on bir

5.7K 442 75
                                    

İş için gereken son deneme gününden dönmüştü. Yurt odasında, odanın köşesindeki yatağına uzanmış; ellerini ensesinde birleştirip müzik dinleyerek anın tadını çıkarıyordu Kaan. Arkasındaki camdan yüzüne vuran ay ışığı ve kulağını dolduran müzik, içini huzurla kaplıyordu. Bunlara ek olarak, işe kabul edilmiş olmanın getirdiği bir rahatlama da vardı üzerinde. Bundan sonra her hafta sonu bara gidecek, kendi harçlığını çıkaracaktı. Zaten devletten ve bir vakıftan burs da alıyordu, bardan aldığı maaş da eklenince burada rahatça geçinebilirdi.

Gözlerini kapatmış, kulaklarını dolduran müziğin keyfine varırken dürtülmesiyle bütün dikkati dağılmıştı. Kafasını soluna çevirip, sol kolunu dürten esmer delikanlıya baktı. Ümit'ti. "Duymuyordun. O yüzden dokundum."

Kulaklığının üstündeki tuşa basıp, müziğini durdurduktan sonra Ümit'e döndü. "Efendim?" Ümit, kendi yatağının ucuna oturup, bakışlarını yere çevirince Kaan endişelenmeye başlamıştı. Ümit'i ilk defa yüzüne mutsuz bir ifade yayılmışken görüyordu. "Bir şey mi oldu Ümit?"

Ümit, ucuna oturduğu yatakta öne eğilip, kollarını dizlerine koydu. Bakışlarını Kaan'a çevirdi. "Geçen gün Berna'yla beraber bara gelmiştik ya. Ben de tuvalete gitmiştim hani bir ara." Kaan, sorgulayan bakışlarının arasında kafasını sallayarak onayladı onu. "Evet?"

"Ben tuvaletteyken tam olarak ne oldu?" dedi kıvırcık saçlı delikanlı, endişeli bir ses tonuyla. Berna'yı kaybetme ihtimali bile onu yeterince üzüyordu. Onu gerçekten seviyordu. Onu kaybetmenin getirdiği korku da yansımıştı sesine.

Yatakta oturur pozisyona geçtikten sonra bakışlarını yere dikip, olanları hızlıca gözünün önünden geçirdi."Ben tezgahta içki hazırlıyordum. Sonra arkamdan konuşma sesleri geldi. Bir adamın Berna'yı rahatsız ettiğini gördüm. Sonrası bildiğin gibi zaten," dedi Kaan, yatakta oturur pozisyona geçtikten sonra.

Ümit Kaan'ın dediklerini kelimesi kelimesine dinledikten sonra Kaan'la kendi yatakları arasında konumlanmış olan ağaç rengi komodine uzandı. Komodinin üzerinden telefonunu alıp, telefonuyla uğraşmaya başladı. Kısa bir uğraştan sonra telefonunda istediği şeyi açmış, tam karşısında uzanan Kaan'a gösteriyordu telefonu. "Bu görüntü hakkında bir şey biliyor musun?"

Kaan önce telefonun ekranındaki görüntüye baktı. Berna, Kaan'ın barda kavga ettiği adamla birlikteydi. Sol elinde içki dolu bardak vardı. Sağ eli ise deri ceketli aynı adamın beline sarılmıştı. Burunları birbirine değiyordu. Yüzleri arasında birkaç santimlik mesafe vardı.

Sonra bakışlarını Ümit'e çevirdi. Bir umut, iyi bir şey duymayı bekliyordu Kaan'dan sanki. Yüz ifadesi onu tamamıyla ele veriyor, en ufak bir umut kırıntısına bile muhtaç olduğunu gösteriyordu. Çünkü Berna'yı seviyordu, ona çok alışmıştı. Onsuz hayatına nasıl devam ederdi bilmiyordu.

Ümit'i öyle umutsuz ve üzgün görünce yutkunmasına engel olamadı genç delikanlı. Bakışlarını Ümit'e çevirdikten sonra bir nefes çekti ciğerlerine. Kaan'ın "Bir fikrim yok," demesinden sonra ise Ümit telefonunu kapatıp, komodine koydu. Oturduğu yatakta geriye çekildi, arkasına yaslanıp bacaklarını kendine çekti. Kollarını dizlerine koyup, çenesini de bacaklarına koyduğu kollarına yasladı. "Ne yapacağım Kaan?" dedi üzgün bir ses tonuyla. "Berna'yla birinci senemizi doldurmak üzereydik. Ona çok alışmıştım."

