arada bir şeyler anlatıyor veya soruyordu. Bende ona cevap veriyordum. Neyseki Jeremy gözünü kapatıp kafasını arkaya yaslamıştı. Ellerini bacaklarında birleştirmişti. Baş parmaklarını birbirine değdirip düşünüyordu. Pislik kim bilir ne düşünüyordu. Anayoldan çıkıp orman yoluna girdik. Neden 4x4 kullandıklarını şimdi anlamıştım. Yol çok
dikti. Bir süre bu yoldan gittikten sonra gizli kalmış bir ara yola saptık. Bu garaj yoluydu. Ev çok iyi saklanmıştı. Yoldan fark edilmiyordu. Ve devasaydı. Yani benim için öyleydi. 3 katlıydı. Alt katı otoparktı. Ve ev kütüktendi. Ama benden 3 4 tane yan yana koyunca ortaya çıkacak kadar kalın kütüktendi. Kocaman pencereleri vardı. Salon olduğunu düşündüğüm bu odanın önün de güzel geniş bir verende vardı. Ev
gerçekten büyüleyiciydi. Araç açılan otopark kapısından içeri girip diğer 4x4 ün yanına geçti. Garaj 6 araçlıktı. Ve 6 adette araç vardı. Yanlar da ise kış oyuncakları vardı. Duvarlar da ise alet edevat ne ararsanız vardı. Ben hayranlıkla çevreyi incelerken Violettee yanıma geldi ve anlatmaya başladı.
-Bak bu kapının ardında spor salonu var. Ben platese bayılırım. İstersen beraber yaparız. Şu
kapının ardın da erzak depomuz. Şuan boş. Ama birazdan gidip alışveriş yaparız dedi gözleri parlayarak. Nedense onun da Marry’den az kalır yanı olmadığını düşündüm.
-Şu kasanın ardında ise ufak bir poligon var. Erkek mağarası diyoruz ona biz dedi göz devirerek. Hemen yanında ise sinema salonu var. Şurada da havuz var. Merak etme sıcaktır suyu. Ve şu kapıdan da üst kata çıkıyoruz. Hadi gel üst katta bizi bekliyorlar
Dedi.
Francis, Violette bana anlatırken beklemişti. Jeremy ise çoktan gitmişti.
F- silah kullanmayı biliyor musun?
-Hayır.
F- Sorun değil ben öğretirim sana
Sadece gülümsedim. Violette ise göz devirdi. Birlikte içeri girdik. Çok silah kullanmak öğrenmek istediğim bir şey değildi. Merdivenlerden yukarı çıktığımız da evin sıcaklığı bizi karşıladı. Salon inanılmazdı. Kat açık plandaydı. Benim evim kadar mutfağı vardı. 2 kapaklı 2 buzdolabı vardı. Ve koca bir ocağı ve orta tezgâhı. Her şey yepyeniydi. Salon ise anlatılmaz yaşanırdı. Kocamandı.
Büyük camlarla muazzam bir manzaraya bakıyordu. Göl ve dağ manzarası beraber kendini belli ediyordu. İnanılmazdı. Bahçeyi de görüyordu. Koca deniz taşlarından harika bir şöminesi vardı. Şömineyi önden gelen ekip yakmıştı. Harikaydı. Hep bir şöminem olsun isterdim. Odunların cızırtısı harikaydı.
Aile koltuklara oturmuştu. Biz de yanlarına geçip oturduk.
M= haydi iş bölümü yapma vakti. Meriç biliyorsunuz ki üşüyor. O yüzden şöminesi olan bir odayı ona verelim diyoruz.
Francis tam bir şey söyleyecekti ki Jeremy söze girdi.
F= Üst kattaki ortak banyolu odaları kullanabiliriz beraber. Şömineli olanı o alır
Ben şok. Bu öküz bana iyilik mi yapmıştı. Herkes bana bakıyordu.
-Teşekkür ederim anlayışın için. Bana uyar
E= Harika o zaman iş bölümüne geçelim. Marry ve ben alışverişe gideceğiz. Francis ve
Tarık siz de bize yardım edin. Diğerleri de odalara yerleşsin bu süreçte. 1 2 saate geliriz herkes kafa salladı. Edward hepsi saygı duyuyorlardı. Herkes ayaklandı.
A= tatlım bak şu valiz senin. Sana kıyafetlerini aldık. Tam üzerine olacağına eminiz. Umarım beğenirsin.
