Zor görevler

2 1 0
                                    

Saatler geçti ve 17:00 oldu... Fiona ve İris krallığın önünde atlarına biniyorlardı. Fiona gülümseyerek "İlk hangisinden başlayalım Kraliçe İris?" İris düşündü ve "Hmmm... ilk önce şu ateş kurtundan bir tutam kıl alalım." dedi ve atlara atlayıp hiç durmadan yaklaşık iki güne geldiler ve ateş ormanlarına girdiler. Fiona etrafa baktı ve "İşte orada!" diye bağırdı ve kurt onları duymuş olacak ki hemen kaçtı. İris attan inip onun peşinden koştu ve üstüne atladı ama kurt İris'in bacağını dişlemişti ama İris cebinden küçük bir bıçak Árabe ve kurttan bir tutam tüy almayı başarmıştı. Fiona elinde bir bandajla onun yanına gelip ayağını sardı ama kanama hâla devam ediyordu Fiona "Kraliçem yola bu halde çıkamazsınız, buralarda birini bulacağımızdan da pek emin değilim. Ne yapmalıyız?" İris "Şifa büyüsü yapabilirsin... Ahhh!" Fiona birkaç söz söyledi ve bir anda İris'in bacağındaki kanaması durup, iyileşti. Ayağı kaltılar ve atlarına bindiler ve kaleye döndüler. Akşam olmuştu ve Luke kapıda onları bekliyordu "N'apıyorsun İris?" dedi ama İris gerçeği söylerse Miami'nin yaptığı zihin büyüsünü bozamazdı ve bir yalan uydurarak "Hmmm... Fiona'yı ziyaret ettim ve birkaç gün onda kaldım" diyerek geçiştidi ama Luke "Ayağın niye sargılı?" İris "Şeyyy... mutfak kazası." dedi ve paçayı kurtardı. İçeri geçtiler ve İris, Fiona'yı bir odaya yerleştirdi ve uyudular. Sabah saat 06:00... Fiona ve İris yemeklerini yedi ve çıkacaklardı ama Miamai:
- Kraliçe İris, bu saatte nereye?
İris endişeli bir yüzle:
- Eee... şurdaki kuyudan su akmıyormuş ona bakacağım.
Miami şaşırarak:
- Ama İris, orada kuyu yok ki.
İris'in ellerinin içleri terlemeye başladı ama:
- Hmmm... hayır, biraz ileride bir tane vardı.
Miami biraz düşündü ve:
- Evet! Ama oraya daha dün gittim ve gayet iyi çalışıyordu.
Fiona araya girerek:
- Dün iyiydi ama bugün... bugün halk susuz kaldı.
Miami gülümseyerek:
- Demek öyle, ben de yardım edebilir miyim?
Fiona:
- Hiç gerek yok aslında, ben kuyulardan iyi anlarım.
Miami içinden "Hmmm... bu İris'te bir şeyler karıştırıyor" dedi ve:
- Hem biraz gezerim.
İris gülümseyerek:
- Geldimi diğerlerini de alıp gezeriz.
Miami daha fazla zorlamadan:
- Peki.
Miami içeri geçti ve Fiona:
- Ohh! İyi kurtulduk.
İris gülümseyerek:
- Aynen Fiona.
Fiona:
- Peki şimdi hangisini alalım?
