16 Kar Topu

80 3 1
                                    

-Kesinlikle yokum!
V: Ah saçmalama dedi ve ellerini yalvarır şekilde önün de birleştirdi.
Neyse ki son noktayı benim adam koydu.
J=Bu sene yokuz. Hem ben daha benimkine doymamışken başkalarıyla paylaşamam.
Sonra arkadan bana sarılıp uzun bir öpücük koydu yanağıma.
J=Ve uzun bir süre de anlaşılan doyamayacağım.
Ardından mutfağa geçti. Ve sofrayı kurmaya başladı. Jeremy bana göre oldukça net konuşmuştu. Böylelikle Violette tüm umutlar tükendi ve önüne dönüp somurtmaya başladı. Ellerini de göğsün de bağlamıştı.
-Hey somurtma öyle.
Omuz silkti. Şuan tam bir çocuk gibi davranıyordu. Bu tepkisine gülümsedim. Ama tabii ki başka bir şey de söylemedim. Kahvemden bir yudum alıp dışarıda güneşin karanlık bulutların arasından doğmaya çalışmasını izledim. Alaska bana güneşi çok özlettirmişti. Ama yine de şuan önümdeki kartpostallık manzarayı seyretmek paha biçilemezdi.
Ayaklarımı sehpaya uzattım. Ve iyice yayıldım koltuğa. Bir 10 dakika boyunca bu manzarayı izledim.
J=Sofra hazır bebek. yanıma devrilip boynuma gömüldü. Sulu sulu öptü.
J=Acaba sevgilim bana bu akşam ne hediye verecek dedi sinsi sinsi gülüp.
-Hediye mi ne hediyesi?
J=Christmas tabii ki şaşkın dedi ve burnuyla koca yılbaşı ağacın dibindeki hediye Kutularını gösterdi.
-Assiktir. Nasıl yani? Onlar christmas için mi? Ben yılbaşı için sanıyordum.
J-0 ayrı. Bu ayrı.
Ay gerçekten her bir boku ayrı mi kutluyorlardı. Bu nasıl bir azim arkadaş. Bu hayatta en nefret ettiğim şey birilerine hediye almak. Ki şuan hediye almam gereken 7 kişi vardı. Ve bilin bakalım benim kaç
hediyem vardı. Doğru bildiniz 0. Koca bir sıfır. Francis’den kahvaltıdan sonra beni merkeze ışınlamasını istemeliydim.
-Bakalım bakalım ne hediye aldım sana diye geçiştirdim.
J-Sanırım hediyemi gece alacağım. Çünkü orda bir kutu eksik dedi sırıtarak.
Hay Allah'ım tövbe tövbe. Birden kulağıma doğru eğildi ve fısıldadı.
J-Sanırım hediyem anal sex olacak
Ardından kulak mememi ısırdı. Bense gözlerimle boşluğa bakıyordum. Dediği şeyi idrak etmeye çalışıyordum. Neyse ki bizi Edward bozdu.
E=Hadi aşk kuşları sofra hazır.
Hemen tabii ki bundan fırsat ayağa kalktım ve masaya ilerledim. Kendi yerime oturdum ve bir süre daha boş boş tabağıma baktım. Ben anladığınız baya baya şok.  Jeremy de benim yanıma oturdu. Yüzüne bakmıyordum ama piç piç sırıttığına adım kadar emindim. Saçlarımı onun tarafına yatırıp bir perde oluşturdum.
Bu güne özel baş koltuk Mary'nindi.
M: keşke hep christmas olsa da hep erkekler bize hizmet etse
A: Buna kesinlikle katılıyorum. Bence biz bunu kadın kadına dayanışma ile çözebiliriz.
V- Altına imzamı atarım.
Birden tüm bakışların üzerimde olduğunu hissettim. Omzuma biri dokundu. Kafamı aniden kaldırdım. Bir şey demem gerekiyordu sanırım.
F-Sanırım Meriç size katılmıyor dedi gülerek.
-Dalmışım kusura bakmayın. Neye katılmam gerekiyordu.
A: Keşke diyoruz erkekler bize hep hizmet etse. Bunu kadın kadına dayanışma ile başarabiliriz diyoruz.
-Ah kesinlikle katılıyorum. Tüm hücrelerimle.
Ardından kahvaltı tabağımı doldurmaya başladım. Ama hala akımda Jeremy’nin söyledikleri geliyordu. Birden kendimi tutamayıp Jeremy döndüm.
-Kesinlikle OLMAZ. Unut.
