10-(korku)

131 7 20
                                    

Sabahın ilk ışıkları ile uyanmış hazırlanmaya başlamıştım. Çantamı hazırlayıp dönecektim.Yaklaşık on gündür Malibu'da Tom'laydım. Fazla romantik ve fazla kavgalı ama asla bitmesini istemediğim bir tatildi. Kaçmıştık buraya,sığınmıştık. Şimdi de dönüyordum. Tek başıma dönecektim. Bu dönemlerde Scooter'a prim vermeme kararı almıştık. Tom Londra'ya gidecekti. Sanki tüm yokluğunda Londra'daymış gibi bir imaj çizecekti. Ben de Karlie'yi arayacaktım. Eskiden en iyi arkadaşım,tüm sırlarımı anlattığım kişiydi. Hatta itiraf etmek gerekirse arkadaştan fazlasını hissettirecek deneyimler yaşamıştık kısa bir süre olsa da. Sonra Scooter'a hakkımda bilgi sızdırdığını öğrendim. Çok büyük bir arkadaşlığımız olduğu için bitirmek kolay olmadı. Nadir de olsa görüşüyorduk. Şimdilerde ise bazen mesajlaşıyoruz o kadar.
Arayıp biraz konuşmak hatta buluşmak isteyecektim. Ağızından kaçacak küçücük şey bile işime yarayabilirdi.

"Günaydın."

"Günaydın hayatım."

"Seni özleyeceğim Tom."

"Her şey mükemmel sonlanacak tamam mı?"

"Umarım."

Denise kahvaltıyı hazırlamıştı bile. Burnu kızarmıştı. Ağladığına inanamıyordum. Gerçekten bize çok değer vermişti.

"Günaydın Denise! Kahvaltıyı hazırlamışsın. Yardım lazım mı?"

"Hayır bitti sayılır. Sen nasılsın?"

"Gitmek istemiyorum."

"Bunu konuştuk Tay. Bebeğim her şeyin istediğimiz gibi olması için bunu yapmamız lazım tamam mı?"

"Seni özlemek istemiyorum Tom."

"Ağlatacaksınız beni."

"Hadi ama! Ağlamak yok. Denise üç yaşında gibi davranmayı bırak. Taylor, her şeyin iyi olacağına inanmak zorundasın."

"İnanıyorum zaten. Sen varsan ejderhalara bile inanırım."

"İyi edersin."

"Hey Denise, gitmeden şu senin kız için bir video çekelim."

"Piyanonun yanında çekin. Burada olduğun belli olmasın."

"Anlaşıldı."

Videoyu çektik ve kahvaltı yaptık. Buradan ayrılmayı gerçekten istemiyordum ama kedilerimi çok özlemiştim. Özellikle annem...
Görmek için sabırsızlanıyordum.

"Kaçta çıkacaksın?"

"İki gibi. Senin uçağın kaçta?"

"Geceyarısı uçacağım."

"Bana mesaj at tamam mı?"

"Hayır Taylor! Mesajlaşma yok. Hiçbir şekilde ellerine koz vermeyeceğiz."

"Tom belki de yanılıyorsunuz. Sen ve Taylor birbirinizden uzak kalarak kazanamazsınız. Belki de bir arada olmanız gerek."

"Denise haklı olabilir Tom."

"Olabilir ama olmayabilir de. Risk alamayız hayatım."

"Senden uzak kalmak istemiyorum."

"Taylor lütfen yapma. Bir süre sadece. En fazla iki hafta tamam mı?"

"Neden bu gerekli ki?"

"Mecburuz. Sen Karlie ile konuşunca Scooter gözlerini senin üzerine dikecek zaten."

"Ah Tom, daha iyi bir fikrim var."

"Ne?"

"Biraz sürpriz."

Scooter'ı Taylor olarak yenemiyordum. Ben de bir süre için Scooter olmaya karar verdim.  Dahiyane bir planım vardı. Evet risk alıyordum ama değecekti. Korkmamayı öğrenmek zorundaydım.

"Planına güveniyor musun?"

"Sonuna kadar."

"O zaman Tay,oyun sende."

Saat ikiye kadar neredeyse üç buçuk saatimiz vardı. Ormanda yürüyüşe çıkmak istemiştim ama Tom bunu fazla tehlikeli buldu. Yakalanmamızın an meselesi olduğu şeyleri yapmamızı istemiyordu. Yukarı çıktığımızda Tom kapıyı benim için açtı.

"Teşekkürler bay centilmen."

"Ne demek Swift."

My love will never die çalıyordu. Dans etmeye başlamıştık. Havanın ısındığını hissediyordum. Özellikle de elim boynuna gittikçe. Vücut ısılarımızı bir cehennem gibi hissediyordum. Dudaklarımız birbirine kenetlendiğinde kalp atışlarıyla uyumlu bir şekilde  vücudumu hareket ettirmeye başladım. Onu duvara doğru çekiyordum. Beni belimden kavrayıp kucağına aldı. Bacaklarımı çevresine attım. Duvara yaşlandığımda ellerimle gömleğinin düğmelerini açmaya başladım. Çıplak sırtında elim gezinirken yatağa doğru gitmeye başladık. Kendimi bulduğum bu mükemmel dakikalarda gitmemek için milyon tane sebebim var diye iç geçirdim.

Ruhum karşısında bedenim gibiydi. Çırılçıplak,olduğu gibi,hiçbir şeyin içine saklanmamış. Bir arınma ritüeli gibiydi onunla sevişmek. Ve sevgilim,sen yatağıma hayat verdin. Vücuduma bıraktığın nefesle bana tekrardan hayat verdin

BONNIE&CLYDE (afterglow-2)Where stories live. Discover now