İris düşündü ve "Cennet çiçeği... o en çok nerede bulunur?" diye sordu ve Fiona "Bu sorunun cevabını Shadow biliyodur." İris biraz düşündü ve "O kim?" Fiona gülümsedi ve "O bir peri ama gözükmeyi pek sevmez ama o beni tanır." İris gülümseyerek "Nerede yaşıyor?" diye sordu ve Fiona "Peri ormanlarında yani bizim tarafta." İris gülümseyerek "Hadi o zaman!" dedi ve yine atlarına bindiler. Ormanın önüne gelince Fiona "Ormana yürüyerek girmemiz gerek." dedi ve atları bir ağaca bağlayıp ormana girdiler. Fiona yüksek sesle "Shadow! Ben geldim Fiona!" birkaç saniye sonra çalılardan sesler geldi ama gelen sadece bir tavşandı. Birkaç saniye geçti ve ağaçtan atlayan birini gördüler saçları siyah, gözleri soluk mavi, kulakları peri olduğundan sivri, 185 boylarında, zayıf ve yakışıklı 19 yaşlarında bir priydi bu. Fiona gülümseyerek "Shadow! Sonunda saçlarını gözünün önünden çekmişsin." Shadow İris'e bakıp elini kınına götürdü ve Fiona'ya "Fiona sana yabancı yok demiştim." İris öne atılarak "Ben Kraliçe İris, melekler tarafındanım ve Fiona'nın arkadaşıyım." Shodow gözlerini çevirdi ve Fiona'ya bakıp "Neden geldiniz?" diye sordu. Fiona üzgün bir sesle "Bize Cennet çiçeklerinin yerini göstermen gerek." Shadow ciddi bir sesle "Aradığınız şey bizde var ama önce kendinizi kanıtlamanız gerekiyor." Fiona şaşırarak "Ama Shadow ben senin arkadaşınım ve arkadaşına küçük bir istisna yapabilirsin değil mi?" Shadow ciddi bir yüzle "Çok üzgünüm ama kurallar böyle, ayrıca yanında birini daha getirmişsin." İris gülümseyerek "Ne yapmamız gerek?" Shadow gülümseyerek "Çok şey..." dedi ve onları ormanın derinliklerine götürdü. Bir süre sonra çok güzel bir yere gelmişlerdi ve Shadow "İlk göreviniz buradaki her eve su taşımak." dedi ve onlara çeşmenin yanından iki kova getirerek "Bunları kullanıcaksınız" deyip onlara verdi. Fiona ve İris akşama kadar çalışmışlardı, Fiona:
- Kraliçem akşam oldu.
İris gökyüzüne baktı ve:
- Hmm... evet.
O sırada oraya Shadow geldi ve gülümseyerek "Hmmm... yorgun gözüküyorsunuz." dedi ve İris "Yorgun mu? Biz burda ölüyoz! Sen bize yorgun diyorsun!" Shadow ciddi bir yüzle "Neyse biraz dinlenmeniz için burada bir ev ayarladım yani göreviniz biteş kadar orada siz kalacaksınız." Shadow onları bir eve götürdü ve "İris sen şu odaya, Fiona sen istediğin odada kalabilirsin ama benim odam hariç." İris şaşırarak "Sende mi burada kalacaksın?" Shadow yandan bir bakış attı ve Fiona İris'e "Kraliçem burası onun evi." dedi ve herkes odalarına döndü ve saat gece 03:00'te İris odadan çıktı çünkü, mutfaktan sesler geliyordu. İris bir vazo kaparak mutfağa ilerledi ve arkası dönük birini gördü. Karanlıktı ve peri ormanında ışık yoktu bu yüzden İris vazoyu sıkıca tutup onun kafasına vazoyu indirdi. Vazo sağlamdı ama adam yerde "Aaaah!!! Kafaam!" diye bağırıyordu. Sesten bu kişinin Shadow olduğunu öğrendi ve İris salondaki yanan mumlardan alıp Shadow'un yanına eğildi ve kafasından kanların aktığını gördü ve Shadow mum ışığıyla elini kanayan bölgeye tuttu ve sonra eline bakarak "Ba-Başım kanıyor" deyip bayıldı. İris, Shadow'un kollarından tutup onun odasına kadar sürükledi ve sonra onu yatağına yatırdı ama yatırırken "Ne ağırmış yaa... dıştan hafif gözüküyodu ama şimdi kendimi ayı taşımış gibi hissediyorum." dedi. Odadan çıktı ama karşısında yine Shadow'u gördü ve "S-Shadow?!" diye bağırdı ve "Se-Sen ama nasıl oradan çıktın?" Shadow şaşırarak "Shadow mu? Hmmm... ben Skyler, Shadow'un ikiziyim. Siz kimsiniz?" İris şaşkındı ve gülümseyerek "Ben İris ama seni neden hiç görmedim?" dedi ve Skyler "Ama ben seni gördüm, kardeşim benden bahsetmeyi sevmez ama onunla aramızda çok fark