2

722 43 11
                                    

O gece tedirgin bir şekilde uyuyup tedirgin bir şekilde uyanmıştım. Tony test yapılacağı için birşey yememe izin vermemişti.

Saat öğlen 2'ye doğru Doktor Strange geldi. Açıkçası onun gelmesini beklemiyordum. Yani olayın bu kadar büyüyeceğini tahmin etmemiştim.

Saat 3'e kadar tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Bir odaya geçip dişçi de olan koltukların neredeyse aynısı olan bir şeye uzandım.

Kafama ve bileklerime birsürü şey takmışlardı. Tansiyonum ölçülmüştü ve kan almışlardı.

En sonunda Doktor Strange "Başlatıyorum, derin nefes al. Canın biraz yanıcak" demişti. Tony yanıma gelip elimi sıktı ve "Merak etme ben yanındayım, ben burdayken sana burşey olmasına izin vermem" dedi.

Tam o sırada birden vücudumun her yerine bir acı yayıldı. Elektirik gibiydi, sanki her yerime iğne batıyordu. Bağırnaya başladım. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Heryerim acıyordu. Birden heryer kapkaranlık oldu. Uzakta birinin silüeti vardı. Birden bana doğru döndü. Yüzünü göremiyordum ama karanlığı bile delip geçen yeşil parlak gözleri vardı. Yüzündeki sırıtışı belli belirsiz gördüm ve sonra kayboldu.

...

Gözlerimi açtığımda beyaz tavanla bakışmaya başladık. O sırada koluma takılı bir serum olduğunu fark ettim ve yavaşça doğruldum. Başım ağrıyordu.

Kapı açıldı ve Tony içeri girip yanımdaki koltuğa oturdu. "Ne oldu?" diye sordu. Boğazım çok bağırdığım için acıyordu. "Strange makinayı açtıktan 5 dakika sonra birden kablolara elektirik akımı gibi birşey göndedsin ve makinaların hepsi kapandı, sonrada bayıldı." dedi. Yüzümü buruşturdum "Elektirik akımı mı?! Dalga geçme benimle" dedim. "Jess ciddiyim... O gidip gelme olayı da henüz çözülemedi ama Strange'in okuduğu kitaplarda zaman bükme ile ilgili şeyler yazıyormuş" dedi.

"Ne?! Zaman bükme mi?! Bu imkansız ben-" derken sözümü Doktor Strange kesti "Jess sakin ol. Sana olan şeyler çok nadir görülen şeyler, günümüzde Time Breaker ve Lightning Soldier çok az kişide görülüyor." dedi sakin bir şekilde.

Kaşlarımı çatarak "Ne ne ne?" dedim. En ufak birşey bile anlamamıştım. "Time Breaker, geçmişte istediği yere gidebilir, kendi anısı olmasa bile. Lightning Soldier ise elektirik akımı yayarak onunla istediğini yapabilir. Elektirik topu, kalkan, çalısmayan bir amkinayı çalıştırma, elektirik üretme daha fazla şey yapabiliyorsun" dediğinde gözlerim büyüdü. "Nasıl yapacağım bunları?" diye sordum. "Ben geri dönünce sana kitap göndereceğim orda istediğinden çok daha fazlasını bulabilirsin" dedi.

2 saat sonra normal halime dönebilmiştim serumlar çıkmıştı. Hala yaşadığım bu şeylere alışamamışken birde Tony ondan asla beklemiyeceğim birşey söyledi. "Jess normal gençler gibi bir liseye gitmek istermisin?" bu yaşıma kadar hiç böyle bir teklifte bulunmamıştı. Konusu bile geçmemişti ve şimdi birden liseye gitmek istermiyim diye soruyordu! "Neden bunu soruyorsun?" dedim şüpheci bir şekilde. "Her genç gibi bunları yaşamaya, kendi yaşındaki insanlarla arkadaşlık kurmaya ihtiyacın var. Herkes bu dönemlerden geçiyor" dedi.

Durup düşünmeye başladım. Mükemmel olabilirdi. Yeni arkadaşlarım, yeni öğretmenlerim ve yeni bir çevrem olurdu. Peki ya tam tersi olursa? Ya herkes benimle alay edip arkadaş olmak istemezse? "Hayır" dedim net bir şekilde. "Jess buna ihtiyacın var. Kafa dağıtmalısın. Biraz bu ortamdan uzaklaşman gerek" dediğinde kaşlarımı çattım. "Ne o, artık beni evde istemiyormusun?" dedim. Ellerini şakaklarına götürerek "Saçmalama, gençliğini yaşamalısın diyorum" dedi sakince. Kaşlarımi kaldırıp hafifçe güldüm "Sanırım aklına yeni geliyor. Daha önce bunun bahsi bile geçmemişti" dedim. "Sorun çıkarıyorsam söyle, alttan mesaj vermeye çalışma!" diye bağırdım. "Bana bağırma!" diye öfkeyle bağırdı oturduğu yerden kalkarak. Sinirle ayağa kalkıp odama gittim ve kapıyı çarparak kapatıp kilitledim.

Kendimi yatağa oturup ağlamaya başladım. Herşey çok güzel gidiyordu. Ta ki benim bu şeylerim çıkana kadar. Şimdi Tony beni evde bile istemiyordu.

Ben tam bunları düşünürken kapı çaldı. "Jess kapıyı açarmısın lütfen" dedi sakince. Derin bir nefes alıp burnumu çektim ve gözlerimden akan yaşları silip kapıyı açtım. "Ne?" dedim titreyen sesimle. Birden beni kendine çekip sıkıca sarıldı ve çenesini başıma yasladı. "Gitmek istemiyorsan sorun değil, sadece bana sebebini söyle" dedi saçımı okşayarak.

Yavaşça geri çekildim. "Dışlanmaktan, arkadaşım olmamasından ve senin beni artık istememenden korkuyorum" dedim gözlerim dolarak. Gülümseyip saçımı kulağımın arkasına koydu "Merak etme Jess, herkes seni çok sevicek ve asla unutma sen benim tek kardeşimsin ve ailemden kalan son kişisin. Senden başka kimsem yok seni bırakmam. Ne olursa olsun yanındayım" dedi. "Söz mü?" diye sordum. Sırıtarak " Söz veriyorum Jessica Daphne Stark" dediğinde gülümsdim. "Hangi okula gideceğim?" diye sordum. "Midtown High School, orda güvendiğim kişiler var" dedi. "Peki ne zaman başlıyorum?" "Haftaya pazartesi sizin için uygun mu Bayan Stark?" diye sordu Tony sesini kalınlaştırıp gülerek başımı salladım.

Akşam yemekten sonra bilgisayarın başına geçip yeni okulumu araştırmaya başlamıştım. Okul Queens'teydi. Okulda yapılan bazı etkinliker vs. Birsürü şey vardı ve ben heycanlanmaya başlamıştım. Ben bir Stark'tım beni sevmemeleri imkansız. Tony bile girdiği ber ortamda parlıyor. Okula gitmemiştim ama dışarda benimle konuşmak isteyen çok insan olmuştum.

Şimdi sadece bekleyip görecektik...

Lightbreaker | MarvelWhere stories live. Discover now