Güzelliği ve nezaketiyle çevresinde hayranlık uyandıran Anna Karantina'nın mutsuz ve monoton bir evliliği vardır. Üst düzey bir devlet memuru olan Grip Veba ile evliliğinde tek tesellisi oğludur. Ağabeyi ile yengesinin aralarını düzeltmek için gitti...
Yıllar yılanlar önce Çin'de efsanevi bir Kung Fu hocası yaşıyormuş. Bu hocadan eğitim almak için H&M'deki Balmain izdihamı gibi izdihamlar oluyormuş. Hoca dışarı çıkıp "Beni oraya getirmeyin ağzınızı yüzünüzü kırarım." diyormuş. Aralarından bi' çocuk yıllarca Kung Fu hocasının kapısında beklemiş. Artık bütün esnafla kaynaştığı için oranın yerlisi gibi olmuş.
Yine böyle bi' gün kapıda beklerken, hoca kapıya çıkmış. "Al şu parayı bana 150 gram zeytin al ama plastik tadı olmasın. BİM'in zeytinleri güzel oluyor. Yarım ekmek bi' de yarasa çorbası." demiş. Çocuk; "Hocam ben kapıcı değilim." demiş.
"Ne istiyorsun o zaman?" diye sormuş Kung Fu hocası. Senden ne isteyebilirim aqq? Sanki kebap ustasısın. Fazla dövüşmekten sinapslar çökmüş zaar.. diye düşünmüş çocuk.
"12 yıldır Kung Fu yapıyorum. Hanımların dikkatine artık 5 dakikada yapıyorum ayaklarına getiriyorum. Ama artık bu beni kesmiyor, senin öğrencin olmak ve seninle kung fu yapmak istiyorum." demiş.
Üstat onu oturması için eve davet etmiş.
"Ne kadar Kung Fu biliyorsun?" diye sormuş.
Çocuk, hayatını adadığı tüm hareketlerin ve formların kapsamlı bir tanımını vermiş.
"Hocam Kung Fu benim için adam dövme sanatına dönüştü. Pazarda pırasayla adam dövmüşlüğüm var. Sonracığıma Terminator'ü izledikten sonra mutfak robotlarını tokatlamışlığım da var. İntihar eden bi' arkadaşım vardı, Kung Fu sayesinde onu kurtarmışlığım bile var."
"Kurtardıktan sonra naptın? Getirseydin buraya eğitirdik."
"Yok hocam sinirimden döve döve öldürdüm. Niye ziyan olacak diye düşündüm, bari benim deneğim olarak ölsün."
Üstat dikkatle dinlemiş, başını sallamış.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Tamam, sana Kung Fu'yu öğreteceğim. Ama önce bir testten geçmelisin."
Çocuk yıllardır bu anı beklediği için gerilmiş. Kafasından üstadın ona leopar- kung fu stilini göstereceğini sanmış. Ama umduğu gibi olmamış.
Üstad çocuğa bir fincan çay doldurmuş. Hatta fincana dudak payı bırakmadan silme doldurmuş.
"Al bakalım çaydanlığı, şimdi bu fincana taşırmadan çay koymaya devam et." demiş.
Çocuk, fincana bi' damla bile koysa taşacağını bildiği için hapşırık kaçtıktan sonra yaşanan hayal kırıklığı gibi hayal kırıklığına uğramış. "Hocam nasıl yapalım, ben bunu yapamam." demiş.
Üstad durur mu yapıştırmış cevabı: "İşte sen de bu fincan gibisin. Çok dolusun, kafandakileri boşaltmadan sana yeni bi' şey koyamam." demiş.
Çocuk; "7 dil bilen arkadaşımı laftan anlamıyor diye döven adamım ben hocam ne biçim konuşuyosun koyma falan. Kime koyuyorsun sen??!!!." diyerek Kung Fu hocasını bir anne gibi sözcükleri heceleyerek dövmüş.
Sonra bakmış Kung Fu işleri kendisine göre değil kendisini sıcak yoga eğitimlerine vermiş.
Yine de arada "Hemen gözlerini kapat ve sadece hayal et. Bu kadar kolay... Gözlerin kapalı...Sesimi takip et... Yemyeşil bir patikadan geçiyorsun." diyenleri ıslak odunla dövmeye devam ediyormuş.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
