8

308 28 24
                                    

Hızla ayağa kalktım ve odama çıktım. Bana bunca yıl yalan söylemişti. Abim olduğunu, bunca yıldır gercekten bir aile olduğumuzu düşünmüştüm. Odamın kapısını kilitleyip ağlamaya başladım. Babam aslında benim babam değildi, annem benim annem değildi. Zırhını hızla giyip camdan dışarı çıktım ve gidebildiğim kadar uzağa gitmeye başladım. "Jack, takip cihazını devre dışı bırak. " dedim kararlı bir şekilde. "Jess, bu tehlikeli olabilir" dedi. "Umrumda değil devre dışı bırak! Beni takip etmesini istemiyorum!" Dedim bağırarak. Bu sefer cevap vermedi ve dediğimi yaptı. Kısa bir süreliğine bir uyarı ışığı yanıp söndü.

Ne yapacağımı bilmiyordum. Şimdiye kadar onu abim sanmıştım. Gercekten öyleyedi bana hep o şekilde davranmıştı. Küçüklüğümden beri. O gece bana sarılmıştı. O gece ailemi kaybettiğimi düşünmüştüm. Peki benim ailem kimdi? Ben kimdim?

Birden geçtiğimiz yerden ışıklar patlamaya başladı ve önüme birden tuhaf bir yararlı çıktı. Pardon yaratıklar. Küfür ettim. O gün örümcek adamla gördüğümüz adamlardı. Tony'nin tehlikli dedikleri adamlar. Bir kaç tanesine elektrik top gönderdim ama olan tek şey küçük bir titremeydi. Birden biri koluma yapıştı ve zırhının bir parçasını sökmeye çalıştı. Birden ben bir şey yapmadigim halde yaratığı tuttuğu yerden elektirik çıkmaya başladı ve yaratın geri çekilmek zorunda kaldı. "Jess, burda kalmamız iyi değil, seni güvenli bir yere götürmemi istermisin?" dedi Jack. "Acele etsen iyi olur" dedim ve zırh birden hızla bir yere uçamaya başladı.

Birden hızla bir mağaraya girdik ve mağaranı kapısı bir taşla kapandı. jEss, Bay Stark beni uyarmıştı. Bu adamlar gerçekten tehlikeli. Bay Stark'a haber vermeliyiz." Iç çektim ve "Peki ne biliyorsan onu yap" dedim. "Bu şeyleri biliyor muydun? Yani benim gerçek ailem olmadıklarını?" Bunu söylerken yere oturmuştum. "Evet ama işler düşündüğünden çok daha karışık. Herkes farklı bir şeye inanıyor." dedi. "Peki neyin doğru olduğunu bulabilir misin?" diye sordum. "Evet eğer istersen-" Tam bunu söylerken mağaranın ağzını kapatan taş birden patladı. Hızla ayağa fırlayıp önüme bir kalkan yaptım ve taşların bana gelmesini engelledim.

Birden mağaranın içine uzun dağınık saçlı, yeşil gözlü, uzun boylu ve değişik kıyafetli biri girmişti. O gözleri tanıyordum. Görmüştüm. "Kimsin sen?" dedim. Adam histerik bir kahkaha atıp "Starkların şimdiye kadarki en güçlü düşmanıyım." dedi. "Bizim düşmanımız olduğunu anlayabiliyorum, gerçi gücünden şüpheliyim o ayrı." dedim. "Jack, kim bu?" diye sordum. "Bana 1 dakika ver" dedi ve yüz taraması yapmaya başladı. "James Harris, Kanada'da doğmuş. Howard Stark ve babası William Harris bir süre birlikte çalışmışlar ama bir süre sonra Bay Stark onunla çalışmayı bırakmış. Sonra da birden ortadan kaybolmuş. Sanırım adamın kini bu yüzden" dedi. İç çektim "James eğer beni rahat bırakırsan senin için daha iyi olur. Eğer bana zarar verirsen dünyadaki herkesin ve Avengers üyelerinin gözü senin üstünde olacak. Sağ çıkamazsın." dedim.