Kaan da kendi yatağında geriye çekildi. Ümit'in yaptığı gibi kollarını dizlerine koyduktan sonra, arkasına yaslandı. "Belki bir açıklaması vardır," dedi Ümit'e döndükten sonra. "Belki bir yanlış anlaşılma falan olmuştur." Dedikleriyle kıvırcığın dikkatini çekmeyi başarmıştı Kaan. Kıvırcık, bakışlarını yerden çekip, ona dikmişti. "Olabilir mi cidden?"

"Olabilir tabii, neden olmasın?" demişti Kaan, gülümsemeye çalışarak. "Hem onun açıklamasını duymadan bir şey yapmamalısın. Eminim bu konuda sana söyleyecek şeyleri vardır." Ümit'in yüzüne buruk bir gülümseme yayıldı. "Doğru diyorsun."

"Sen de bunu çok düşünme. Yarın sakin kafayla düşünür, daha sağlıklı karar verirsin."

"Teşekkür ederim Kaan," dedi kıvırcık delikanlı gülümseyerek.

"Önemli değil."

Oda arkadaşıyla olan konuşmasını bitirdiği sırada telefonuna mesaj gelmişti. Telefonunu yeniden eline alıp, mesajın kimden geldiğine baktı.

*

Hazal: Barış'ı sağ salim getirdim evine

Kaan: Eve nasıl girdin

Hazal: Anahtarı ver dedim

Çıkardı verdi hemen. Ruh hastası

Kaan: İyi mi şimdi

Hazal: İyi iyi. Gelince hemen odasına götürdüm. Şimdi mutfakta ona kahve yapıyorum. Kendine gelir biraz

Kaan: Sevindim

Sen ne yapacaksın

Hazal: Gece burada kalmayı düşünüyorum

Güvenmiyorum bu manyağa

Kaan: Ailen bir şey demez mi

Hazal: Nereden bilecekler?

Kaan: Yurt ailene mesaj göndermiyor mu

Hazal: Yok. Ruhları duymaz

Kaan: Anladım. Dikkat et kendine

Barış'a da

Teşekkür ederim haber verdiğin için

Hazal: Önemli değil canım ♥

Kaan: İyi geceler

Hazal: İyi geceler

*

"Kaan ya," dedi Ümit, dizlerine dayadığı yüzüyle bakışlarını Kaan'a çevirdikten sonra. Kaan da gözlerini kıvırcık saçlı delikanlıya çevirdi. "Hiç yorulmuyor musun?" Kaan'ın bakışları bu sefer sorgulayıcı bakışlara dönüşmüştü. "Nasıl yani?"

"Ne bileyim," dedi Ümit. "Başka bir şehirden geldin. Hiç dinlenmeden sürekli bir şeylere koşturuyorsun. Bir bakmışım iştesin, bir bakmışım geziyorsun, bir bakmışım okuldasın."

Sebebini açıklayamazdı. "Yoruluyorum ama mecburum," diyemezdi. Eğer öyle derse başından geçen her şeyi anlatması gerekiyordu, ama o buna daha hazır değildi. Yeni kurduğu hayatında kimseye gerçekleri anlatacak kadar güvenmiyordu. O yüzden "Hayır. Yorulmuyorum," deyip soruyu kestirip atmıştı zaten. "Ben alışığım bu tempoya."

Ümit bakışlarını yere çevirip, kafasını sallayarak onayladı onu. "Anladım," dedikten sonra bakışları yeniden Kaan'ı buldu. "Bir şeye ihtiyacın olduğu zaman burada olduğumu biliyorsun değil mi?"

Kaan gülümseyerek karşılık verdi ona. "Artık biliyorum. Teşekkür ederim."

"Önemli değil."

İki delikanlıya da günün yorgunluğu yavaş yavaş çökmeye başlamıştı. Uykuları gelmiş, göz kapakları ağırlaşmıştı. Kaan da farkındaydı bunun. O yüzden telefonunu ve kulaklığını toplayıp, komodine koyduktan sonra uzandığı yatağın içine, mavi battaniyenin altına girdi. Kendini uykunun ellerine teslim etmeden önce ise sırtını döndüğü oda arkadaşına "İyi geceler," demeyi ihmal etmedi.

--------------------

Geçiş bölümü. Kısa oldu falan ama idare edersiniz artık

sarmaşık | bxbWhere stories live. Discover now