-Çok teşekkür ederim
J=Hadi sana odanı göstereyim.
Kendi çantasını alıp önden gitti. Bense kendi Çantamı sırtlamak zorun da kaldım. Neyseki Francis kibarlık abidesi bana yardım etti. Çantamı alıp birden ortadan kayboldu. Sonra tekrar geldi.
F=Odana bıraktım
Bense şok için de teşekkür ettim. Sıkı numaraydı. Acaba benim ne özelliğim olacaktı. Kesin bu kaderle bok gibi bir özelliğim olurdu. Jeremy takip ederken ikinci katın sonuna ilerledik. O zaman fark ettim ki bir asma kat daha vardı. 3. Kata çıkıyordu. Ama tam kat değildi. Daha küçüktü. Daha çok geniş büyük bir kule gibiydi. Baya da
merdiven vardı. Ben kesin bir gün düşüp bu merdivenlerden yuvarlanırdım. Kata çıkınca 2 kapı karşıladı bizi.
J= Sağdaki oda senin. Sonra bana dönüp güldü. Seninle çok eğleneceğiz. Bakalım öküz nasıl oluyormuş dedi ve piç piç sırıtıp kendi odasına girdi.
Assiktir. Bilerek bana bu odayı verdirtmişti. Hay kaderime sıçayım. Ama yoook geri adım atmayacaktım. Ne olursa olsun. Dayanacaktım. Kapıyı açıp odaya girdim. Odam inanılmazdı. Çift kişilik alçak bir yatağım vardı. Başı da demirdendi. Ve aşırı tatlıydı. Hemen yatağın solun da pencere
vardı. Geniş pencere dışarı doğru çıkıntılıydı. Ve hemen önün de oturmak için sedir benzeri bir yer vardı. Hemen bu sedire uzandım.
-Aman Tanrım. Şu manzaraya bak. Harika. Camdan tüm vadiyi, gölü, dağları ve kasabayı görebiliyordum. İnanılmazdı. Bir süre bu manzaraya baktım. Kafamı odaya çevirdiğim de ise yatağın tam karşısında duran uzunlamasına yüksekte elektrikli bir
şömine vardı. Ardından odadaki gömme dolabı açtım. Burası benim İstanbul'daki odam kadardı. Karşına bir giyinme dolabı çıkıyordu. Harikaydı. Dolaplar boştu. Led aydınlatmaları vardı. Ortadaki oturma amaçlı konan ve birbirlerine yaslanmış 2 koltuğun üzerin de valizim duruyordu. Acaba banyo nasıl diye düşündüm. Yatağın sağındaki kapıyı açtım. Banyo burasıydı. Çift lavabo, jakuzi ve taşlarla dizayn edilmiş ve 
mağara gibi duran harika bir duşu vardı. Hemen yanın da ise tahta kapının ardında ufak bir sauna vardı. Ufak dediğime de bakmayın. 4 kişiyi çok rahat alırdı. Benim kapımın tam karşısın da bir kapı daha vardı. Burası ne acaba diye düşünürken kapik açıldı ve içeri yarı çıplak Jeremy girdi. karın kasları efsaneydi. Altında sadece havlu vardı. Havlunun saklayamadığı kabarıklığı
ile kendini belli ediyordu. Ve bana göz kırpıp duşa doğru ilerledi.
-Oha insan bir kapıyı çalar. Öküzsün işte öküz dedim
J= Alışsan iyi edersin sonuçta ortak banyo burası. Her seferin de kapıyı çalamam. 10 sene boyunca buradayız dedi. Ve başını uzatıp tekrardan güldü.
-Olabilir ama sonuçta uygunsuz bir halde bulunabilirdim.
Ardından su sesi geldi cevap olarak. Umursamamıştı. Odama geçtim. Hayır çocuk utanmıyor ben utanıyordum niyeyse. Kıpkırmızı olmuştum. Sürekli gözümün önüne gelen yarı çıplak halini kafamdan atmaya çalıştım. Derin nefes alırken kapım çaldı.
-Gel
Gelenler Adele ve Violetteydi.
V=hadi sana evi gezdirelim dedi hevesle.
