Meleklerin Kraliçesi İris

29 2 1
                                    

İlkbahardı ve çiçekler çok güzel kokuyordu... yıllardır geçen kötü hava üzerine bu değmişti. Normalde bu ülkede kötü hava çok nadir görülür. Bu ülke neresi mi? Bu ülkenin adı; Starland... aslında bu bir ülke deil dünya ama bu dünya iki parçadan oluşuyor. Diğer tarafı şeytanların, öbür tarafı meleklerin. İris bir melek ve beline kadar gelen beyaz ve altın sarısı saçları var. 165-170cm arasında boyu olan 19 yaşında güzel bir kız... onun gözleri Kraliçe Zoe'den alındı, gözlerinin rengi sarı ama bu dünyada böyle şeyler normal karşılanıyor. İris saçlarını tarıyordu ve odanın kapısı çalındı. İris kibar bir biçimde "Girebilirsiniz" içeri hizmetçi girer ve "Prensesim, anneniz Kraliçe Zoe sizi çağırıyor." dedi ve İris hizmetçiye gülümseyip odadan çıktı. Uzun koridorlardan geçtikten sonra tahtın yanına geldi ve annesinin tahtın yanında elinde taçla bekliyordu. İris annesinin yanına geldi ve annesi ona "Sana birşey söylemem gerek İris" İris gülümseyerek "Evet annecim?" dedi ve Kraliçe Zoe sözüne başladı:
- Kızım, ben büyük bir savaşa gidiyorum ama taht bu sırada boş kalıcak.
İris heycanlanmıştı ve belli etmeden:
- Yani... ben...
Annesi sözünü tamamlayıp:
- Evet kızım, sen kraliçe olucaksın ama sana bu konuda söylemek istediğim şeyler var.
Birkaç saniye sustu ve sonra:
- Şeytanların kralı Luke ile tanışıcaksın ama şeytanların ülkesine geçtiğinde çok soğuk kanlı olman gerekiyor. Eğer bir hata yaparsan tahtı kaybederiz, odamdaki barış belgelerini al ve ona imazalat tamam mı canım?
İris gülümsedi ve:
- Tamam ama bu savaş neden?
Annesi ciddi bir şekilde:
- Şeytanlar krallığımıza girmek istiyor ve bu yüzden ben de savaşacağım.
İris meraklandı ve:
- Peki halkımız?
Annesi ona yaklaştı ve kafasına taçı yavaşça koydu ve:
- Şeytanların tarafından döndükten sonra bununla da ilgileneceksin.
Kraliçe Zoe kılıcını ve kalkananı aldı ve son kez "İris, şovalye Dan'e ihtiyacın olacak." İris içinden "O kim?" diye kendine sordu ama bu çaresizdi. Kraliçe gittikten sonra İris annesinin odasına gitti ama kapıda zırh giymiş, beyaz saçlı ve buz mavisi gözleri olan 180 boylarında, 20 yaşlarında yakışıklı biri duruyordu ve İris gülümseyerek "Siz kimsiniz?" diye sordu ve adam onun önünde diz çökerek "Kraliçem ben şovalye Dan, anneniz siz korumam için beni görevlendirdi." Dan ayğı kalktı ve İris gülümseyip içeri girdi ve belgeleri alıp Dan'e bakarak "Yolculuğa ne zaman çıkyoruz?" Dan gülümsedi ve "Siz ne zaman isterseniz o zaman kraliçem" İris biraz düşündükten sonra "Hmmm... yarın iyi görünüyor." Dan şaşırarak "Kraliçem, sence bu biraz erken değil mi?" dedi ama İris "Hayır, onlarla tanışmak için sabırsızlanıyorum." İris oradan ayrılıp odasına gitti ve hazırlanmaya başladı. Akşam olmuştu ve odanın kapısı çalındıktan sonra içeri Dan girdi. Dan elinde tuttuğu yemek dolu tepsiyle "Kraliçem biraz atıştırmanız lazım yoksa hâlsiz düşüceksiniz." İris elinden tepsiyi aldı ve Dan'e "Daha önce diğer tarafa geçtin mi?" diye sordu. Dan biraz düşündü ve:
- Evet, 18 yaşımdaydım ve oraya Kraliçe Zoe'yi koruma işi için gitmiştim.
İris merakla:
- Nasıl bir yer?
Dan üzgün bir yüzle:
- Açıkçası orası kötülüklerin şehri, karanlık, sönük ve iğrenç bir yer.
İris yemeklere baktı ve:
- Oranın yemekleri nasıl?
Dan aşağı baktı ve sonra:
- Kraliçem... oranın yemekleri biraz kötü ama özel kişilerin yemeklerine nefis diyebilirim.
Dan odadan çıktı ve "İyi geceler" deyip kapıyı çekti. İris yemekleri hızlıca yedi ve oraya giderken yapacaklarını gözden geçirdi "Önce gideceğiz, kralı selamlayacağız, imzalama, eve geri dönme... ama ya imzalatamazsam!" İris düşüne, düşüne uyudu. Sabah oldu ve biri kapıyı çalıyordu, İris yorgun bir şekilde kapıyı açtı ve Dan'i görünce aklına o belgeler geldi. Dan söze başlamadan "Bana on beş dakika ver!" kapıyı Dan'in yüzüne kapattı ve üstüne dizine kadar gelen beyaz bir elbise, bileklerine altın bilezik, ayağına altın bir çift ayakkabı, altın takılar ve tâcını takıp çantasını dışarı çıkardı. Çıkarken Dan'in üzerine düştü ama Dan onu tuttu ve "Kraliçem iyi misiniz?!" İris utanmış bir biçimde "E-Evet, hadi çıkalım." Dan onun elinden yavaşça çantayı aldı ve dışarı çıkıp iki ata bindiler ve atları sürmeye başladılar. 2-3 gün sonra şeytanların tarafına geçmeyi başardılar.

Şeytan&Melek DünyasıWhere stories live. Discover now