38

21.5K 1.9K 3.1K
                                    

Bölümün tamamı Taehyung'un ağzından, keyifli okumalar 💕

----

3 hafta sonra

Taehyung

Yıldızsız bir gecenin altında ağırlıyorum yalnızlığımı. Bir odadan diğerine geçiyor, bazen birinde durup dinleniyor; fakat yine de aciz benliğimle içini dolduramıyorum. Ruhunu kaybetmiş, neredeyse boş bir kutu sayılan bu evin içinde gözüme batan her bir ayrıntı Jungkook'tan bir iz taşıyor. Benim dışımda duran her şey yalnızca onun yokluğunu hatırlatmak için var. Dudaklarım düz bir çizgi halinde, bakışlarım her şeyini kaybetmiş bir adamın çaresizliğinde buğulanmış, kendinden daha aşağı birini görebilmek; böylece biraz da olsa teselli edilebilmek için yerde; en dibi görmeye çalışıyor.

Tanıdık olan her şeyin içinde ufak bir yabancılık var. Önceden sahip olduğum onca şey şimdi tüm ömrüm boyunca peşinden koşsam bile yakalayamayacağım kadar uzak. Mutluluk; hayatımın sonrasında yalnızca bir anı olarak var olacak. Çünkü yeltendiğim her seferinde ufak bir konuşmayı bile reddeden Jungkook yalnızca orada yaşamayı istiyor; dönüp baktığımda varlığıyla aydınlattığı anılarımda.

Bu gece rüzgar sanki uzak diyarlardan getirdiği umutsuzluğu yanıma taşımak için esiyor. Bulutların ardında cılız ışığıyla varlığını belli eden ay, kimsesizliğimi aydınlatmak için görünmeye çalışıyor. Savaşılması boş bir çabadan fazlası olmadığı için uğraş bile vermiyorum. Kalbimde hayat bulmak için debelenen her bir duyguyu her şeyini kaybetmiş bir adamın kayıtsızlığıyla kabul ediyorum.

Kapanmamak için ısrar eden parlak gözlerin hedefi olduğumda gülümsüyordum. Loş ışık, son günlerdir bana pek uğramayan bu küçük eylemin karanlık tarafından yutulmasına engel oluyordu. Gözlerinin altına minik gölgeler düşüren kirpikleri yavaşça inip kalkarken ağzındaki emziği birkaç kez emiyor, bu sırada küçük parmaklarını ağzının üzerine kapatıyordu. Bakışlarını üzerimden çekmiyordu. Her hareketimi dikkatle izliyor, kucağımdan inecek olsa mızlanıyor, Yeontan'la oynaması için yere bıraktığımda emekleyerek ayaklarımın dibine gelip kalkmaya çalışıyordu. Gecenin en koyu tonlara büründüğü şu saatlerde beşiğinde olmak yerine salonda benimle oturmasının tek sebebi buydu.

Bakışlarını yüzümden çekerek sağ şakağını göğsüme yasladığı sırada düşmemesi için belinden tuttum ve başımı hafifçe eğerek alnına dokundum. Bu sabah küçük bedenini kucakladığımda teni her zamankinden sıcak gelmişti ve bir an için tek düşüncem bedenine onu hasta edecek bir mikrobun girip girmediğiydi. Fakat Seokjin'i aradığımda ve otuz altı derecenin vücut ısısı için son derece normal olduğuna emin olduğumda rahatlamıştım.

"Ne yiyeceğimize bakalım." diye mırıldandım birinci yaşını bile kutlayamadığım oğlumu sıkıca tutarken. Üzerinden bir hafta bile geçmiş sayılmazdı. İstediğim gibi bir kutlama verememiştim ona. Daha doğrusu verebildiğim hiçbir şey yoktu. Yalnızca gece yarısından sonra ufak bir öpücük. Hızlı ve yetersiz. Oysa aklımda kurduklarım çok fazlasıydı. Ne yazık ki gerçekleştirebilme fırsatı doğmamıştı.

Elim birçok kez telefona gitmişti bir yaşına girdiği gün. Jungkook'u aramak, yanına gelebilir miyim diye sormak istemiştim. Hayalini kurduğumuz gibi bir kutlama veremeyecektik belki ama en azından üçümüz olalım istemiştim. Arasaydım ve tüm bu isteklerimi sıralasaydım en ufak bir itirazda bulunmazdı şüphesiz. Fakat aramıza girmiş uçsuz bucaksız mesafe, yan yana geldiğimizde daha belirgindi. Sanırım oğlumuzun birinci yaş gününde ayrı olduğumuz gerçeğini reddetmiştim kendimce. Yanına gidip mesafeli gözlerini görmek yerine, soğuk duyguların estiği yatak odamızda oturup hayaline tutunmak istemiştim. İş çıkışı yanlarına uğrayıp oğlumun ilk yaşı için yanağına ufak bir öpücük bırakırken bile gördüğümün aksine tutunduğum tüm şey bu olmuştu.

Kim Family || TaekookWhere stories live. Discover now