Kafamı sallayıp onlara katıldım. Beni tek tek odalar da gezdirdiler. İşin ilginç tarafı herkesin odası ayrıydı. Marry ve Edward bile ayrı odaları vardı. İlginç bir olaydı. Neden acaba ayrı yatıyorlardı. Ama tabi utanıp bunu sormadım. Koca evi ancak 1 saatte geze geze orda burada otura otura bitirebilmiştik. Gerekli çamaşır odası gibi bir kaç yeri de öğrenmiştim. Violette nin odasında otururken benim neden kızgın olduğumu
sordular. Bende onlara Jeremy ile yaşadığım olayı anlattım. İkisi de kahkahalar için de güldüler. Bence hiç komik değildi. Somurtup gülme krizlerinin geçmesini bekledim.
A= Tanrı sana sabır versin hayatım. Belli ki Jeremy sana kafayı takmış. Dediği gibi alışsan iyi edersin.
V Hem uzun bir hayatın olacak. Bu yüzden utanmayı boş ver ve keyfini sür.
-Nasıl yani? Anlamadım?
A= Bak ben 300 yaşındayım.
V= Ben daha da yaşlıyım. 700 yaşına gireceğim.
A= Yani anlayacağın bazı geleneksel kuralları bence aş. İnan hiç çekilmiyor bu kurallar.
-Anlamıyorum
Benden ne bekliyorlardı ki?
V=Bir ara kız kıza toplanalım da anlatırız. Şuan anlamaman çok normal.
A=Kesinlikle yakın zaman da bir kız gecesi yapalım.
Violette ise başını sallayarak katıldı. Biz konuşurken Marry’ler geldi. Salona indik. Ve aldıkları bir sürü poşeti dolaplara ve kilere dizdik. Francis ise seri bir şekilde arabadan poşetleri alıp alıp geldi. gerçekten Çok iyi bir yeteneği vardı. Acaba ışınlanma olayının bir sınırı var miyd1? Eğer yoksa
Beni arada Miami ye kumsala götürmesini isteyebilirdim. Tarık spora indi. Diğerleri de odalarına yerleşmeye çıktılar. Violette ve Adele ile beraber yemek yapmaya koyulduk. Doğrusu 5 6 çeşit yemek yapmıştık. Bizim oğlanların iştah çok iyiymiş. Öyle söylediler. neyseki birlikte yapınca ve mutfakta Normal bir mutfağın 4 5 katı olduğu için kısa sürede bitirmiştik. Kızlar yukarı çıkıp hazırlanmaya gitmişlerdi. Umarım abiye
falan giymiyorlardır diye düşündüm. Çünkü ben üstümü değiştirmeyi düşünmüyordum. Pasaklı olmayı tercih ediyordum. Bende bu arada sofrayı kurmaya başladım. Francis yanıma gelip yardım etti. Bana aşırı ilgili davranıyordu. Sevgilisi olmasa yavşıyor bile derdim. Herhal de normal hali böyleydi. Bu yüzden üzerin de çok durmadım. Sofrayı bitirdiğimiz de Marry ve Edward
da aşağı indiler. Ev kocaman olduğu için aile grubuna yazarak diğerlerini çağırdık. Neyseki kızlar daha salaş giyinmişlerdi. Korkulan olmamıştı. Jeremy ise yine spor tarzda giyinmişti. Doğrusu ona yakışıyordu Bu tarz. Gerçi bu tip ve fizikle ne giyse yakışırdı şerefsize. Hep birlikte yemeği yemeğe başladık. Erkekler yarın ava çıkıp Erkek günü yapacaklardı. Biz kızlar ise evde kalıp kız günü yapmaya karar verdik.
