"Şu surata bak duvar gibi. Ne duvarı beton beton. Dur bir parmak atayım. Aha kurumamış bile daha." deyip Devrim'in yanağını dürttüğümde aldığım tek karşılık üstten atılan uyarıcı bakışlar oldu. Her zaman böyleydi işte. Benim tam tersimdi. Ben ne kadar kıpır kıpırsam o bir o kadar sakindi. Mantıklıydı,düşünceliydi. Bense ani kararlar alan,sivri dilli,yerinde duramayan biriydim. Gözlerini gezdirdiği ekonomi dergisini bırakıp konuşmaya başladı. "Benimle uğraşmayı bırakıp kendi hayatınla meşgul olmalısın,Zeynep. Malum yarın çok önemli iki ameliyatın var." dediğinde gözlerimi kısıp pis pis baktım ona. Her şeyimi benden iyi bilmek zorunda mıydı? Tam cevap vereceğim sırada salona giren Serpil teyzeyle duraksadım. "Hadi çocuklar sofraya. Bir bitiremediniz şu kavganızı senelerdir." dedi. Haklıydı. Bizim kavgamız aramızdaki sorun çözülmeden bitmeyecekti. Aramızdaki şeyin sorun değil de aslında oldukça derin duygular olduğunu öğrendiğimizde ise çok geç olmuş olacaktı. ***** İki inatçı karakterin huysuz ve tatlı hikayesi.