Tabi herkes tabağıyla ilgilenmeyi bırakıp bize baktı.
-Kusura bakmayın. Aramızda bir şeydi
Diğerleri umursamadan yemeğine döndü. Jeremy ise kulağıma eğildi ve
J=bence denemeden bilemezsin. Belki de daha çok seveceksin.
Bıçağımı boynuna doğru salladım.
-Önüne dön ve yemeğini ye.
Ellerini pes edercesine iki yandan kaldırıp yemeğine döndü. Gerçekten bu ev de kimse doymuyordu. Sınır nedir bilmiyorlardı. Erkekler kahvaltıdan sonra sofrayı toplarken biz kızlar da salonda kahve keyfi yaptık.
Erkeklerin işinin bittiğini görünce Francis’in yanına gittim.
-Francis beni merkeze bırakır mısın? Biraz acelem var da.
F=Tabi de bir iki saat sonra kar keyfi yapacaktık. Bilirsin kardan adam kar topu olayı falan.
-Evet evet ama hemen işimi 2 saate bitiririm.
F=Tamamdır hazırlan halledeyim.
Kafamı sallayıp yukarı çıktım. Odama girip  bir şeyler giyerken üstüme Jeremy geldi.
J=Neden kasabaya iniyorsun?
En sonun da pes ettim. Ve itiraf ettim. Hayır söylemezsem de akşama başka şeylerin hayalini kuruyordu.
-Hediye almayı unuttum. Aslında biz hediyeyi yılbaşında veririz. Yani şuan gidip herkese bir şeyler almam gerekiyor.
J=Nasıl yani benim hediyem akşama değil mi? Dedi ve dudaklarını büzdü.
O kadar tatlıydı ki. Dudaklarına bir öpücük koydum.
-Üzgünüm koca adam. Ama hayır değil.
Cevap vermesini beklemeden montumu üzerime geçirdim.
j-Bir saate tekrar burada olman gerekiyor yetiştiremezsin ki. Boş ver uğraşma. Hem kimse sorun etmez. Sonuçta haklısın haberin yoktu. Ya da sonra verirsin. Parmağımı dudağına koydum. Ve susturdum.
-1 saat benim için yeterince yeterli. Kar topuna da yetişeceğim.
Ardından cevap vermesini beklemeden aşağı merdivenlerden koşup beni bekleyen Francis yanına gittim.
-Hazırım. Hadi 1şınla beni patron dedim gülerek.
F-Hay hay ama patron bugün sizsiniz.
Ardından bana dokundu. Midem havaya kalktı. Muazzam bir elektrik çevremi sardı. Saç tellerim tek tek havalandı. Ve birden karanlık oldu. Kısa süre sonra ise merkezdeki eski evdeydim. Hemen şapkamı takıp soğuğa aldırmadan sokağa daldım. Her taraf o kadar güzeldi ki. Rengarenk, ışıl ışıl süslenmişti.
Ama şuan onlarla ilgilenecek zamanım yoktu. Hemen ufak ve tek olan avm’ ye daldım. Ne alacağımı bilmiyordum. Zaten genelde fikrim olmazdı. Tek tek avm de dolaşıp bir şeyler beğenir alırdım. Ama şuan hepsini dolaşacak zamanım yoktu. Ya da vardı. Neden yeteneğimi kullanmıyordum ki. Zamanı büküp tüm mağazaları gezip beğenip Ardından da hedefe yönelirdim. İşte bu
çok mantıklıydı. Gözlerimi kapattım. Ve içimdeki enerjiyi serbest bıraktım. Enerji tüm avm’yi sararken her şey yavaşladı Birden. İşte bu harikaydı. Hemen donmuş insanların arasından geçip avm’nin her katını ve mağazasını dolaşmaya başladım. Baya bir süre sürse de dışarıda çok zaman geçmemişti. Bu yeteneklerle ne kodlar yazardım asında. Harika olurdu. Of yeminle böyle bir yeteneğim var düşündüğüm şeye  bak.
Tam bir aptaldım. Fakirlik içime işlemiş Napayım. Herkesin hediyesini seçtikten sonra enerjinin tekrardan içime dolmasına izin verdim. Her şey normale dönerken hızla belirlediğim hediyeleri almak için mağazalar arasında koşturdum. En son da Jeremy’nin hediyesini almak için mağazaya girdim. Basit ama ona çok yakışacak kırmızı siyah kareli bir kazaktı. Hediye paketini alıp avm’nin çıkışına ilerledim. Telefonu çıkarıp saate  baktım.

Daha yarım saatim vardı. İşte bu başarmıştım. Eski evden çok uzaklaşmadan karlar içindeki şehrin sokaklarında biraz turladım. Vakit geçirdim. Küçük ama harika bir şehirdi. Francis mesaj atıp eski eve ilerledim. Ben içeri girdiğim de beni bekliyordu. Elimdeki paketleri havaya zafer anlamında kaldırdım
F-Vay be başardın demek ki. Helal olsun bu hayatta gördüğüm en hızlı alışveriş yapan kadınsın.
Kafasını iki yana hayranlıkla sallayıp alkış tuttu. Bu tepkisine güldüm.
-Hadi bakalım şebekliği boş ver de ışınla bizi.
F=Emredersiniz patron.
Eliyle bana dokundu. Ve yine aynı hislerle dolup taştım. Gözümü açtığım da evdeydim.
-Teşekkür ederim
F=Her zaman dedi ve göz kırptı.
Elimdeki torbaları yılbaşı ağacının kenarlarına koydum. Ardından dışarıya çıkmış ekibe katıldım. Kar topuna savaş demelerinin hakkını veriyorlardı. Hepsi psikopatça birbirlerine saldırıyordu. Hiç acımaları yoktu. Bense  olabildiğince kaçmaya çalışıyordum. Jeremy
etrafın da onlarca kar topunu havalandırıp hepsini Tarık’a yapıştırdı. Jeremy’nin kafasının üzerinde birden kocaman bir kar topu belirdi ve kafasına yapıştı. Bunu yapan da Francis'di. Her halde yeteneği işe yaramayan tek insan Adeledi. Teknolojinin olmadığı bu yerde etkisiz kalıyordu. Hayliyle en çok pataklanmış olan da o oluyordu. Çoktan da yarışı terk etmişti.
Jeremy’nin kızgın ve sinirli haline bakıp güldüm. Birden bana dönüp
J=Demek hoşunuza gitti Meriç hanim dedi
Ve sinsice gülüp onlarca kar topunu bana fırlattı. Assiktir. İnsan sevdiğine acır. Ama yok yok. Birden içimdeki enerji ben bir şey yapmadan içimden fırladı ve hızla bana gelen kar toplarına ulaştı. Böylece kar topları hava da asılı kaldı. Hemen kar topunun 
hedeflerinden çekildim. Gücüm bana dönerken tüm kar topları beni es geçti. Her halde kar topu yememiş tek kişi bendim. Taki kafamdan koca kar topunu yiyene kadar. Ama ağlama zamanı değildi. Yoksa kimse bana acımadan saldıracaktı. Bana sırıtarak bakan Francis'e tüm enerjimi gönderdim hırsla. Olduğu yerde dona kaldı. Onlarca kar topu havalanıp onu sardı. Jeremy ile birbirimize bakıp göz kırptık.

Ben tekrar enerjimi alırken tüm toplar Francise yapıştı. Çocuk ufak çapta şok geçirdi. Zavallım çok komik görünüyordu.
F=Pes ediyorum. Asla uğraşamam siz ikinizle dedi ve ortadan kayboldu. Tarik da ona katılıp eve kaçti.
J=Hmmm demek sadece ikimiz kaldık dedi
Ve yanıma gelip dudaklarıma kapandı. Bacaklarımı kaldırıp beline doladı. Bende ona hırsla karşılık verirken birden beni kara yapıştırdı. Ve kahkahayla geri çekildi.
-Pis hain. Görürsün sen şimdi.
Sinirlenmiştim. Onu bir biblo gibi dondurdum. Ve yanına gidip pantolonunu çözdüm. Ve aşağı indirdim. Üzerindeki montu ve kazağıda kenara fırlattım. Diğerleri içeriden bizi izleyip gülüyorlardı. Ve telefonları ile kayda alıyorlardı. eh bunu hak ettiniz Jeremy bey. İki kar topu yapıp birini boxerının önüne birini arkasına bıraktım.

Içerdekiler ooooo diye bağırıp kahkaha attılar. Enerjimi tekrar kendime çektiğim de Jeremy asiktir diye bağırdı. Bir elini önüne bir elini de arkasına sokup kar toplarını çıkardı.
-Pes mi yoksa devam mi dedim gülerek onun çevresinde dönüp.
J=Pes pes dedi iki elini kaldırıp.
Bu sırada bacaklarından pantolonu geri çıktı. Kazağı boynundan geri girdi. Elimdeki montu ona uzattım.
-Akıllı sevgilim benim dedim ve dudaklarına bir öpücük kondurdum.
Ardından zaferle evin içine girerken herkes beni alkışlıyordu.
T: Sonun da ilk kez şu oyunu Jeremy kaybetti. Tebrik ederim.
A: Yeni kar topu kraliçemiz.
V: Go Girl!
Güldüm tepkilerine. Bana uzatılan sıcak çikolatayı hemen elime sarp şöminenin karşısına geçtim. Benim adam da benim arkama geçip beni kucağına yasladı. İki ayağını yanlarımdan uzattı. Birlikte şöminenin 1siticı etkisi ve sıcak çikolata keyfi ile bir süre durduk. Bu sırada tabi erkekler Jeremy ile uğraşıp nasıl kaybettiğini ve çektikleri videoyu gösteriyorlardı.
F: Bir de benim açımdan izle bro dedi gülerek
Ve telefonunu uzattı.
J: Hepsi sizin yüzünüzden hanımefendi dedi
Kaşlarını çatıp yalandan kızarak. Ve başıma bir öpücük koydu.
-Sevgiline acımayan sendin. Hak ettin pataklanmayı dedim omuz silkerek.
J=Hmmm aslında beni pataklamanız hoşuma gitti. Ve beni oldukça hareketlendirdi dedi kulağıma fisılyarak. Kafamı ona çevirdim ve dudağına bir öpücük koydum.
-Sapık adam.
Sonra tekrar şömineye döndüm. Edward içeriden Jeremy seslendi.
E: hadi sofrayı kurmaya başla. Yemek hazır olmak üzere.
Jeremy oflayarak mutfağa geçti. Onu izledim bir süre. Tabakları havaya uçurup saniyeler içinde sofrayı kurmasını. Ama aklımdan da bir türlü dün geceki konuşmalarını atamıyordum. Her sakinlikte aklıma doluyorlardı. Belki de Jeremy ile daha açık konuşmam lazımdı. Ama emin de
Olamıyordum. Herkes yemeğe geçtiğin de ortada koca bir pilav dolu hindi duruyordu. Francis herkese ustalıkla hindiyi servis etti. Şaraplarımız eşliğinde yemeğimizi yerken yine konu kar topu savaşı ve Jeremy ile dalga geçmek olmuştu.
J=memnun musun beni maskara ettin.
Omuz silktim.
-Hem de hiç olmadığım kadar dedim ve dudağına bir öpücük koydum. Ama o geri çekilmeme izin vermedi. Ve dudaklarıma daha uzun süre bastırdı. Geri çekildiğimizde
j=Artık bence odamıza geçme zamanı geldi dedi nefes nefese.
Özlemiştim. Hafifçe kafamı salladım. Gözlerimi derin maviliklerinden ayırmadan. Odamıza çekildiğimizde dudaklarımız hızla birbirine kitlenmişti. Özlemiştim. Oysa çok zaman da olmamıştı. Ama adeta bir uyuşturucu gibi bağımlılık yapmıştı bende. Kısa sürede elbiselerimiz yerdeki yerini alırken ikimiz de yatağa yatmıştık.
dudaklarımız birbirinden ayrılmıyordu. Boynuma gömülüp beni altına sabitledi. Ve içime yüklendi. İçimi doldururken inledim. Ellerimle omuzunu sardım ve tırnaklarımı omuzlarına geçirdim. Sanki aylardır sevişmemiş gibiydik. Hırsla birbirimize kitlenmiştik. Sanki zamanımız yok gibi hareket ediyorduk. İçimde gidip gelirken bende kalçamı kaldırıp indirip ona eşlik ediyordum.
Terlerimiz birbirine karışırken bir süre daha bu ritmi bozmadık. Ardından ritim hızlandı ve içimi kendi sıvısıyla doldururken ikimiz de rahatlayarak yatağa serildik. Ona doğru yanaştım ve kendimi ona sardım. Bir süre nefesimizin dinmesini bekledim. Ardından içimde tuttuğum şeyi söyleyiverdim.
-Geçen akşam Edward ve Marry ile konuştuklarınızın bir kısmına istemeden kulak misafiri oldum.
Birden ellerimin altındaki bedenini dediğim sözlere tepki olarak gerildi. Kafasını bana eğdi. Bende gözlerimi gözlerine kitledim. Bir süre hiçbir şey demedi. Düşündü. Ne demesi gerektiğini kafasında belli ki tartıyordu. Ben de sabırla konuşmasını bekledim.




DönüşümWhere stories live. Discover now