"Merak etme sana zarar vermeyeceğim, ama seninle işimiz var." dedim ve birden cebinden birşey çıkarıp ayaklarımın ucuna fırlatınca zırhım birden kapandı ve üzerimden çıktı. Önümdeki adam birden boynuma bir iğne sapladı. Tam karşı koyacakken vücudum uyuşmaya başladı ve yere düştüm. Son duyduğum şey Jack'in adımı seslenmesiydi.

Gözlerimi açtığımda hapishane hücresi gibi bir yerdeydim. "Jess iyimisin?" dedi Jack. "Evet, evet iyiyim. Nerdeyiz?" diye sordum. "Bilmiyorum duvarlar çok kalın, sinyal almamı engelliyor." dedi. "Zırhı açabilir misin?" dedim. "Hayır şuan bu mümkün değil arıza yapmış düzeltmem için zamana ihtiyacım var." Küfür ettim. "Bir şekilde Tony'e ulaşamaz mısın?" dedim. "Aslında ulaşabilirim. Bay Stark bilekliğin içine küçük bir drone yerleştirmişti. Drone binanın dışına bir çip yerleştirip yerimizi de bilidirebilir" dedi. "Tamam harika. O zaman biri odaya girdiği an drone'u yansıtıcılarını açıp dışarı çıkar." dedim. "İletmek istediğin bir mesaj var mı?" diye sordu. "Özür dilediğimi ve herşeyi bildiğimi söyle." dedim. Birden bileklikten küçük bir drone çıktı ve anında yasıtıcılarını açıp ortadan kaybolmuştu.

Bir süre hiçbir şey yapmadan o şekilde durdum. Bir süre sonra kapı açıldı ve Harris içeri girdi. Aptal kapıyı açık bırakmıştı ve drone da muhtemelen çıkmıştı. "Ne istiyorsun benden? dedim. "Bir Stark olmadığını öğrendin değil mi?" dedi. Dişlerimi sıktım "Sen nerden biliyorsun bunu?" dedim. "Ailenin zihniyle oynayıp onları buna inandıran bendim de ondan" dedi gülerek. Gözlerimi kıstım "Ne zırvalıyorsun sen?" dedim. "Dediğim şu ki; ailen seni zaten sosyal medyadan uzak tutuyordu. Hatta neredeyse kimse seni bilmiyordu. Zaten henüz 1-2 yaşlarındaydın. Bende babanın, annenin ve abinin zihniyle oynadım. Böylece gerçekler gizli kaldı." dedi. Gözlerim büyümüştü "Neden? Bunu yapınca eline ne geçti?!" dedim sesim titrreyerek. Güldü "Tahmin ettiğinden fazlası, baban yüzünden babam öldü ve bunun bedelini abin ve sen ödeyecek." dedi. Birden muhtemelen Harris'in adamı olan biri koşarak içeri girdi ve "B-bay Harris, Stark-" birden bir patlama sesiyle heryer duman oldu ve Harris odadan koşarak çıktı.

Dışarıdan bağırış sesleri geliyordu. Birden kapı açıldığında içeri Steve girdi. Uzun zamandır Avengers ekibini görmüyordum ve şaşırmıştım. "Yüzbaşı!" dedim şaşkınlıkla. "Jess resmiyeti bırak, iyisin değil mi?" dedi telaşla. "E-evet iyiyim,  Tony burda mı?" diye sordum. "Hepimiz burdayız, bu adam tekin değil. İyi olduğuna sevindim." dedi ve bana sarıldı. Birden Natasha'nın bağırışını duydum "Steve hemen çıkın ordan!" diye bağırdı. Yüzbaşı kalkanını bizi koruyacak şekilde tutup beni kolumdan çekerek koşmaya başladı. "Zırhın çalışıyor mu?" diye sordu. "Jack?" dedim sorarca. "Henüz değil hala uğraşıyorum" dedi. Bende "Henüz değil, hala arızalı." dedim.

