-6-

30 1 0
                                    


Can sıkıntısı, yorgunluk ve baş ağrısı. Devrimlerin evinden döndüğüm günden beri her günümün vazgeçilmezleri olmuşlardı. 1 haftadır Devrimle görüşmüyordum. Onun da normalde aradığı sorduğu olmazdı zaten. Doğa ile mümkün olduğunca dışarıda görüşüyor, Serpil teyzenin evde yemek davetlerini geçiştiriyordum. Olanları Doğaya anlattığımda çok üzülmüştü. Her ne kadar öyle değildir belki dese de o da emin değildi. Birlikte olmaları yüksek bir olasılık olarak ortadaydı. Zeynep'le Meleği bir teraziye koymak Meleğe hakaretti. O yüzden artık Doğayla bu konuyu açmamaya karar vermiştik. En azından kalbim fazla kırılmadan gerçekleri görmüştüm. Gidip söylesem ve reddedilsem daha onur kırıcı olabilirdi. Her şerde bir hayır vardır diyerek yoluma devam ediyordum. 

Klinik her zamanki gibi yoğundu. Havalar ise içim kadar karanlık ve yağmurluydu. Her işte belli bir çevrenizin olması önemlidir. Sonuçta evcil hayvanlar da sahipleri için birer evlattır ve evladınızı güvendiğiniz kişilere emanet edersiniz. Çok şükür Fulya Abla ve benim çalıştığım küçük klinik iyi bir müşteri çevresine sahipti. Gün boyu koşuşturmacayla geçerken akşam çıkış saati yaklaşmıştı. Üzerimdeki önlüğü tam çıkardığım sırada içeriye hızlıca giren bir adamla duraksadım. Kucağında kocaman husky cinsi bir köpek vardı ve gördüğüm kadarıyla yaralıydı. Direk köpeği masaya bırakmasını işaret ettik. Hayvan acı içinde inlerken getiren adam çok endişeli görünüyordu. Sırılsıklam olmuştu. Fulya Abla köpeğin yarasıyla ilgilenirken adamı tutup nazikçe oturttum. Gözleri köpekten ayrılıp yüzümü bulduğunda konuşmaya başladım.

"Beyefendi, iyi misiniz? Sakin olun ilk müdahaleyi hemen yapacağız. Köpek sizin mi?" dedim. Adam;

"İyiyim sağolun. Sadece onu kanlar içinde görünce çok telaşlandım. Evet, Rüzgar benim köpeğim. Nolur iyileştirin onu." Dedi. İsminin Fırat olduğunu öğrendiğim adamın köpeğine başka köpekler saldırmıştı. Zavallı köpek karın bölgesinden yara almıştı. Fulya Ablayla köpeğe gerekli müdahaleyi yaptıktan sonra derin bir nefes alıp oturduk. Şu anlık durumu iyiydi. Yarayı temizlemiş, dikiş atmıştık. Rüzgar narkozun etkisinde derin bir uykudaydı. Yarası çok taze olduğu için bir süre uyuması onun için en hayırlısıydı. Biz dezenfekte olup Fırat beyin yanına döndüğümüzde klinik içinde sabırsızca volta atıyordu. Görünce direk yanımıza geldi.

"Nasıl? İyi mi oğlum?" dedi. Fulya Abla;

"Sakin olun. Köpeğiniz gayet iyi. Çok derin bir yarası yoktu şükür. Sadece biraz büyük bir köpek olduğu için fazla kan kaybetmiş. Yarayı temizleyip, diktik. İki gün biz misafir edeceğiz. Sonraki bir hafta özenli bakımla hiçbir şeyi kalmayacaktır." Dedi gülümseyerek. Fırat bey derin bir nefes aldı. İnsanları sakinleştirme konusunda Fulya Abladan iyisi yoktu. İkisi klinik ve ameliyat masrafı hakkında konuşurken arka odaya geçtim. Önlüğümü çıkarıp son kez ellerimi yıkadım ve çıkmak için hazırlandım. Fırat bey beni görünce konuştu.

"Veteriner hanım ikinize de çok teşekkür ederim. Oğlumu iyileştirdiniz." Dedi. Gülümsedim.

"Estağfurullah. İşimizi yaptık Fırat bey." Dedim. Fırat bey klinikten çıkıp giderken Fulya Ablayla vedalaşıp bende ayrıldım. Bugün Rüzgar'ın gece nöbetini o tutacaktı yarın ise ben. İyileşmişti fakat yine de ne olacağını bilemezdik.

Beş dakika yürüdükten sonra evime gelmiştim. Havalar iyice soğuyordu. Çay suyu koyup altını kıstım ve kendimi banyoya attım. Güzel bir duştan sonra çayım elimde salona geçip oturdum. Ahh günün en güzel anıydı. Bugün yoğun ve yorucu geçmişti. Başım ağrıdığı için televizyonu açmamıştım. Zaten saat 10'a geliyordu. Böyle zamanlarda nöbetçi veteriner kliniklerine o kadar saygı duyuyordum ki. 7/24 açık duruyorlardı. Her işin bir zorluğu vardı tabi. Biraz kendi kendime vakit geçirdikten sonra Doğa'yı aradım. İlk çalışta açtı.

Sonumuz Ne Olacak?Where stories live. Discover now