var." Skyler biraz sustu ve "Ben kalbi seçmişken o mantığı seçer." İris gülümseyerek "Belli oluyor zaten." dedi. Skyler gülümseyerek "Buraya Cennet çiçeğini almaya geldin sanırım." dedi ve İris "Evet ama bunu haketmek gerekmiş." Skyler güldü ve İris şaşkın bir tavırla "Neye gülüyorsun?!" diye kızdı ve Skyler "Shadow sizi iyi kandırmış, bi keresinde Fiona'ya bütün kasabyı temizletmişti ve birisinede sırf inat olsun diye ona pencereleri sildirtti." dedi ve İris şaşırarak "Ne?! Ama bu haksızlık! Aklıma bir fikir geldi." dedi ve "Yüz boyan var mı?" diye sordu ve Skyler "Evet ama bu işe ben de dahil olursam veririm." dedi ve İris "Tabii ki sende dahilsin... suç ortağım." dedi. Birkaç dakika sonra... İris ve Skyler ellerine boyaları almış ve Shadow'un yüzünü boyuyorlardı ve Skyler "Shadow'dan iyi paylonço olurmuş" dedi ve İris gülümseyerek "Acaba sabah uyanınca n'apıcak?" dedi ve ikisi kahkahalara boğuldu. Sabah saat 07:00 kahvaltı için herkes kalkmıştı ve masaya oturduklarında, herkes gülmeye başladı ve Shadow "Neye gülüyonuz? Söyleyin de ben de gülim?" Skyler odadan ayna aldı ve ona tutarak "Bol bol bak kardeşim" dedi. Shadow onun elinden aynayı aldı ve "Bu kim lan? Bunu bana kim yaptı?!" diye bağırdı ve İris "Bizim krallıkta paylonço yoktu, istiyosan sen gel." dedi ve Shadow aynayı yere attı ve yüzünü yıkamaya gitti. Fiona onlara bakarak "Siz yaptınız değil mi?" diye sordu ve onlarda onayladı. Birkaç saat sonra... Skyler onları bir bahçeye götürdü ve Fiona Cennet çiçeğini ararken İris ile Skyler muhabbet ediyordu. Skyler:
- Buralara gelmeyi ihmal etme ortak.
İris gülümseyerek:
- Merak etme... ortak.
Sonra Fiona "İşte buldum!" dedi ve onlarla vedalaştıktan sonra Cennet çiçeğinide alıp krallığa döndüler. İris, Dan'i gördü ve "Merhaba tatlım" dedi ama Dan onu tersleyerek "Bana 'tatlım' demeyi bırak, benim bir adım var." dedi ve oradan uzaklaştı .Fiona onları bir yere koydu ve sonra İris'e "Kraliçem sıra polyana balığında." dedi ve İris "Yola akşam çıkalım çünkü Miami bir şeylerden şüpeleniyor gibi." dedi ve ikiside içeri geçip uyudular ve akşam olunca gizlice dışarı çıktılar ve en derin okyanus olan Zoeder okyanusuna geldiler. İris "Giysileri giyelim" dedi ve giyindikten sonra bir ışık sayesinde Zoeder okyanusuna daldılar. Okyanus daldıkça karanlıklaşıyordu ve her şey görünemez hâle geliyordu. En sonunda 9-10 metre boyunda 8 gözü olan kalın eflatun bir balıkla karşılaştılar ve Fiona ona işaret diliyle "Bu o balık" dedi ve İris cebinden ağını çıkardı ve bir ucunu Fiona'ya verdi ve Fiona balığın arkasına geçti, ikisi birden aynı anda balığa avı attılar ve ağı bağlayarak yakaladılar. Yüzerek karaya çıkmaya çalıştılar ama balık çok ağırdı ve daha da dibe batıyorlardı tâki onları gören biri onlara yardım ederek karaya çıkardı. İris ve Fiona ona bakınca kızıl saçlı, yeşil gözlü ve mavi bir kuyruğu olan güzel bir deniz kızı görürler. Fiona gülümseyerek:
- Yardımınız için çok teşekkür ederiz!
Deniz kızı:
- Merhaba ben Gina, siz kimsiniz?
İris gülümseyerek:
- Ben İris ve bu da arkadaşım Fiona.
Gina şaşırarak:
- Siz yoksa Kraliçe Zoe'nin kızı İris misiniz?
İris gülümseyerek:
- Evet ama annem öldü ve artık kraliçe benim.
Gina üzgün bir sesle:
- Beni bağışlayın kraliçem!
Birkaç saat orada muhabbet ettiler ve sonra Gina oradan ayrıldı ve polyana balığından bir tutam salya alıp, bir şişeye koydular. Krallığa gitmeden Fiona'nın evindeki atolyeye gittiler ve karışımı yaptılar, İris bunu iğrenç bulsada onu içti ve Fiona "Şimdi büyüyü bozmak istiyorsan büyü yapılan kişiyi öpmen gerek" dedi ve İris krallığa döndü.

Şeytan&Melek DünyasıWhere stories live. Discover now