Genel olarak yemekte biz kızlar yarın yapacaklarımızı konuşurken erkekler de Kendi araların da kendi muhabbetlerini yaptılar. Benim yaptığım patlıcanlı yoğurtlu salatayı herkes çok beğenmişti. Özellikle Jeremy benim yaptığımı bilmeden koca tabağı yiyip süpürdü. Gerçi öküz olduğu için her şeyi silip süpürüyordu. Vallahi herkesten çok yiyordu. Ama en zayıf ve fit olan da oydu. Doğrusu
nasıl başarıyordu bunu anlamadım. Bense araların da en az yiyendim herhalde. Yemek sonrası sofrayı toplayıp herkes kendi odasını çıktı. Bende odama çıkıp bir duş almalıydım. Sonuçta 3 gündür duş almamıştım. Tabi o girdiğim garip radyoaktif sıvıyı dışlarsak. Oda da kara kara düşünüyordum. Acaba Violette veya adele odasındaki banyoyu mu kullansam diye düşünüyordum. Ama 10 sene
boyunca bunu yapamazdım. El mahkum valizi açtım. Ve en üstte bulunan bornozu aldım. Soyunup duşa girdim. Şampuanım olmadığı için jeremy ninkini kullandım tabi. Biraz erkeksi bir kokusu olsa da sevmiştim. Benim bir huyum duşta şarkı söylemekti. Güzel sıcak bir duş alıp hemen bornozuma sarıldım. Tam duştan çıktım. Tak Jeremy Jakuzi de kulakların da kulaklık keyif yapıyordu. Ve için de çırılçıplak olduğuna
da nedense emimdim. Neyseki köpüklü su kapanması gereken yerlerini kapatıyordu. Gözleri kapalı kafasını uzatmıştı. Saç Kurutma makinesini elime alıp saçımı kurutmaya başladım o yokmuş gibi. Tabi öyle de davranamıyordum. Bornozumu sıkı sıkı kapatmıştım.
J-Söyleyen oldu mu bilmiyorum ama çok Kötü bir sesin var. İnan şu saç kurutma makinesinin sesi bile çok daha iyi.
Aynadan ona baktım. Bana bakmıyordu. Hala gözleri kapalıydı. Ama kulaklıklarını Çıkarmıştı. Demek o yüzden kulaklık takıyordu.
-İlginç beğenmeyen tek kişi sensin. Herkes çok beğenir. Ama olsun neyseki kulaklığın varmış. Artık senin de alışman gereken bir şey var. Ne de olsa 10 sene boyunca burada duşta şarkı söyleyeceğim dedim. Ve cevabını beklemeden odama geçtim.
gıcık, şerefsiz, öküz. Sen sesten ne anlarsın be. Sen benim sesime kurban ol. Diye sayıp giyinme odasına gittim. Valizi açıp İç çamaşırlarına baktım. Asiktir. Bu kıyafetlerin hepsi ince ve elbise. Ve daha Da kötüsü iç çamaşırlar da ateşli dantelli, puantiyeli. Hay sikeyim. Adele ve Violette’nin alışverişinden ne bekleyebilirdim ki. El Mahkum koyu kırmızı dantelli iç çamaşırın
Takımı alıp giydim. Gecelik yoktu. Neyseki oda sıcaktı. Olmadı şömineyi açar uyurdum. Odama girdim. Şöminenin kumandasını alıp açtım. İnanılmaz güzel bir manzarayla yandı. Tam bu sırada banyo kapısı açıldı ve öküz içeri girdi. Jakuziden yeni çıkmıştı. Ve altında havluyla. Tam kurumadığı için karın kaslarından kasığına sular akıyordu. Aşırı iyi görünüyordu. Ve ıslak havlunun ardında Aleti çok daha belirgindi. Ama bu sefer
Erektil değildi. Bense hem bu göz alıcı manzaraya bakmamak için kendimi zor tutuyordum. Hem de sadece iç çamaşırlarıyla karşısındaydım. 5 saniyelik afallamadan sonra ellerimle bir yerlerimi örttüm.ki hiçbir işe de yaramamıştı.
-napıyorsun be hayvan. Çık dışarı diye bağırdım!
Bu halime çok gülüp kapıya bir omzunu yaslayıp beni baştan aşağı gözleriyle süzüp güldü. Oha adamdaki rahatlığa bak. Bilerek inadına yapıyordu. Hemen yatak üzerindeki örtüyü alıp kendime sardım. Sinirle ona baktım.
J -Yok öyle laf çakıp gitmek hanımefendi
-Ya sen manyak mısın? İnsan odaya girerken bir kapıyı çalar.
J= neyse bu kadar utanç sana yeter dedi yutkunarak. Ve odadan çıktı.
Yeminle ereksiyon olmuştu. Neyseki bu öküzün de utanması varmışta çadırı kurunca utancından gitti diye düşündüm. Yatağıma yatıp ışıkları kapattığım da şu odanın kilitlerini yarın istemeliyim diye aklıma not ettim. Her gözümü kapattığım da aklıma Jeremy nin daha deminki hali gelmesinden dolayı kolay kolay uyuyamadım. Yanaklarım


DönüşümDonde viven las historias. Descúbrelo ahora