Birden önümüze hızla Tony indi ve yüzünü açtı. "Jess iyi misin?" dedi kollarımdan tutarak. "İyiyim merak etme-" derken sinirle sözümü kesti. "Ne geçiyordu aklından senin?! Yaralanabilirdin!" dedi. "Ama yaralanmadım, hem benden bunca şeyi saklamasan kaçıp gitmezdim!" dedim. "Ben neden buna inanamıyorum acaba?! Hem zamanını bekleseydin öğrenecektin!" diye bağırdı. "Öyle mi? Ne zaman söylemeyi düşünğyordun acaba? Ben senin keyfinin kahyasını bekleyemem!" dedim. Birden bir sesle irkildim "Bay Stark acele etseniz diyorum, bence kavga etmenin pek sırası değil" dedi biri. Kafamı çevirince Örümcek Adam'ı görmeyi beklemiyordum. "O ne arıyor burda?!" dedim fısıldayarak. "Bu adamın ne kadar tehlikeli olduğunu bilmiyorsun. Ona da ihtiyacımız vardı." dedi. Göz devirdim "Fazla abartıyorsun." dedim. Tony beni hiç dinlemeden "Çocuk buraya gel!" diye bağırdı. 1 dakika bile geçmeden ağ kafa gelmişti bile.

"Senden Jess'i eve götürmeni istiyorum. Sakın ben gelene kadar yanından ayrılma ve bir yere gitmesine izin verme." dedi sertçe. "Delirdin mi sen?! Karşında bir çocuk yok!" dedim sinirle. "Çocuk gibi davranmayı bırakırsan belki bir gün buna ikna olabilirim, ama hala çocuk gibisin!" dediğimde sinirle dişlerimi sıktım. "Örümcek, götür ve dediklerimi yap" dedi ve Örümcek Adam kolumdan tutup tam beni dışarı çıkaracakken ona o kadar sert baktım ki elini hemen çekti.

"Bayan Stark, Bay Stark'ın beni öldürmesini istemiyorum o yüzden şu şekilde bakmayıp benimle gelseniz fena olmaz?" dediğimde içimden iyice sövüp "Peki" dedim. Örümcek bir kaç ezilme tehlikesi atlattıktan sonra dışarı çıkmıştık. Belimden tuttu, bende ona sıkıca tutunmak zorunda kaldım ve eve doğru gitmeye başladık. Balkona inince beni bıraktı ve içeri geçtik.

Kendimi sinirle koltuğa attım ve "Eee Tony ne dedi sana?" dedim. "Şey senin büyük bir aptallık yapıp evden kaçtığını ve güvende olmadığını söyledi." dedi. "Hep işine geldiği kadarını anlatır zaten" dedim sessizce. Sonra gözlerimi kısıp ona bakmaya başladım "Sana çocuk dediğine göre çokta büyük sayılmazsın herhalde?" dedim. "Şey ben- ıı- aslında-" kaşlarımı kaldırdım "Kendi yaşını falan mı bilmiyorsun?"dedim. "Şey hayır biliyorum da, Lightbreaker nerde? Bugün yoktu..." dedi. "Nerden biliyim ben, Tony söylemedi mi?" dedim tersleyerek. "Şehir dışında olduğunu söylemişti ama-" sözünü kestim. "Öyledir o zaman" dedim omuz silkerek ve telefonuma bakmaya başladım.

Tony gelene kadar burda kısılı kalmıştım. Telefonumu alıp Peter'a yazmaya başladım.

Peter

Hey naber?

Biraz konuşalım mı?

Uyuyorsun sanırım...

Mesajları görünce yaz ben bu gece zor uyurum, saat 4'te bile yazsan sıkıntı olmaz yani...

Yazdım ve telefonumu kanepeye koydum. O birden örümcek adamdan bildirim sesi gelmeye başladı. "Yanında telefon mu taşıyorsun cidden?" dedim gülerek. Sadece omuz silkti. Bende başımı arkaya yaslayıp Tonyleri beklemeye başladım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 05, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Lightbreaker | MarvelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin