Dedim. Dedi.

243 40 38
                                    


Terasa gitti. Peşinden ben de terasa gittim.

"Çok gerginsin." dedim.

"Nereden çıkardın?" dedi.

"Baş parmağını parmaklarının arkasına gizlemişsin. Bu bir gerginlik belirtisidir. Şu an bu ortamda fark edilmeden kalmak istediğini gösterir." Dedim

Yüzünü buruşturdu. "Biraz gazım var." Dedi.

"Eğer kalbin kırıksa anlatabilirsin. Kalp kırılmasından ölmek mümkünmüş." Dedim.

"Hayır gazım var." Dedi.

"Eğer şuradaki şeyleri sen yazdıysan, harflerinin küçüklüğüne bakılırsa insanlarla konuşmaya daha az açık olduğunu söyleyebilirim." Dedim.

"Galiba zihinsel gücünü artırmak istiyosun. Kadınlarla konuşmak erkeklerin zihinsel gücünü artırabiliyormuş." Dedi.

Gülümsedim, "Hayır aslında konuşmayı 2 dakika daha uzatmak istiyorum. Aşık olmak ortalama 4 dakika sürüyormuş." Dedim. Etkilendi.

Ebeveynlerin çocuklarıyla konuşma şekli çocuğun iç sesi haline gelirmiş. Şu an iç sesinin ebeveynlerinin sesi olduğuna emindim. Çocuk gibi sırıtmaya başladı.

"Büyük imzaları olan insanlar genellikle büyük benlik saygısına sahiptir. Ve görüyorum ki siz silahsızsınız." Dedi.

"Af buyur?!" dedim.

"Beyinlerimiz savaşsın isterdim ama silahsızsınız bayım." Dedi. "Franz Kafka" diye ekledi.

Halbuki bu sözün Franz Kafka'yla alakası bile yoktu. Hangi kitabında geçiyor böyle bi' cümle diye sormak istedim. Sormadım. Franz Kafka'nın fotoğrafının yanına "Az kaşardan tost, çok kaşardan dost olmaz." Yazsam ve internete atsam bi' çoğu gibi inanırdı.

"Savaşta herhangi bi' üstünlük olmasın diye yanıma almadım." Dedim. "Max Brod" diye ekledim.

"Çok sevmiyorum Kafka'yı, hatta nefret ediyorum." Dedi.

"Güvensiz insanlar zar zor tanıdıkları insanlardan nefret etmeye eğilimlidir." Dedim.

"İçerdekilerin çoğu senin uyuz birisi olduğunu düşünüyor." Dedi.

"Kim onlar?"

"Boş ver, söylemem ayıp olur."

"Tabi ki söylemezsin, çünkü neler söylendiğini veya neden herkesin bu konuda fikir birliği oluşturduğunu düşünmeye başlayacağım. Kendimi ve söylediklerimi tekrar tekrar gözden geçireceğim. Halbuki senden başka hiç kimsenin böyle bir şey söylemediği bilemeyeceğim. Ve sen, süper manipülatörüm beni paranoyak yapacaksın. İşin tatlı kısmı ben paranoyak hissedince bana yardım etmeyi teklif edeceksin. Ve beni tuzağına düşüreceksin. Ben bunları yemem" Dedim.

"Paranoyak oldun bile" dedi.

"Aslında tepki vermeyerek ve milletin önünde seni görmezden gelerek senin imajını incitebilirim. Bi' narsistle baş etmenin yöntemi böyledir." Dedim.

"Bu biraz sert oldu. Hem 7 olumlu yorum, 1 olumsuz yorumu etkisiz hale getirirmiş. Hadi bana 7 olumlu yorum yap" Dedi.

"Türk müzik tarihinin en iyi dönemi 60'lar." Dedim.

"90'lar POP'u unutma." Dedi.

"Dinlediğimiz müzik türü, dünya algımızı etkiler." Dedim.

"Bu söze parmağımı basarım." Dedi.

"Parmak demişken, başparmağının boyu burunun boyuyla aynıymış." Dedim.

Hemen başparmağını burnuna götürdü ve... Karıştırmaya başladı.

Yüzümü ekşittiğimi fark edince "Kusura bakma burnumda et var da kaşıntı yapıyor." Dedi. Peşinden başparmağıyla burnunu ölçünce "Vay gerçekten aynı." Dedi. Şaşırdım. Hemen ben de başparmağımı burnuma götürdüm ve karıştırdım. Emilia Clarke gibi kaşlarını devirdiğini anladığım anda "Ne yani bi' tek senin mi burnun kaşınıyor?" Dedim. Başparmağımla burnumu ölçtüğümde de bi' kez daha şaşırdım. Ölçüler benim de aynıydı.

"Ne yani? Kendi üstünde denemeden mi paylaştın bu bilgiyi benimle?" dedi.

"Ben kendi üstümde genelde bi' şey denemem." Dedim.

"OOOO 4 dakika dolmuş? Aşık oldun mu?" diye sordum.

"Hayır." Dedi. "Peki sen?" diye sordu.

Sağ kulağına eğilip "Taş – Kağıt – Makas oynayalım mı?" dedim.

"Normalde kabul etmeyecektim ama sağ kulağıma söyledin. İnsanlara genelde sağ kulağından soru sorarsan senin için bir şeyler yapmaya daha istekli oluyormuş." Dedi.

"Hadi ya, ben sağdan başlamak sünnettir diye öyle yapmıştım." Dedim.

"Yalnız olmaktan hoşlanan insanlara Quirkyalone denir. Bunu biliyor musun?" dedi.

"Hayır." Dedim.

Makas yaptım, Taş yaptı ve kazandı.

"Eğer oynamadan hemen önce rakibine bir soru sorarsan, rakibinin makas yapma oranı % 80'dir." Dedi ve sinsice gülümsedi. Sessiz kaldım. Oynamaya devam ettik.

Makas yaptı, taş yaptım.

Makas yaptım, kağıt yaptı.

Kağıt yaptım, taş yaptı....

Üst üste hep kazandım. "Bunu nasıl yapıyorsun?" dedi.

"Eğer son el kazandıysan; taş ile kazandıysan, sonraki el makas oyna. Makas ile kazandıysan, sonraki el kağıt oyna. Kağıt ile kazandıysan, sonraki el taş oyna. Eğer son el kaybettiysen; taş ile kaybettiysen, sonraki el kağıt oyna. Bu döngü içinde yenemeyeceğin kimse yoktur." Dedim.

"Aslında zekisin ve senden hoşlandım. Ama artık buradan gidiyorum." Dedi.

"Ne oldu ya, nereye?" dedim.

"Osurdum." Dedi.

"İğrençsin." Dedim.

"Gazım olduğunu söylemiştim. Hem aşık olmak 4 dakika sürüyormuş dediğinden beri osuruyorum. Sayende benim de osurmam en uzun 2 dakika sürüyormuş onu öğrendim." Dedi.

"Ya şu güzelliğe bak, böyle bi DNA dizilimi yok dünyada. Ayın 14'ü gibi parlıyor kız. Demiştim içimden, karşılaştığımız tabloya bak. Sanki mahallede tekerleği yanmış Tofaş lastiği yemişsin. Bu nasıl koku ya?!" dedim.

Sesimin inceldiğini fark ettim.

"Ne oldu ya sesime böyle?" dedim.

"Tipik bir osuruğun %59'u nitrojen, %21'i hidrojen, %9'u karbondioksit, %7'si metan ve yalnızca %4'ü oksijendir. Benimkinin %100'ü helyum, osuruğu soluduysan ondan kısılmış olabilir. Eskiden Beyaz Show'un ekibindeydim, Ne günlerdi be" dedi.

"Tipik osuruk mu?" dedim.

"Tipik" dedi.

"Tipik osuruk dediğimiz, "zart güldürür fıs öldürür." Çerçevesindeki osuruklar değil mi? Dedim.

"Ya bu olayda bilim insanları ve uzmanlar ikiye ayrılmış durumda." Dedi.

"Zaten bilim insanları ve uzmanlar ikiye ayrılmış iki grup değil mi?" dedim.

"Yazmaya devam ettikçe, saçmalamanın boyutu büyüyor. Ben gideyim, sen hikayeyi bitir." Dedi.

"O zaman hikaye bitti." Dedim.

Monteyn kısık sesle sundu. 

np- Nihil Piraye - Evde Kimse Yok

Anna Karantina.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin