Bölüm 10: Yalnızlığın Başlangıcı | Kısım 2

1.7K 69 31
                                    


Güven'in ne kadar önemli bir duygu olduğunu anlayan Elis için kafa karışıklığı devam ediyor. Tam güvendim derken, ihanete uğruyor; tam kaçacağım derken, bir başkası yardımına koşuyor. Karar vermek zor.

Geçmişten çok özel bir karakteri burada ağırlayacağız, gerçekler bir nebze açıklığa kavuşacak. Keyifli okumalar...


Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm 10: Yalnızlığın Başlangıcı | Kısım 2

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm 10: Yalnızlığın Başlangıcı | Kısım 2


Canım yanıyordu, onu kaybetmiştim. ''Barkan!''
Barkan yoktu, sesimi duymuyordu. Zaten...
Çığlığım yarıda kesildi.
Solumda hissettiğim sıcaklığın hemen ardından aydınlanan bedenim yok oldu.
Tren bana çarptı.

***

Sıçrayarak gözlerimi açtıktan hemen sonra dudaklarımdan fışkırmaya hazır çığlıklarım büyük bir el tarafından süratle engellendi. Dudaklarım üzerindeki baskı, gözyaşlarım ile ıslanmaya başladı. Nerede olduğumu birkaç saniye çözemedim, kalbimin üzerindeki ağırlığı taşıyamadım. Kalbim, feryat figan ağlıyordu. Kemiklerim cızırdıyordu.

Damarlarımdaki kan duvarlarıma baskı yaptı, kulaklarım çınladı, nefeslerim bir an olsun sakinleşmedi. Gözlerim önünde beliren Barkan'ın yüzü ile kaşlarım çatıldı. Dudaklarımdaki baskı yok olurken gözyaşlarım bir bir silindi.

Yüzüme uzanmış ele ters ters bakıp gözlerimi kırpıştırdım.
Trendeydim, Barkan karşımdaydı, yolculuğumuz devam ediyordu. Kâbus görmüştüm.

Öksürdüm ve terden alnıma yapışmış saçlarımı geriye doğru taradım. Barkan ellerimi tutup beni durdurdu ve saçlarımı kendi taradı. Akmaya devam eden gözyaşlarımı silip mırıldandı. ''Sakin ol, rüya gördün.''
Üzerimdeki ellerin yumuşak dokunuşları ile sakinleştim. Rüyaydı... Basit bir rüyaydı. Kalbimdeki ağırlığı yok etmeye çalışıp derin derin nefesler aldım. Kendimi gelmem dakikalarımı aldı.

Barkan ellerini üzerimden çekip arkasına yaslandı ve bir bacağını diğer bacağının üzerine attı. Sert oturuşunu takiben elleri ile saçlarını karıştırdı.
''Seni uyandırmaya çalıştım ama...'' dedi. Yolcuların üzerinde gezinen bakışlarım ona çarptı.
''Ne gördün?''
Omuzlarımı silktim, gözlerimi düşürdüm. ''Ö-önemli değildi.''
''Bence önemli...'' Nefesimi tuttum. Yutkunamadım. ''H-Her z-zamanki kâbuslarım işte. O geceden beri durmuyorlar...''
Yalan değildi, ailemi kaybettiğim geceden beri kâbuslar görüp duruyordum ama bu defaki farklıydı. Bu defaki çok farklıydı. Bunca zamandır ailemi defalarca kaybettiğim ve her defasında ölümlerini tekrar tekrar izlediğim rüyalarımın başrolü bu defa başka birisiydi. Yine birini kaybetmiş ama bu ailem değildi, Barkan'dı. Bu defa ki katil ise ne olduğunu hala öğrenemediğim yonga değil, güvendi.

Orada, rüyamda... Barkan'a güvenmediğim için onu kaybetmiştim. Orada, onun beni kurtarmayacağını düşünmüştüm ama sonunda, ikimizde ölmüştük.

Üzerimdeki huzursuzluk hala devam ederken Barkan ısrar etti. ''Bence ikimizde gerçeği biliyoruz,'' dedi. Utana sıkıla bakışlarımı yüzüne çıkardım. Sakalları çok fazla uzamıştı. ''Annenin ya da babanın adını sayıklamadın bu defa.''
Geçirdiğimiz birkaç gecede her defasında beni izlediğini anlamış oldum. Daha çok utandım. ''Başka birinin adını sayıklıyordun.''
Kısılmış gözleri ve ifadesiz suratı beni iyice köşeye sıkıştırırken aslında gördüğüm şeyi tahmin ettiğini ancak benim dudaklarımdan duymak istediğini anladım. Aynı şey, gardaki elime tutuşturulan kâğıt içinde geçerliydi. Ne olduğunu bildiği halde ona söylemem için ısrar ediyordu. Ama ona istediği şeyi vermek istemiyordum.

''Evet, biraz daha farklı bir rüyaydı ama ayrıntıları hatırlamıyorum.''
''Ayrıntıları sormadım.''
Benim aksime hızlı cevap veriyordu, ondan geri kaldığım bir başka nokta buydu. ''Geri kalan kısımları da anlatmak istemiyorum.''
''İsteyip istemediğini sormadım.''
''Evet, ama bu anlatmayacağım gerçeğini değiştirmiyor.''
''Değiştirmek için başka yöntemler deneyebilirim.''

Kaşlarım çatıldı, hissettiğim utanç yerini öfkeye bıraktı. ''Sadece bir rüya, neden bu kadar ısrar ediyorsun?''
''Adımı sayıklayıp durdun Elis,'' Pekâlâ, yanılmamıştım. Zaten neler olduğunu biliyordu ama benimle inatlaşmak istiyordu. Kaybeden tarafın ben olacağını zaten ikimizde biliyorduk. İnadından nefret ettim, gücün kendisinde olduğunu bana hatırlatmak istiyor olmalıydı.
Takıldığım diğer nokta ise adımı mırıldanırken 's'leri bastırarak söylemesiydi. Dudaklarından tıslar gibi bir ses çıkıyordu ve nedensizce, adımı ondan duyduğumda midemde bir hareketlenme hissediyordum. Adımı çok fazla kullanmıyordu.
''...Bu yüzden bana ne gördüğünü açıkla.''
''İstemiyorum.''
''Açıkla dedim.''
''Neden zorluyorsun? Anlatmayacağım.''
''Zorlarım, açıkla dedim. Tekrar sormayacağım.''
''Sormazsan sevinirim.''
Barkan aniden yerinden kalkıp elini koltuğuma yasladı ve korkunç bir çeviklikle üzerime doğru eğilip yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Biranda o kadar yakınıma girmişti ki, korkuyla sırtımı koltuğa yapıştırdım ancak o aradaki ufacık mesafeyi de kapatıp daha da yaklaştı. Sıcak nefesi dudaklarıma çarptığı anda göz kapakları hafifçe indi ve dudaklarıma baktı. Kirpikleri elmacık kemiklerine usulca örtündü. Dudaklarımı seyre dalarken bile isteye sıcak bir nefesi daha yüzüme üfledi.

Bu...
Bu...
Tepki veremedim, nefes dahi alamadım. Elimi kaldırıp onu itmek aklıma bile gelmedi ve utançtan tamamen kızarmama neden olacak kadar uzun bir süre dudaklarıma baktı. Ne yapacağını bilmediğimden korkuyla bekledim. Aklımda onca senaryo dolandı. Beni öpecek miydi? Dudaklarını dudaklarıma örtecek miydi? Bunu kaldıramazdım. Bunu kaldıramayacağımı biliyordum. Bunu istemediğim gibi ondan korkuyordum. Onun bir katil olduğu gerçeğini unutamıyordum ve... O, yaşından da ötürü bu konularda çokça tecrübeli olabilirdi ama ben kız arkadaşlarımla bile göz teması kuramayan biri olaraktan bu tarz yakınlaşmalara alışık değildim.

GÖREV: Agron'un Çırağı | I-IIWhere stories live. Discover now