yedi

7.5K 516 219
                                    

Yurt odasında tek başına olmasının verdiği rahatlıkla, odanın içinde yarı çıplak bir şekilde dolaşıyordu Kaan. Barış'la olan buluşmasına hazırlanmak için kıyafet seçmekle meşguldü. 

Önündeki ağaç rengi gardırobun kapısını açıp, elini askılığa dizilmiş kıyafetler arasına daldırdı. Askılığa dizilmiş kıyafetleri bir bir eliyle ayırırken, elini siyah pantolonun ve kapüşonlu gri kazağın oldu askılarda durdurdu. "Bu ikisi olur sanırım," diye geçirdi içinden. Hem sade, hem de şık olacaktı bu kıyafetleriyle.

Önce siyah pantolonu çıkardı askılıktan. Dar olan siyah renkteki pantolonu üstüne geçirip, pantolonun düğmesini kapatıp, fermuarını çekti. Daha sonra da kapüşonlu gri kazağını geçirdi üzerine. Gardırobun kapağını sağ eliyle kapattıktan sonra, gardırobun kapağındaki aynadan kendisine baktı. Ellerini saçlarından geçirip, saçlarına hafif bir dağınıklık verdi. Giydiği kazağın omuz ve göğüs bölgesini düzelttikten sonra aynada kendisine son bir bakış attı. "Artık hazırım," diye geçirdi içinden. Bir yandan da içini dolduran heyecan hissine hakim olamıyordu. Yeni geldiği şehirde ilk defa gezmeye çıkacaktı ve bunu yalnız yapmayacak oluşu da ona fazladan bir mutluluk veriyordu.

*

Sırtına geçirdiği siyah kot ceketi ile birlikte yurdun önüne çıktığında, otobüs durağındaki bankta oturup onu bekleyen, bir yandan da telefonuyla oynayan Barış'ı gördü.

Ayaklarına giydiği beyaz ve lacivert tonlarının ağırlıkta olduğu spor ayakkabısı, altındaki boru paça kesimli koyu renk kot pantolonla güzel bir uyum yakalamıştı. Üstüne giydiği Kaptan Amerika baskılı, kapüşonlu beyaz kazak ise altındaki kot pantolonla kontrast oluşturuyordu. "Gerçekten de şık olmuş," diye geçirdi içinden Kaan. Barış'ı her gördüğünde bunu kendi kendine söylemeden edemiyordu zaten.

Kot ceketinin kollarını düzelttikten sonra yolun karşısındaki otobüs durağına doğru ilerlemeye başladı. Durağa vardıktan sonra bankta oturan Barış'ın sol yanına oturdu. "Üşümeyecek misin böyle?" dedi Barış'a bakıp, gülümserken.

Barış aniden duyduğu sesle irkildi. "Ebeni sikeyim!" dedi yerinde sıçrayarak. Yanında oturan Kaan'ın kendisine gülerek baktığını görünce sinirlenip, omzuna hafif bir yumruk attı. "Ne öyle tecavüzcü gibi sessiz sessiz yaklaşıyorsun? Ödüm bokuma karıştı senin yüzünden."

"Ne yapayım, çok dalmıştın telefonuna. Nasıl sesleneceğimi şaşırdım."

Barış gözlerini devirdi. "Gelme bir daha öyle. Üstüne Hazal'ı salarım yoksa, yeminle yolar seni."

"Tamam. Bir daha tecavüzcü gibi gelmem," dedi Kaan gülümseyerek.

Kısa bir süre öyle kaldılar. Ne birbirlerine bakıyorlardı, ne de bir şey söylüyorlardı. Tek yaptıkları yol ve otobüs saatlerinin olduğu ekran arasında gözleriyle mekik dokumaktı. Ortamdaki gerginliğin yükseldiği fark eden Kaan, "Ee? Ne yapacağız şimdi?" diyerek ortamdaki gerginliği bozmayı denedi.

Başarmıştı da. Yüzüne yeniden yayılan gülümseme ile Barış ona döndü. "Hmm. Bir bakalım," derken baş parmağı ve işaret parmağı çenesini kaşıyıp, bakışlarını yukarı çevirdi. Kafasındaki düşünceleri toparlayınca bakışları yeniden Kaan'ı buldu. "Şimdi seni bir güzel besleyeceğiz. Kadıköy'de mükemmel bir falafel dükkanı biliyorum. Oraya gideceğiz. Süreyya Operası da oraya yakın zaten. Yemek yedikten sonra da operaya geçeceğiz. Oradan çıkışta istersen sahile gidip birer bira içebiliriz. Ne dersin?"

Kaan "Hay hay," diyerek onu onayladı. "Bugün patron sensin Barış. Sen ne dersen o olacak."

Barış'ın yüzüne sinsi bir gülümseme yayıldı, ağzından da "hihihi" diye bir gülüş çıktıktan sonra avuç içlerini birbirine sürtmeye başladı. Yüzündeki sinsi gülümseme ile Kaan'a döndü. "Acaba bugün sana nasıl kötülükler yapsam? Mesela hangi organını çalsam bilemedim şimdi."

sarmaşık | bxbحيث تعيش القصص. اكتشف الآن