9. "Gerçek Yaşam Mücadelesi"

61 12 6
                                    

9. Bölüm

"Gerçek Yaşam Mücadelesi.."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

..

NİSAN 2017- Hastane..

Aldığım ağır darbeden daha ağırını almıştım. Üşüyordum ve hafiften titriyordum sanırım. Bu bedensel bir üşüme değildi, şoktan üşüyordum. Korkudan titriyordum. Hayatım boyunca belki de hiç bu kadar korkmamıştım. Kendimi oldukça ölü ve bir o kadar diri hissediyordum. Her şeyin tam ortasındaydım, yaşam mücadelesi verir gibi bir ipin üzerindeki cambaz gibiydim. İyi miydim, kötü müydüm, hiç bilmiyordum. Bunun bir önemi de yoktu zaten. Onun iyi olmadığını duymanın ağırlığı omuzlarımdayken benim iyiliğimin, kötülüğümün ne önemi vardı?

Hele ki sevdiğim içeride gerçek yaşam mücadelesini verirken..

Duyduğum ve gördüğüm yıkımın üzerinden ne kadar zaman geçmişti bilmiyordum. Yanımıza gelip durumumu soran ve beni odama götürmekte ısrar eden hemşireden anladığım kadarıyla saatler geçmişti. Belki de çok. Oysa hissetmiyordum. Bilmiyordum. Duymuyordum. Her şeyden ötesi ilerleyen zaman benim için ilerlemiyordu. Nefes alamıyordum. Sanki kalbim eksik gibiydi, bedenimde alışılmaz bir ağrı ve acı vardı ama ne çözülecek gibiydi, ne de ört bas edilecek gibi..

Farkediyordum aslında, baş veren yıkım ne o kazaydı, ne de duyduklarım ve gördüklerim. En büyük yıkım benim içimdeydi şuan. Gözlerimi her yoğun bakımının penceresine çevirişim ve içerideki sessiz uyku düzeniydi içimdeki yıkımı büyüten. Tüm şehrim yıkılıyordu, hissettiğim tek şey buydu. Binalar tek tek yıkılıyor, sokaklar yavaş yavaş ıssızlaşıyordu. Ve ben o enkaza dönmüş sokakların birinde kaybolmaya başlıyordum..

Bakışlarım öylece boşlukta, hareketsiz ve nefes almaksızın bir hastane sandalyesinde oturuyorken sessiz adımlarla yanıma yaklaştı Furkan. Elini yavaşça omzuma koyarken, "Göksu, kaç saattir buradasın. Hadi odana götüreyim seni, yeter bu kadar," diye mırıldandı bitkin ve ikna edici bir sesle. Milim bile kıpırdamazken ağır ağır başımı salladım onaylamazca. Gitmeyeceğimi anlayan Furkan yenilgiyle nefesini üfledi ve yanıma oturdu sessizce.

Gözlerim hala boşluğu izliyorken, "Neden?" diye boğuk ve kısık bir sesle sordum acı içinde. Ayakta, yoğun bakımın yanındaki duvara sırtını yaslamış olan Alper'in bakışları bana dönerken tekrardan, "Neden biz?" diye sordum ağlamaklı ve çaresizce. Sesim o kadar kısık ve hırıltılı çıkıyordu ki bir an olan tüm sesimi kaybedeceğimi düşündüm. Bunca saattir aldığım hava ingalyasyonu anca bu kadar yetmişti bana sanırım.

Görüş açım tekrar bulanıklaşıp silinirken gözlerimin dolduğunu anlamıştım fakat aldırmadım yine. "Nasıl oldu bu? Neden bizim başımıza geldi? Neden.." diye fısıldadım sonradan sesim duyulmaz bir hale gelirken. Gözlerimden yaşlar tek tek dökülürken ruhsuzca gözlerimi kırptım. Kimseden ses çıkmadı. Ne sorularım cevap buldu, ne de ben soramadım tekrardan..

Çıkmaz SokakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin