3-(kaç!)

192 12 30
                                    

Bu geceden sonra hayatım boyunca tekila içemeyeceğim diye iç geçirdim. Kusmak üzereydim. Ayaklarımın yere değdiğini bile hissedemiyordum. Tüm fiziksel algılarım kapanmıştı ama hala Tom'u özlüyordum. Bir haftadır hiç konuşmamıştık. Belki bir gece onu düşünmeden uyurum diyerek buraya gelmiştim. Sonuç tabii sürpriz değildi. İşe yaramamıştı. Midem benden nefret ettiğini söylüyordu sanki. Etrafa göz gezdirdim. Burası eski kovboy barları tarzıyla yapılmış pahalı bi bardı. Sahibinin çok zengin olduğunu duymuştum. Her zaman sosyetenin görgüsüz isimleri burada olurdu. Daha önce yirmili yaşlarımın başlarında country yapan bir kız olarak üç dört kez gelmiştim. Gelmeyeli çok değişmemişti. Hala girişte at nalları ve pipolar vardı. Tekila ve Tenesse viskisi satılırdı. Yerli bira da görmüştüm ama gelen havalı tipler birayı kendileri için fazla ucuz bulduğundan içilmezdi. Teksas temalı holü geçtiğinizde yuvarlak masalar olurdu. Ben her zaman bar bölümüne oturmuştum şu ana kadar çünkü buraya hiç biri ile gelmedim. Tek başıma gelir biraz içer ortama bakar ve giderdim. Johnny Cash ve hemen ardından Dolly Parton çaldı. Müziklerini severdim. Adım atacak halim olmasa da onu hala çok fazla düşünecek kadar aylıktım.

"Aynısından."

"Üzgünüm efendim ama size daha fazla satamam."

Bir bar size içki satmayı reddettiğinde kafayı yersiniz sanırım. Olası bir şey değildir çünkü bu.

"O niye?"

"Burası klasik bir mekan. Yüksek mertebe insanlar var. Herhangi bir sarhoşluk rezaleti olmaması için ekstra para ödüyorlar. Burada kimse kontrolden çıkamaz. Dilerseniz alt kata geçebilirsiniz. Orada sınırsız içki var ve aynı müzikler çalıyor."

"Hı hı"

Hiçbir şey demeden aşağı indim. Aslında gidebilirdim ancak bu şekilde kameraya yakalanmak istemiyordum. Alt kata geldiğimde burayı daha farklı buldum. Fazla kasıntı kesim yoktu ama genelde ellisine yaklaşan adamlar vardı. Yirmilerinde kızlar ve ergen oğlanlar da olduğunu gördüm. Tek başıma oturabileceğim bir kısma geçtim. Kimse müziği umursamıyor masalarına dizdiği şeylerle ilgileniyordu. Ortamı kavrayamayacak kadar başım dönüyordu. Gördüğüm görüntüler fotoğraf halini alıyordu. Bulanık görmeye başlamıştım. Masama gelen kostümlü kız hiçbir şey demeden iki shot bırakarak gitti. Daha fazla göz kapaklarımın açtığı savaşa dayanamadım. Taburemi biraz geri ittirip masama kolumu koyarak gözlerimi kapattım. Bir iki dakika öyle kaldıktan sonra yüksek kahkaha sesleri ile uyandım. Bir adam kendinden geçmiş bir şekilde kahkaha atıyordu. Masa üzerindeki paraları topluyor havaya atıyor ve anlam veremediğim bir çok şey yapıyordu. Hala bulanık gördüğüm için gözlerimi kısmıştım. Onların masaya fazla dikkatli baktığımı fark ettim. Sanırım adam da fark etmişti.

"Merak etme güzelim,burada ikimize yetecek kadar para var."

"Ne?"

Adam yanındaki uzun boylu hafif iri adama bir şeyler fısıldadı. Adam başıyla onayladıktan sonra masama doğru geldi.

"Günün şanslısı sizsiniz güzel bayan."

"Ben gidiyordum."

"Aa lütfen,size bir şeyler ikram etmek istiyoruz."

"Çok naziksiniz ama ben gerçekten gidiyorum."

"Eğer nazik kalmamızı istiyorsanız Bay Smith'i kırmayın derim."

"Anlamadım,bir tehdit mi bu?"

"Sadece güzel hanımefendiye bir uyarı."

Çantamı tuttuğum elimle ittirip oradan ayrılmak için arkamı döndüm. O sırada kolumda bir el hissettim. Ona vurmak için arkamı dönecektim ki o sırada kıpkırmızı suratı ile bana doğru koşan Tom'u gördüm.

"Taylor,köşeye geç."

Tom gelir gelmez adamın suratına peşi sıra yumruk atmaya başladı. Onu tutmaya çalışmak yerine adamın arkadaşlarını oyalamaya çalıştım. İki tane sıska çocuğun ve bir tane gerçekten kalıplı adamın Tom'un arkasından koştuğunu görünce elime aldığım tabure ve bardakları fırtlatmaya başladım. İki genç sıska çocuk da köşeye geçmiş bekliyordu. Tom o sırada yere bıraktığı adamın arkadaşı olan kalıplı adama yumruk atmaya başladı. Kavga o kadar şiddetlenmişti ki kimse ayırmaya gelmiyordu. İri adam da yere düşünce Bay Smith dedikleri adamın Tom'a silah doğrulttuğunu gördüm. Tam o an panikle Tom'un önüne koşarken bir sesle irkildim.

"Kimse kıpırdamasın."

Sanırım biri kavganın bu raddeye geleceğini tahmin etmiş ve polis çağırmıştı. Ben böyle sanmıştım en azından ama kısa sürede polisin sözlerine devam etmesiyle yanıldığımı anladım.

"Foster yolun sonundasın. Bir barın alt katını kumarhane yapacak kadar salaklaştığına inanamıyorum. Şimdi çuvalladın seni kumarbaz orospu çocuğu."

Tam o an bir kumar baskının ortasına düştüğümüzü anladım. Panikle Tom'a baktığımda onun da bana aynı şaşkınlıkla baktığını gördüm. Tabii ya diye iç geçirdim. Masada duran pokerler, elinde silahı ile milyonlar kazanmış karşımızdaki adamın kahkahaları, kimsenin müziği umursamaması... Nasıl anlamam diye kendime kızarken Tom'un fısıldamasıyla ona döndüm:

"Kaç!"

BONNIE&CLYDE (afterglow-2)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang